English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bind

Bind translate Turkish

1,103 parallel translation
Long-standing ties bind France and Senegal.
Epeydir süregelen bağlar Fransa ile Senegal'i birbirlerine bağlıyor.
In these days, it could to bind for the following city e to see if still was busy for Germans and if the central office functioned.
Telefonu kaldırıp komşu köyü arayabilir ve hâlâ Alman işgâlinde olup olmadığını öğrenebilirdiniz.
That stays sealed as long as I have the power to bind you.
Bu benim seni bağlama gücüm oldukça sürer.
But it's the only way I can bind you.
Ama seni bağlamamın tek yolu bu.
The one who'll bind you at night.
Gece seni bağlayacak kişi.
Near the Jordan, a small group of Feddayin tries through discussion to bind revolutionary theory and practice.
Ürdün yakınlarında küçük bir Feddayin grubu devrimci teori ve pratik hakkında tartışıyorlar.
"In digging our soil we bind ourselves to it, we love it more."
"Toprağı kazarak ona daha çok bağlanıyoruz ve bunu seviyoruz."
Because, Daddy I break the ties that bind me, understand?
Çünkü, Baba beni tutan bağları kırdım, anladın mı?
Given the recent troubles in our political life, and the links which tenaciously bind it... to crime, immorality... and even science-fiction.
Siyasal hayatımızda son zamanlarda yaşadığımız sorunları ve yine siyasal hayatımıza inatla bağlanmakta ısrar eden suçları ve ahlaksızlığı hesaba katarsak...
¤ I won't be your slave to bind the people... ¤ or the men who suffer.
¤ İnsanları bağlamanız için köleniz olmayacağım... ¤ ya da acı çeken insanlar.
We are both in a bind, the two of us.
İkimiz de zor durumdayız.
I'll bind it up.
Sararım.
Her Majesty wishes to have knowledge... to swim in those pure waters... which are the essence of that which bind all creation.
Majestelerini, o saf sularda yüzmek için... tüm yaratılanları engelleyen... esas bilgiye sahip olmayı diliyor.
You're cutting the last bonds which bind you to safety.
- Güvenliğinizle oynuyorsunuz.
I'm really in a bind.
Verilmiş bir sözüm var.
One Ring to bring them all And in the darkness bind them
"Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak"
Bind their legs.
Bacaklarını bağlayın.
* MUCH MORE IMPORTANT FOR THE PLAIN FOLK TO MAKE * * THEY'RE ALWAYS IN A BIND *
İkna edilmek için bizden medet umarlar.
Bind his wrists.
Bileklerini sarın!
Bind his wrists.
Sarın bileklerini!
You may slash them or may bind them.
Onları kırbaçlayabilir ya da bağlayabilirsiniz.
Like some precision tool, this enzyme, shown in blue breaks the chemical bonds that bind the two helices of DNA.
Maviyle gösterilen bu enzim tıpkı bir makas gibi, DNA çift sarmalındaki kimyasal bağları koparır.
When a chemical experiment blew up in the face of the world-renowned scientist Humphry Davy, he remembered Michael Faraday, the lad who had gone through such lengths to copy down and bind the transcript of his lecture.
Bir kimya deneyi dünyaca tanınmış bilimci Humphry Davy'nin suratında patlayınca büyük zahmetlerle derslerini kopyalayıp ciltleyen delikanlı Faraday'i hatırladı.
One says that you have special almanacks printed where you double the ember days and vigils so that you may profit by the fasts to which you bind all your house.
Birisi şöyle mesela, ev halkını perhize zorlayıp karlı çıkabilmek için özel takvimler bastırıyormuşsunuz, perhiz günlerini ikiye katlıyormuşsunuz.
When you want to slaughter a calf, you tie a rope around its neck, lead it to the block, lift the calf up, lay it on the block and bind it fast.
Bir danayı boğazlamak istediğinizde, boynuna bir ip dolarsınız onu tezgaha yönlendirirsiniz, danayı yukarı kaldırıp, tezgaha yatırıp acele bağlarsınız.
As I bind their hands with this silken thread bear witness that as she is my heiress so Perseus becomes my heir.
Bu ipek bağla ellerini birleştirirken tanığım olun ki, kızım nasıl varisimse Perseus da varisim oluyor.
He said your killing those pimps would put me in a bind.
O pezevenkleri öldürürsen başımın belaya gireceğini söyledi.
My laws must bind everyone, high and low, or they're not laws at all.
Kanunlar kral ya da değil herkesi bağlamalı, yoksa kanun olmaktan çıkarlar.
Copper to bind drills.
Bakır kullanılmış.
Then what? You're certainly in a bind there.
Şüphesiz oraya da alışacaksın.
She can bind her hair in a hat.
Saçını bağlayıp şapka takar.
And the chain that binds us together shall bind us till death!
Ve bizi birbirimize bağlayan zincir ölüme kadar bağlayacak bizi!
But they bind us.
Ama bize bağlılar.
Bind me.
Bağla beni.
Look, if you're in a bind, I can give you a lift.
Bak, eğer zor durumdaysan seni arabamla bırakabilirim.
You know, don't forget to bind your stomach.
Karnını iyice sarmayı unutma.
Sounds like a real bind, Molina.
Can sıkıcı bir durum gibi görünüyor, Molina.
We're in a bind.
Güç bir durumdayız.
"But God's hand shall bind up all our scattered leaves again..."
" Ama Tanrının elleri dağılmış sayfalarımızı...
You worked this out to bind me to you by blood.
Sizden biri olmak için bunu bana sen yaptın.
I'm in a bind down here.
Burada elim kolum bağlı.
He, uh... got himself into kind of a bind, and so, in desperation, promised God he'd give up something.
Kendini zor bir duruma soktu. Ve çaresizlik içinde Tanrı'ya bir şeyi bırakacağına söz verdi. - Peki neyi bırakacağına söz verdi?
I see, and God's contractual obligation was to get your friend out of this bind you spoke of.
Tanrı'nın payına düşen arkadaşınızı söz konusu zor durumdan çıkarması mıydı? - Evet, efendim. Ve çıkardı da.
If you want to discuss with poor old Shatov... first you have to bind him hand and foot!
İyi huylu Şatov'la tartışmak için, önce onu sıkıca bağlamamız gerekir.
To prove my faith in Jason, I shall bind his fate to mine... and to our country, by giving him my daughter in marriage
Joson'a olan güvenimi kanıtlamak için onun kaderini benimkine bağlayacağım, ve ülkemize... kızımla evlendireceğim onu.
Bind him in case he wakes and tries to escape.
Uyandığında kaçmaya çalışmasın diye onu bağlayın.
Fento, stay and bind Palmer.
Fento, burada kal ve Palmer'ı bağla.
I'm still acquiring values I want freedom in the broad sense not just freedom for the strong I'm a student. I still have time to make a firm decision which will bind me for the rest of my life
Halen daha elde etmeye çalışıyorum. En geniş anlamda özgürlük istiyorum. ... güçle değil.
Bind that wound.
O yarayı bağla.
- I'm in a bind.
- Sam, zor durumdayım.
Bind me, tie me chain me to the wall what a scumbag. I wanna be a slave for you all come on.
Aşağılık herifler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]