English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Benefactor

Benefactor translate Turkish

452 parallel translation
He can't help thinking he's a public benefactor.
O sürekli kamu yararına düşündüğünü sanıyor.
You should at least know your benefactor's name.
En azından hayatını kurtaran adamın ismini öğrenebilirsin.
Let me embrace you, dear benefactor.
- Adam haklı beyler. Sevgili hayırseverim, seni öpmeme izin ver.
And you, the daughter of my dear friend and benefactor, Colonel Bisbee.
Ve sen, sevgili dostumun ve iyiliksever Albay Bisbee'nin kızı.
I bilieve a wife should always look up to her husband as her benefactor.
Bu şekilde bir kadının, kocasına koruyucusu olarak daima saygı göstermesi gerekeceğine inanıyorum.
You'll become a benefactor to humanity.
- İnsanlığa büyük bir hizmet yapmış olursun.
His attempted action must therefore be attributed to a diseased mind, afflicted with hallucinations of grandeur and obsessed with an insane desire to become a public benefactor.
Bu yüzden yapmaya çalıştıkları büyüklük sanrıları içinde, halkın koruyucusu olmak gibi delice bir saplantının sonucu olarak değerlendirilmelidir.
Secondly, Mr. Pip, you are to understand that the name of the person who is your benefactor is to remain a profound secret until that person chooses to reveal it.
İkinci olarak Bay Pip... sana yardım eden kişinin ismi... kendi söylemeyi tercih edene kadar... büyük bir sır olarak kalacak.
Is my benefactor to be made known to me today?
Beni himayesine alan kişiyi bugün öğrenecek miyim?
At the rate of that handsome sum of money per annum, and at no higher rate, you are to live until your benefactor appears.
Ve seni himayesine alan kişi ortaya çıkana kadar... daha fazla artış olmaksızın... yıllık bu güzel para toplamı ile geçinmek zorundasın.
I have been informed by a person named Abel Magwitch that he is my unknown benefactor.
Bana, Abel Magwitch adında biri tarafından... kendisinin beni himayesine alan kişi olduğu bilgisi iletildi.
- So now you're his benefactor.
- Şimdi birden dostu mu oldunuz?
They're just pieces of paper my benefactor's been collecting premiums on for years.
Velinimetimin yıllardır saman altı topladığı primlerin kâğıt parçalarından ibarettiler.
- A benefactor.
- Bir hayırsever.
The Countess has found a benefactor after all.
Kontes sonunda kendisine bir velinimet bulmuş.
ls this how you show your thanks to your benefactor?
Sana yaptığı o kadar iyilik için böyle mi teşekkür ediyorsun?
Men who haven't been lucky enough to have what I have... a rich benefactor.
Sahip olduklarıma sahip olma şansı olmayan adamların. Zengin bir hayırsever.
We're proud to announce, the proceeds for tonight's fight goes for the Crippled Children's Fund, sponsored by our city's leading benefactor, Mrs. Wilson Harding.
Bu geceki maçın gelirinin, önde gelen hayırseverlerden Bn. Wilson Harding sponsorluğundaki Sakat Çocuklar fonuna bağışlanacağını gururla açıklarız.
Thank you, my benefactor! Thank you, Miss.
Teşekkürler hamim benim!
Come in, my benefactor.
Gelin, muhterem hamim!
Did my benefactor bring the rent money?
Hamim kira parasını getirdi mi?
Baron Tamura was the Governor of Shimoda... and my benefactor.
Baron Tamura, Shimoda Valisi ve benim velinimetimdi.
Maxie's my benefactor.
Maxie hayırseverdir.
A kind of useful thief, a benefactor?
Bir tür yararlı hırsız, sonuçta bir hayırsever mi olacak?
A benefactor rescued me
Bir hayırsever beni kurtardı.
The local people believe that, one way or another... she had murdered her benefactor.
Yöre sakinlerine kalırsa, refakatçi o veya bu şekilde... hamisini öldürmüştü.
Not a moment too soon, for who should arrive but his old benefactor, Squire Allworthy.
Çok geçmeden Squire Allworthy de pansiyona teşrif eder.
You're lucky your wound wasn't more serious. And lucky to have such a generous benefactor too.
Şanslısın ki, yaran çok ciddi değildi, ve böylesine cömert bir hayırsevere sahipsin.
