Billboard translate Turkish
602 parallel translation
Then then I stand in front of a billboard and read what I've done, and read and read.
Sonra İlanların karşısında dikilip neler yaptığımı, okuyup duruyorum.
- The French are getting billboard crazy.
- Fransızlar reklam panolarına bayılıyor.
Tell'em I've got the advertising blues, the billboard collywobbles!
Onlara reklam bunalımı yaşadığımı, reklam panolarından mide ağrısı çektiğimi söyle!
Oh dear... It's not my fault they put the billboard there!
O ilân panosunu oraya koymaları benim suçum değil!
The George is fine, but the Washington may be too long for a billboard.
George kısmı iyi, ama Washington reklam panoları için uzun kaçar.
Never could understand this quaint habit of making a billboard out of one's torso.
- Giriyorum. Birinin vücudunu ilan tahtası haline getirmesini hiç anlayamamışımdır.
His face is on every billboard in Mexico City.
Yüzü Mexico City'deki tüm reklem panolarında.
I've been public property like a city billboard.
Bir reklam panosu gibi kamu malıydım.
The only place it hasn't been is on a billboard.
Sadece reklam panolarında yazmadığı kaldı!
Because your life is spread all over your face like a billboard.
Çünkü senin yaşamın reklam panosu gibi bütün suratına yayılmış.
10,000 feet up, and yet I could swear I saw a billboard.
10.000 fit yukarı, yine de bir reklam panosu gördüğüme yemin edebilirim.
There was a picture of it on the billboard.
Reklam panosunda onun bir resmi var.
I do hope the time never comes when billboard will obscure this lovely scenery.
Umarım reklam panolarının bu hoş manzarayı kararttığı bir zaman hiç gelmez..
- Is that billboard staying there?
O panoyu burada mı bırakacaksınız? - Anlamadım? Ne oluyor?
But you also have moral duties, that billboard is clearly obscene.
Ahlaki vazifeler var. O pano müstehcen! Farkında değilsiniz ama bir bakış yeter!
That billboard must be banned!
Her geçen saat komiser bey, ahlaki zarar artmakta!
but the scandal continues. That obscene billboard continues to spread poison, which is more harmful than radioactive fall-out.
Reklam panosundan sızan zehir radyoaktif yağmurdan daha tehlikeli!
We'll shout "Shame on you!" In a few days'time, that awful billboard, that horrendous enchantress, as in the days of the golden calf, has gathered around itself all the corruption of this city.
Birkaç gün içinde, altın heykelli tapınaktaki cadı Çirçe gibi, erkek milletinin bütün pisliklerini etrafında toparladı bu pano!
Let's end this. You go back to your billboard and I'll go home.
Sen panona geri dön, ben de evime!
- That's very nice. Wouldn't you stop and look if you suddenly saw your wife staring down at you from a billboard?
Bir ilan panosunda birdenbire, karınızın size doğru baktığını görseydiniz durup ona bakmaz mıydınız?
And not staring at him from a billboard or looking up at him from a magazine ad.
Tabii bir ilan panosundan ya da dergi reklamından kocasına bakarken değil.
It went right through the billboard.
Kamyonet, ilan tahtalarına doğru ilerledi.
You don't know what a billboard is gonna cost.
Bir dev afişin maliyetini bilmiyorsun.
George is up on the roof by the billboard.
George reklam panosunun olduğu çatıda.
Ask her about what we did under the billboard.
Sor bakalım ona, panoların orda naaptık.
They turned it into a billboard and it belongs to the brillo and biscuit folks, and, uh, that's all it'll ever be.
Reklam panosuna çevirdiler, sahipleri de çamaşır deterjanları ve bisküvi oldu. Bundan sonra da böyle gider.
( Kermit ) Look out for the billboard.
Tabelaya dikkat et!
It's not something one advertises on a billboard... or on the side of a bus.
Afişlerde ya da otobüslerin üzerinde... reklamı yapılmaz bunun.
I'll look for your picture on a billboard on Sunset.
Bir reklam panosunda, gün batımında çekilmiş resmini göreceğimden eminim.
"Couldn't you remove my name from the billboard?"
"Benim ismimi ilan tahtasından kaldırmadınız mı?"
I make billboard signs for advertisements.
Reklam tabelaları yapıyorum.
If we had a billboard and the Desert Inn handed us our nest egg back.
Desert Inn'in bize paramızı geri verdiği bir reklam panomuz olsaydı...
Santa Claus is on the billboard handing us our nest egg.
Noel Baba panolarda bize paramızı geri verirken.
Billboard's Artist of the Year.
Billboard listesinde yılın sanatçısı.
Starving. I didn't have time for lunch, got caught in a traffic jam, and had to sit for 10 minutes staring at a billboard of the best looking burger on the rope I've ever seen.
Yemek için zamanım yoktu, trafikte sıkıştım, ve 10 dakika boyunca bilborddaki burgerlere baktım.
I'd go through periods of panic because I was not in the Billboard... or being seen at Studio 54 with Mick and Bianca.
Panik olmuştum çünkü Billboard'da yoktum. Mick ve Bianca'yla Studio 54'te görünmüyordum.
- In Billboard.
- Billboard'a.
Jackson hits a towering smash... over the Shneck and Shneck billboard in center field.!
Jackson, orta sahada Shneck and Shneck reklam panosunu aşan çok sert bir vuruş yapıyor.
I'd be strung up on some billboard, my eyes cut out of my head.
Muhtemelen gözlerim bir yana bedenim bir yana saçılırdı.
I read Billboard.
Billboard dergisini okudum.
- billboard.
- İlan tahtası.
- It's a billboard.
- Sadece bilboard.
Got my billboard down the street.
Bu benim reklamım.
I hate these fucking billboards.
Bu siktiğim billboard'dan nefret ediyorum.
Did you start out as a stop sign, and work your way up to a street light, then become a billboard?
Yani işe dur işareti olarak başlamadın mı? Ve sokak ışığı olarak devam edip sonra billboard olmadın mı?
I figured the creator of the Minotaur game was behind this when I saw that billboard.
O bilbordu gördüğümde arkasında Minotor oyununun yaratıcısının olduğunu anladım.
They stop in front of the billboard as if they are about to faint.
Panonun önünde sanki âni bir fenalık geçiriyorlar!
In what position was the person on the billboard?
Reklamdaki figür nasıl duruyordu?
Get back on your billboard!
Panona geri dön! Lanet olasıca!
I trained you to be a fighter, not a billboard.
Seni boksör ol diye yetiştirdim, reklam panosu değil.
- It's a billboard.
- Bir ilan tahtası.