English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bellied

Bellied translate Turkish

161 parallel translation
They're pot-bellied, civilized citizens... ... who couldn't walk a mile with an Indian.
Bir Kızılderili'yle bir kilometre yürüyemeyen göbekli, medeni yurttaşlar.
Why, that dirty, no-good, yellow-bellied stool.
Vay adi, pis, ödlek kazurat!
- I beg your pardon? - I said, move over, you dirty Ethiopian son of a blue-bellied Mohawk!
- Sana yana çekil dedim kara derili tüysüz Mohawk!
Shoot, you saffron-bellied swine!
Ateş edin bakalım, domuz herifler!
- Well, sir a translation would be that Meacham's a yellow-bellied polecat of dubious antecedents and conjectural progeny.
- Şey, efendim şöyle çevrilebilir ki, Meacham geçmişi ve soyu belli olmayan sarı karınlı bir samsardır.
You yellow-bellied, chicken-livered -
Seni adi, düzenbaz...
They tricked us, them shad-bellied hornswogglers!
Bizi uyutmuşlar kahrolası düzenbazlar!
Where are you, you yellow-bellied horse thief?
Neredesin seni at hırsızı.
You slab-sided, white-bellied coyotes.
Sizi fırsatçı, pis leş kargaları...
You're a yellow-bellied Jap lover!
Sen ödlek bir Japon aşığısın!
Why, hang me for a sheep-stealing son of a tarantula... if you ain't a pack of yellow-bellied milksops.
Muhallebi çocuğu değilseniz, koyun hırsızlığından beni asın, sizi tarantulanın evlatları.
Thought you'd run away, you yellow-bellied lime juicer.
Kaçacağını düşündüm, sarı göbekli yalancı.
So don't nobody get soft-bellied or sorry for him.
Hiç kimse onun yumşak karnına bakmaz veya ona üzülmez.
Bellied up a ridge, and there they were, right below me.
Bir bayırdan yukarı sürünerek çıktım, orada, hemen aşağımdaydılar.
Come to think of it, he's no gentleman at all. He's a son of a yellow-bellied sow!
Düsündüm de... adam beyefendi falan degil, ödlek domuzun teki!
A sneaky, booze-guzzling... yellow-bellied rat with a bottle for a brain...
Korkak, içkiye boğulmuş... beyin yerine bir şişeye sahip sarı göbekli fare...
And you're no protection for this slimy, yellow-bellied, little...
Ve sen bu sümüklü, küçük adam için bir koruma olamazsın...
We hunted them down in the freezing cold while you sat back in the east, hugging your pot-bellied stoves.
Siz doğuda kocaman sobanızın başında sırtınıza yaslanıp otururken biz dondurucu soğukta peşlerine düştük onların.
And no pig-bellied farmer's going to stop me.
Hiçbir domuz göbekli çiftçi beni durduramayacak.
It's like being by a pot-bellied stove on a frosty morning.
Soğuk bir kış günü, sıcak bir sobanın yanında oturur gibi.
Like a pot-bellied stove on a frosty morning.
Soğuk bir günde, bir soba gibi.
Remember when I said that being near you is like being near a pot-bellied stove?
Bir keresinde sana, sobanın yanında oturur gibi, kendimi sana yakın hissettiğimi söylemiştim. - Evet.
He won't say a thing. The French are yellow-bellied.
O zaman birşey söylemeye cesaret edemez.
Liver-bellied bunch of miserable sheep!
Seni sefil yaratık!
Wing tank hit... and lost fuel all the way over, fell behind, went off course and bellied in.
Uçuş tankı vuruldu ve yol boyunca yakıt kaybettik yere saçılınca yakıt bitti haliyle ve yere çakıldık.
We bellied in... we bellied in, and i must have been thrown clear of the plane.
Yere çakıldık yere çakıldık ve ben uçaktan fırlamış olmalıyım.
