Berries translate Turkish
813 parallel translation
Its got a few berries, and a place for alfalfa, with plenty of water to flood it,
Bir tarafta çilek ekili, öbür tarafta yonca. - Suyu bol, domuz ağılıda var.
- To pick berries!
- Meyveleri toplamaya!
You think I can't take care of you and I'd be after running off with you to an island to eat berries and goat's milk.
Sana bakamayacağımı... seni bir adaya kaçırıp böğürtlen ve keçi sütüyle besleyeceğimi düşünüyorsun.
- Would you like some berries?
- Peki biraz yabani böğürtlen ister misiniz?
I have work to pick juniper berries.
Ardıç meyvesi toplamam gerekiyor.
And lived on goats and berries.
Sadece keçi eti ve çilek yedim.
You were told that the mess boys ate the berries. There was no key.
Çilekleri bulaşıkçıların yediği ve bir anahtar olmadığı size söylenmiş.
There should be some berries around here.
Umarım biraz böğürtlen bulabilirim.
Berries.
Böğürtlen.
I'm gathering berries.
Böğürtlen topluyorum.
- Oh? These berries are for the feast.
Bu meyveler şölen için.
With a sack of berries.
Bir çuval meyve ile ödemiş.
And who shall be favored with these delicious berries picked in the early morn by a lovely young woman?
Peki sabahın erken saatlerinde, bu sevimli bayan tarafından toplanan bu lezzetli çilekler kimin için?
So you've picked berries too.
Demek çilekleri siz de topladınız.
At least four columns... all about whether those berries Art Smith was selling yesterday... were blueberries or huckleberries.
Art Smith'in dün sattığı meyvenin... yaban mersini mi, dağ mersini mi olduğu konusuna... en az dört sütun ayrılmış.
Why, I wind up with only 49 columns for news... and I won't waste four of them on whether those berries Art Smith... was selling yesterday were blueberries or huckleberries.
Haberler için sadece 49 sütun ayırıyorum. Art Smith'in dün sattığı meyvelerin yaban mersini mi, dağ mersini mi... olduğu meselesine dört sütun harcamam.
- We want you to pick some berries.
- Biraz meyve toplamanı istiyoruz.
- That's it, berries!
- Evet, meyve!
- Lots of berries.
- Bir sürü meyve.
- But I-I picked berries yesterday.
- Ama daha dün meyve toplamıştım.
They have a Cuban band that's the berries.
Bir Küba orkestrası var.
Give me berries instead of bread
Ekmek yerine çilek ver bana
-... with mushrooms, berries...
-... mantarlarla, çileklerle...
And dame's fate is the berries!
Kaderin frambuazlarıdır.
- Broken branches, berries picked.
- Ezilmiş çalılar, toplanmış dağ çilekleri.
Stay out of those berries, they're for the pie.
Böğürtlenlerden uzak dur, onlar pasta için.
Said she went out to pick us some berries.
Böğürtlen toplamaya gidiyorum dedi.
Cassie went out to pick us some berries.
Cassie böğürtlen topluyor.
Anywhere there's berries to be found.
Böğürtlen olduğu yerde!
Just as soon as I've picked some of these berries.
- Az böğürtlen toplayayım, döneriz.
They were looking for berries.
Böğürtlen arıyorlar.
- Eat berries, you do love it.
- Çilek ye, seversin.
- What kind of berries?
- Ne cins böğürtlen?
Show me the berries.
Böğürtlenleri gösterin.
- Show me the berries you picked.
- Şey... - Topladığınız böğürtlenleri.
Since you've obviously stuffed yourselves on thousands of berries... ... you can't be hungry anymore, so I'll have to tell Frau Schmidt...
Karnınızı binlerce böğürtlenle tıka basa doldurduğunuza göre artık aç olamazsınız.
- Gunning, there's no holly with berries.
- Gunning, çiçeklerde hiç püskül yok.
They say there're some berries growing here, called grapes.
Burada yetişen bazı meyveler olduğunu söylüyorlar, üzüm deniliyormuş.
You know, it takes me two hours every morning to get out onto the moors collect my berries, chastise myself, and two hours back in the evening.
Her sabah çalılıklara gitmem, yemiş toplayıp kendimi dövmem iki saat alıyor, akşama iki saat de dönüşü var.
I hope you choke on berries... Do you hear me? I hope you throw up all night.
Umarım, tüm gece çilek nedeniyle kusarsın.
"Say, can I have some of your purple berries?"
"Say, can I have some of your purple berries?"
- Even to go gathering berries?
- Yemiş toplamak için bile mi?
Brown as berries.
Kömür gibi yanacağız.
Are those berries good to eat?
O meyveler olmuş mu? Ver bakayım bir tane.
Ulzana's bucks will be tired from roaming in them mountains, with nothing to eat but berries.
Ulzana'nın adamları, böğürtenden başka biryşey olmayan dağlarda dolaşmaktan yorgundurlar.
They are such humble, modest creatures, who need only a sip of water and a few berries in order to live and soar into the heavens.
Öylesine mütevazi yaratıklar ki, sadece bir yudum suya ihtiyaçları var, belki bir iki küçük meyveye, bir de. Yaşayabilmek ve göklerde süzülerek yükselmek için.
- Berries?
- Meyve mi?
- She smells like berries.
- Böğürtlen gibi tatlı.
Have some berries
Biraz kiraz al.
Have some berries...
Prensibini yesinler...
Berries make me sick.
- biraz çilek alır mısın?