Only... what I'd like to know... you devil, my benefactor who will reimburse me for my inheritance?
Bilmek istediğim yalnızca şu ki, benim şeytanım, velinimetim, mirasımı bana kim geri ödeyecek?
Do trust us as we trust you, because it was the Lord's will to choose you as benefactor of the old widow Lautmann.
Bizim size güvendiğimiz gibi, siz de bize güvenin, çünkü yaşlı, dul Lautmann'ın velinimeti olarak sizin seçilmeniz Tanrı'nın arzusuydu.
You cannot imagine that some kindly benefactor... someone perhaps you have almost forgotten about... would ever concern himself with a donation to your next of kin... or settling with your creditors?
Böylesine nazik bir hayırseverin, neredeyse unutulmuş birinin en yakınınıza bağış yapmasından endişeleneceğinizi düşünebiliyor musunuz? Ya da alacaklılarınızla anlaşmaya?
We have gathered here to bless the marriage between Don Paco Fuentes, our town's noble benefactor.
Burada Sir Francisco Fuentes'in düğün töreni için toplanmış bulunuyoruz.
You've really met a benefactor today
Bugün paralı biriyle ahbap oldun, ha!
On Tuesday of next week, Dr Raynor finishes his sentence and with his daughter flies immediately to Puerto Ubera in South America, thanks to the generosity of an anonymous benefactor who has sent him a round-trip ticket.
Önümüzdeki salı günü, Dr. Raynor'ın cezası sona erecek ve kızı ile birlikte acilen Güney Amerika'nın Ubera Limanı'na uçakla giderek kendisine gidiş-dönüş uçak bileti gönderen kimliği belirsiz bir bağışçıya teşekkürlerini iletecek.
Which brings us to your benefactor in Puerto Ubera.
Biz de ihtiyacın olma ihtimali ile seninle geleceğiz.
Hasn't anyone been curious about this benefactor before this?
Daha önce bu bağışçının kimliğini merak eden olmamış mı?
You are my most generous benefactor?
Cömert bağışçım siz misiniz?
The doctor is a benefactor.
Doktorlar iyilik peşindedir.
Yan Tian Long is a great benefactor, a good man he won't harm your mother and your beloved Yin Feng?
Yan Tian Long bir iyilik meleğidir, yardım sever bir vatandaştır Annene asla zarar vermez hele o sevgili Yin Feng'a asla!
¿ El nuestro benefactor, muerto?
¿ El nuestro benefactor, muerto?
The Count himself, our benefactor, came to dissuade you.
Kont cenapları, kollaycımız,.. ... seni caydırmak için bizzat geldi.
But we have also discovered our benefactor's secret.
Aynı zamanda ev sahibimizin sırrını keşfettik.
Is it true that you told your fiancee Within an hour of her acceptance, that what pleased you most was that she was a beggar because it was better to raise a wife from poverty, so that you may have complete control and reproach her, being her benefactor.
Nişanlınıza, teklifinizi bir saat içinde kabul etmesinin ve onun....... bir dilenci konumuna düşmesinin sizi çok memnun ettiğini söylediğiniz doğru mu? Öyle ya, sefaletin içinden bir karı kaldırmak daha iyidir. Böylece onun üzerinde mutlak bir hakimiyet kurup bunları başına kakar ve onun velinimeti olursunuz.
He wants to be a benefactor, he brought pack of children here from Los Angeles he says, they are ill, traumatized, do you know what it means?
Yardımsever biri olmak istiyor, buraya Los Angeles'tan bir grup çocuk getirdi çocukların travmatik olduğunu ve hasta olduklarını söyledi, bunun ne demek olduğunu biliyor musun?
Long live our benefactor.
Çok Yaşa İyiliksever insan.
Long live our benefactor.
Çok Yaşa İyiliksever insan
It seems that I've got a secret benefactor.
Görünüşe göre... gizli bir koruyucum var.
- Of course, there is, my benefactor.
- Elbette savaştayız, hürmetlim.
- But you can't do it, benefactor.
- Bunu yapamazsınız efendim.
Now, Travis, was given a position of great trust by his benefactor.
Travis, hayır sahibi birisi tarafından çok güzel bir konumda işe alındı.
Themistocles, my benefactor.
İyiliksever Demistocle...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]