English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Beaded

Beaded translate Turkish

63 parallel translation
Because I can testify she had that white, beaded bag when she ran up screaming. Oh, no.
ÇığIık atarak koşarken, elinde şu beyaz boncuklu çantasının olduğuna tanıklık edebilirim.
- Oh, my beaded curtain I can perhaps re-string.
- Perdemin boncukları, muhtemelen tekrardan dizeceğim.
My beaded bag.
Benim boncuklu çantam.
I can't seem to find a safe place for my money now that my beaded bag is gone.
Param için güvenilir bir yer bulamıyorum çünkü boncuklu çantam yok oldu.
My beaded bag!
Boncuklu çantam!
These beaded sticks are trickier.
Bu boncuklu çubuklar daha nazik.
Twisted, beaded, braided
- Karmakarışık, pullarla süslü ve makarna gibi Örülmüş, boncuklu, bağlanmış
We could get you a beautiful beaded evening purse if you'd be willing to bounce a check for another $ 200.
Al... Steve ve Marcy'nin evi yok olmuş. Senden hiçbirşey kaçmaz değil mi, Peg?
I can spot the fluttering of a beaded lash from 300 paces.
Titreyen kirpikIeri 300 metreden tanırım.
" Sweat beaded the forehead of the man facing her,
" Kadın ile karşılaşan adamın alnı boncuk boncuk terliydi,
My floral dress, my snakeskin sandals, and my beaded bag.
Çiçekli elbisem, yılan derisi sandaletlerim, boncuklu çantam.
And all it takes are some lace curtains and a beaded lampshade.
Hepi topu dantelli perde ve boncuklu abajur.
- It was beaded by the mentally retarded.
- O ve ben birbirimizi tamamlıyoruz.
In case you was wonderin', I'as now got them beaded.
Merak ediyorsanız söyliyim, Şimdiye kadar hepsini elden geçirdim.
"oh, yeah? Really? I just got a new beaded truck seat."
Ben de boncuklu bir kamyon koltuğu aldım. " diyorum.
Melt the place down to beaded glass, if that's what it takes.
Gerekirse, burayı tuzla buz edin.
What about the beaded skirt with that beige crocheted halter you have in the closet?
Peki boncuklu etek ile dolaptaki o bej kroşeli bluza ne dersiniz?
A vision in white silk, chiffon with gold, hand-beaded french lace, and lavender marabou.
Beyaz ipeğin yaratıclığı ile, altınlarla bezenmiş şifon, kollarda fransız işlemesi, ve lavanta desenleri.
I'm making my own jewelry... beaded necklaces and earrings, some crystal.
Kendi ziynet eşyalarımı yapıyorum. Boncuklu kolyeler, küpeler. Kristal işi.
But shine a light sideways across the ceiling... then you can see that each little blue lamp is surrounded by a curtain of glistening, beaded filaments, curtains that are invisible at other times.
Ama tavanın öteki tarafını aydınlatırsanız her bir küçük mavi ışığın, aslında ışıl ışıl parıldayan ve başka zaman gözle görünmeyen, boncuklu liflerden oluşmuş perdelerle çevrili olduğunu görürsünüz.
Danny, everybody backstage at the concert was wearing one of these passes around their neck from one of those beaded chains.
Danny, konser alanında, sahne arkasındaki herkes, boynuna bunlardan takıyordu ve bunlar da zincire takılmıştı.
Beaded belts, arrowheads. But, good luck though.
Boncuklu kemerler, ok başları.
- Hand in your beaded seat-cover.
- Boncuklu koltuk kılıfını alayım.
Oh, I have to remember my beaded clutch.
İşli çantamı unutmamalıyım.
- Don't let me forget my beaded clutch.
İşli çantamı unutturma. - Tamamdır.
Dress, wedges, champagne, ice, plastic flutes, beaded clutch.
Elbise, dolgu topuk, şampanya,.. ... buz, plastik kadeh, işli çanta.
- "Beaded clutch" is one word.
İşli çanta tek kelime.
No more tan, no more beaded braids, No more lush, Untamed forest of leg and armpit hair.
bronz ten gitti, boncuklu saçlar gitti, ot yok, bacak ve koltuk altı kıllarından vahşi orman.
The teller's beaded necklace.
Veznedarın kolyesi.
O yes, I have some of those beaded cigarettes which you everywhere seem to follow.
Oh, Sana el sarımı sigara getirmiştim.
Beaded curtains.
Boncuk perde.
Black, beaded around the, um, cleavage or whatever you call it.
Siyah, etrafında boncukları var, göğsü açık ya da ne diyorsanız işte.
Yes, please. I was thinking of a gold - beaded pendant with diamonds.
Lütfen, pırlanta süslemeli altın bir kolye bakmıştım.
Hand beaded?
Elde dikilmiş?
Oh, here it is, in my incredibly convenient beaded comb sheath that I made at Luke's awesome birthday party.
İşte burada. Luke'ın doğum günü partisinde yaptığım boncuklu tarak kılıfının içinde.
Agnes, dear. Now, I know I look like a horse in a beaded browband...
Agnes, canım. boncuklarla süslenmiş bir at gibi göründüğümü biliyorum ama...
If you tell me you've got one of those... -... in that bloody beaded bag of yours....
Çantanda onlardan da bir tane olduğunu söyleyeceksen...
It's a beaded dress, but every single sequin was hand-sewn in Shanghai.
Boncuklu bir elbise, ama bütün pulları Şanghay'da elle dikildi.
They even got a beaded curtain.
Boncukla süslenmiş perdeleri bile var.
Her vision was blurred and on her forehead beaded sweat.
Gözleri devrilmiş ve alnı tatlı bir terle kaplanmıştı.
Stupid beaded seat cover.
Dandik boncuklu koltuk.
Like the time I lent your mother my beaded cocktail dress, and she spilled a little red wine all over it, and it never even occurred to her to have it cleaned.
Mesela annene ödünç verdiğim boncuklu kokteyl elbisemin her yerine biraz kırmızı şarap döküp hiç temizlemeye bile lüzum görmediği zamanki gibi.
I have the traditional beaded cabby seat so I don't have to sit, actually, on the germ-infected velour.
Geleneksel boncukluk arkalık aldım böylece mikrop dolu koltuğa hiçbir şekilde temas etmiyorum.
Well, mine's gonna be beaded with real antique Spanish coins and have an 80-foot train, and the back of it is gonna be held aloft by Michael Jackson.
Benimki gerçek antika İspanyol madeni paralarıyla süslenecek ve 25 metre kuyruğu olacak ve en arkasında Michael Jackson tarafından havada tutulacak.
They've never served me that dish, and I wear indigenous beaded headgear.
Bana bu yemeği hiç getirmediniz, oysa yerel şapkayı takan benim.
Got any of those beaded seat covers?
Şu boncuklu koltuk kılıflarından var mı?
"With beaded bubbles winking at the brim."
"İçinde fokurdayan köpükleriyle."
I came in right after closing time, and that's when I found one of my kitchen workers sitting right here with his hands tied with those, um, beaded zip tie things.
Restoran kapandıktan buraya geldim ve mutfak çalışanlarımdan birisini elleri boncuklu kablo bağı ile bağlı şekilde burada otururken buldum.
- Beaded zip ties. - Here.
Boncuklu kablo bağı ile.
Beaded floss?
Boncuklu diş ipi mi?
Do you know why Castithan women wear a beaded gown when bathing?
Castili kadınların banyo yaparken neden boncuklu giysi giydiklerini biliyor musun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]