Biscuits translate Turkish
1,058 parallel translation
Oh yes and very excellent biscuits they were too,
Evet, onlar mükemmel bisküvilerdi.
And speaking of champions, friends, Kanine Krunchies is the champion of all dog biscuits.
Ve dostlarım, şampiyon demişken Kanine Krunchies köpek bisküvilerinin şampiyonudur.
- Hello, I brought biscuits.
- Merhaba, bisküvi getirdim.
You love biscuits. I made them myself.
Sana kendi ellerimle sevdiğin kurabiyelerden yaptım.
- I forgot the biscuits.
- Bisküvileri unuttum.
Hot biscuits.
Sıcak kurabiye.
And I discovered, on Rue Lebouteux, a little bakery where I got in the habit of buying biscuits and pastries, which were the mainstay of my meals.
Rue Lebouteux'teki küçük pastaneyi de bu sayede keşfettim. Buradan kurabiye ve hamur işi alma alışkanlığı edindim. Hatta daha sonra öğünlerimin ana yiyecekleri haline geldi.
The biscuits were the same as at any bakery.
Kurabiyelerin tadı diğer pastanelerden farklı değildi.
Two biscuits?
İki tane kurabiye mi?
If you want to ruin your stomach with those biscuits!
Nihayetinde, o berbat kurabiyelerle mideni mahvetme hakkı da kendi ellerindeydi.
Biscuits, two packets.
Bisküvi, iki paket.
Set some biscuits. Go to bed.
Bisküvi yedikten sonra yatacağım.
- Ma'am, this here's my boss, and he has a few a choice words to say about your biscuits.
- Hanımefendi, Patronum size çörekleriniz hakkında güzel şeyler söyleyecekti.
Mrs Warren, these biscuits...
Bayan Warren bu çörekler...
And don ´ t eat biscuits in the pantry.
Kilerde bisküvi yeme.
There's some hot biscuits in the warmer.
Isıtıcıda sıcak kurabiye var.
If I can get this oven hot enough, we're gonna have biscuits.
Bu fırını yakabilirsem, bisküvi yapabilirim.
Mustn't forget your digestive biscuits, sir.
Diyet bisküvilerini unutmamalıyız, efendim.
Pass the biscuits!
Bisküvileri gönder!
- Well beans and biscuits is it.
- Size et yediremiyeceğiz.
I brought you some mushroom soup and some hot biscuits.
Sana biraz mantar çorbası ve sıcak kurabiye getirdim.
Biscuits, silly.
Bisküvi, şapşal.
The biscuits, not the beef.
Bisküvileri yiyin, eti değil.
Oh, and we're going to start off by serving hot rolls and hot little cheese biscuits and stuff like that.
İlk olarak sıcak börek,.. ... peynir kroket falan servis edeceğiz.
Steal my biscuits and bring me no firewood!
Çöreklerimi çalıp yakacak odun getirmiyorsun!
Them biscuits ain't for you to steal.
Çörekler sen çalasın diye yapılmadı.
Sweet biscuits there.
Kurabiyeler şurada.
- We have biscuits, too?
- Bizküvimiz de var.
I'm gonna finish my life with a white picket fence and the little woman making biscuits.
Hayatımı beyaz kazık bir çit ve küçük bir kadın ile biskuvi yaparak bitireceğim.
Sardines, biscuits, ginger.
Sardalye, bisküvi, zencefil.
Could we have two coffee and biscuits, please?
İki kahve ve bisküvi alabilir miyiz?
And a table lamp for two coffees and biscuits.
- İki kahve ve bisküvilere.
For two coffee and biscuits?
İki kahve ve bisküviye mi?
Pass the biscuits to Corporal McBurney.
Çörekleri Onbaşıya uzatın.
Even up to the honey on our biscuits.
Bal ve bisküvi bile yapıyordum.
Biscuits and vodka for everyone, but... there's nobody.
Bisküvi ve herkes için vodka, ama... kimse yok.
Little bits of tin consolidated Although biscuits sank after an early gain And stools remained anonymous.
Teneke parçaları birleşti, bisküvi ilk artıştan sonra battı tabure ise anonim kaldı.
Will you have coffee and biscuits?
Kahve ve kurabiyemiz var.
Aw, Jubal, I had a hankering for biscuits and coffee.
Jubal, kahve ve kurabiye ne olacak peki?
Stewed apples, bacon and biscuits.
Haşlanmış elma, pastırma, çörek.
Better get one of these biscuits, boy.
Bu kurabiyelerden bir tane almalısın, evlât.
I make damn good biscuits.
Çok iyi kurabiye yaparım.
Your old man wants some biscuits and beef jerky.
Baban ekmekle biftek istiyor.
I went back to Myrtle's flat and I looked at that little box of dog biscuits.
Myrtle'ın dairesine gittim ve o küçük kutudaki köpek bisküvilerini gördüm.
That's biscuits and gravy.
Bisküvi ve sos demektir.
All right. We'll kill him first, then have tea and biscuits.
Tamam önce onu öldürelim, sonra çay ve biküvi yeriz.
- Not biscuits.
- Bizküvi yemeyelim.
- All right, not biscuits.
- Tamam bisküvi yemeyelim.
This entourage of biscuits follow you wherever you go?
Bu kremalı bisküviler sürekli peşinizden gelir mi?
I gave her some tea with the same almond biscuits.
Ona çayla birlikte bu bademli kurabiye verdim.
Just biscuits will do.
Sadece bisküvi yeterli.