Binoculars translate Turkish
503 parallel translation
The women reached for their binoculars when he took off his robe.
Penyuarını çıkarttığında bütün kadınlar çıldırırdı.
Get the machine gun and my binoculars.
Makineli tüfeği ve dürbünü getir.
They're checking the horizon with their binoculars.
Dürbünleriyle ufka bakıyorlar.
My firm, the dresden optical company, has a bid in for the sale of 10,000 pairs of binoculars.
Firmam, Dresden Optikal, 10,000 adet dürbün ihalesine teklif verdi. Dürbün.
Binoculars. The order would mean a great deal.
Bu sipariş bizim için çok önemlidir.
My firm was awarded the contract for the binoculars.
Şirketim dürbün ihalesini kazandı. Sizin sayenizde oldu.
Bring your binoculars.
Dürbününüzü de getirin.
And me holding binoculars like a lady watching an opera.
Ben de elimdeki dürbünle opera izleyen bir kadın gibiyim.
Binoculars!
Dürbün!
What's this note, "binoculars"?
Bu, "dürbün" notu nedir?
We're shy on binoculars. - Oh.
Dürbünümüz eksik.
Take those binoculars out of the case and bring them here, will you?
Şu çantadan dürbünü alıp bana getirir misin?
Sitting around looking out of the window to kill time is one thing, but doing it the way you are, with binoculars and wild opinions about every little thing you see, is diseased!
- Ne var? Pencereden dışarıyı izleyerek vakit öldürmek ayrı, senin gibi dürbünle gözetlemek ve gördüğün küçücük şeylerle ilgili çılgınca fikirler yürütmek ise hastalıklı bir şey!
I wonder if it's ethical to watch a man with binoculars and a long-focus lens.
Bir adamı dürbün ve uzun odaklı mercekle izlemek ahlaka sığar mı bilmiyorum.
- Some binoculars. Half a dozen automatics, one of them Japanese.
Yarım düzinesi otomatik, biri Japon dürbünü.
You stay right here and clean these binoculars for the bridge.
Burada kalıp köprünün dürbünlerini temizleyeceksin.
Which end of these binoculars do you look through?
Dürbünün hangi tarafından bakılır.
You don't mind me borrowing your binoculars, do you?
Dürbünü almam sorun olur mu?
Where are your binoculars?
- Dürbünün nerede?
Uh, pardon me, could I borrow your binoculars a minute?
- Affedersiniz. Dürbününüzü bir dakikalığına ödünç alabilir miyim?
- The way he looked at my binoculars.
- Gözünü dürbünümden hiç ayırmadı.
Give me the binoculars.
Bana dürbünü uzat.
Where are those binoculars?
Şu dürbün nerede?
I end up with the fountain pens and the binoculars.
Bense dolmakalem ya da dürbün kazanıp duruyorum.
With my binoculars I could see the poor little Cretans running in mountains with their flags.
Dürbünümle zavallı küçük Giritlilerin bayraklarıyla dağlara kaçtığını görebiliyordum.
Just a minute while I get binoculars.
Dürbünümü alıp geleyim.
- Two men in a car with binoculars.
- Bir arabada dürbünlü iki adam.
My binoculars.
Dürbünüm.
I was saying I wanted my binoculars.
Dürbünümü istediğimi söyledim.
Oh, here's your binoculars. I nearly forgot to give them to you.
Dürbününüz, az daha unutuyordum!
Wednesday, get my binoculars.
Çarşamba, dürbünümü al.
Who would kill four people in cold blood for a radio, a pair of binoculars and $ 40 in cash?
Bir radyo, bir dürbün ve 40 dolar nakit para için... kim soğukkanlılıkla dört kişiyi öldürür?
Wait, give me the binoculars.
Bekle, bana dürbünü ver!
Give me your binoculars.
Dürbününüzü verin bana.
And a pair of ex-german u-boat commander's binoculars. Really, they're not for sale.
- Gerçekten, satılık değiller.
Federal agents. eager to observe sex scenes... Lurked in the bushes with their binoculars.
Seks mahallini incelemeye meraklı federal ajanlar dürbünlerle çalılıklarda pusuya yatmışlardı.
a telescope or a few binoculars would help him... in any moment?
Bu gerçekten gerekli değil. Böylece 15 $ oldu.ve şimdi Toni Holt,. Bay Jaffe, bir teleskopun veya dürbünün... yardımı olabilir mi?
You hire a lip-reader with binoculars.
Dürbünlü bir dudak okuyan kişi kiralayın.
Watch the binoculars.
Seyret.
Gimme those binoculars.
Şu dürbünü ver.
Look down there. Take your binoculars.
Dürbününle şuraya bak.
Well, what about the binoculars?
Neden dürbün taşıyorsunuz?
Bring me the binoculars.
Bana dürbünü getir.
Would you like to use my binoculars, sir?
Dürbünümü kullanmak ister misiniz, komutanım?
The Agency would like you to have these commemorative binoculars to help you watch the launch and to remember this day.
Ofisimiz adına, fırlatmayı izlemenizi kolaylaştırmak ve bugünü hatırlatmanız için bu dürbünleri size hediye etmek istiyorum.
The Agency would like you to have these commemorative binoculars to help you watch the launch and to remember this day.
Ofisimiz adına, fırlatmayı izlemenizi kolaylaştırması ve bugünü hatırlatması için bu dürbünleri size hediye etmek istiyorum.
Do you have any binoculars?
- Dürbünün var mı?
They're watching us through binoculars.
Dürbünlerle bizi izliyorlar.
My maps, my binoculars.
Haritamı ve dürbünümü getir, çabuk.
Get my binoculars.
Dürbünümü getir.
Pepe, put down the goddamn binoculars!
- Pepe, şu kahrolası dürbünü bırak.