I think this one belongs to the Yellow-bellied Sapsucker family.
Bu, sarı karınlı çiçek emen familyasına ait.
- Bernardo! - Yellow-bellied chicken!
Sarı benizli ödlek.
You bullied him, you bellied with his wife, you beat him down in every war, you twisted every treaty, you played mock the monk, and then you made him love you for it.
Ona zorbalık ettin karısını elinden aldın her savaşta yendin onu her anlaşmayı kendi çıkarına kullandın keşişlerle dalga geçtin ve bütün bunlar için onu seni sevmeye zorladın.
And I know all about them big-town, big-bellied... billy club-swingin'policemen from St. Louis.
Ayrıca, büyük şehirlerin koca göbekli..... jop sallayıp duran polislerini St. Louis'den çok iyi bilirim.
A thief named Haze is with him and a Mexican on a round-bellied pony.
Haze adında bir soyguncu ve şişman atlı bir Meksikalı da onunla berabermiş.
And if I'm not mistaken, that's a gray-bellied sapsucker.
- Ve eğer yanılmıyorsam bu gri karınlı (! ) ağaçkakan.
It's the big-bellied, long-winded Hotei!
Koca göbekli uzun soluklu Efendi Hotei'dir!
Some are grossly fat, others perhaps pot-bellied...
Kimileri aşırı şişman. Kimileri kocaman göbekli, kimileriyse çöp gibi ince.
- What does that big-bellied bully want?
- O koca göbekli kabadayı ne istiyor?
All right, you yellow-bellied sidewinder Go for your guns.
Pekala, seni ödlek çıngıraklı yılan davran silahına.
I was just lookin'at that TV set and seein'it all, seein'that great fat-bellied sheriff... sayin', "Ruby, you son of a bitch."
Öylece televizyona bakıp, her şeyi gördüm o koca göbekli, şişko şerifin "Ruby, seni orospu çocuğu" demesi.
I know you're in there, you yellow-bellied zipperheads.
Orada olduğunuzu biliyorum, sizi sarı göbekli geri zekalılar!
Get out of my truck, you yellow-bellied sidewinders!
Çıkın arabamdan sizi ödlek yılanlar!
You're nothing but a yellow-bellied egg sucker.
Sen alt tarafı ödlek bir ana kuzususun.
What about your big-bellied wife?
Ya karnı burnunda karın?
There's a Yellow-bellied Sapsucker.
- Yeşil gagalı bir ağaçkakan var.
If I can get through an entire wedding with him, I should be able to handle a simple phone conversation with that yellow-bellied sleazeball!
Bütün düğün boyunca ona katlanabiliyorsam basit bir telefon görüşmesinin de üstesinden gelirim.
They'll soon change their minds when they see your pot-bellied little body.
Koca göbeğini gördükleri anda fikirlerini değiştireceklerine eminim.
Beer-bellied bully Will boss him around
Bira göbekli kabadayı Ona patronluk taslayamayacak
Yellow-bellied Swede.
Sarı göbekli İsveçli.
But... you ain't had nothing until you're picking buckshot out of a red-bellied mallard.
Ama... saçmalarını temizleyecek kızıl karınlı bir yaban ördeğin olmadıkça, iddia işe yaramaz.
But you're a yellow-bellied, spineless, bigoted, quivering, drunken, insomniatic, paranoid, disgusting, perverted, voyeuristic, little obscene phone callers. That's what you are.
Siz beni arayan bir avuç korkak bağnaz, ödlek, sarhoş, uykusuz, paranoyak, iğrenç, sapık röntgenci, ahlaksız dinleyicisiniz.
Ooh, full-bellied ZENKAI power!
Tamamen doldu, tam etkili güç!
" Underneath the bellied skies Where dust and rain find space to fall
" İri göklerin altında, toz ve yağmurun düştüğü yere...
"Yellow-bellied"?
Fransızlar ödlektir. "Ödlek" ne demek?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]