Bizarrely translate Turkish
56 parallel translation
Bizarrely he's on the telephone.
Tuhaf ama telefonla konuşuyor.
You are acting rather bizarrely.
Oldukça tuhaf bir harekette bulundunuz.
He was bizarrely lashed to the yoke... with radio cable and bound in twisted pipe.
Garip bir şekilde radyo kabloları ve dönen borularla bağlanmış.
I don't know. I mean, I'm bizarrely optimistic just to know that there's someone like you out there.
Ama senin gibi biri olduğunu bilmek iyimser düşünmemi sağlıyor.
We've got your prints on the scene... your bizarrely circuitous escape route on tape... and your victim on her way down here to ID you as we speak.
Olay yerinde parmak izlerin kasette tuhaf kaçış tarzın ve seni teşhis etmek için buraya gelen bir kurban var.
He's behaving most bizarrely.
Çok garip davranıyor.
It was bizarrely good timing, at such a bad time.
Bu kadar kötü bir zamanda bu kadar iyi bir zamanlama olamazdı.
Bizarrely he has hooves on his feet instead of claws.
Garip bir şekilde ayaklarında ; tırnakları yerine toynakları vardır.
I watched them have several bizarrely intense arguments over mustard greens.
Hardal yaprakları üzerine defalarca tuhaf ciddi tartışmalarını izledim.
So bizarrely named.
Çok tuhaf bir isim.
Wow, you're sort of a bizarrely honest guy.
Vay, acayip şekilde dürüst bir adamsın.
No, I feel good, actually, bizarrely good.
Hayır, iyiyim aslına bakarsanız. Fazlasıyla iyi...
Why have you two been acting so bizarrely?
Neden bu kadar gariptiniz?
My children are behaving bizarrely...
Çocuklarım hayli tuhaf davranıyor...
Bizarrely, there are crabs here, too, sifting through the droppings for nutrients.
Tuhaftır ama, gübrenin içinde besin arayan yengeçler de vardır.
What burst out of those containers was bizarrely a shipment of these.
Bu konteynırların taşıdığı malzemeyse bunlardı :
It is a bizarrely plausible, and yet...
Bu garip bir şekilde akla yatkın, ve henüz...
I want something where the people love each ther so much, they're--they're willing to- - to lie very bizarrely just to- - just to protect eachther's feelings.
İnsanların birbirlerini çok sevdikleri türden, öyle ki, birbirlerinin hislerini korumak için en garip yalanları söyledikleri türden bir ilişki.
Bizarrely enough, one of the things is I always wanted Andrew to be my best man at my wedding.
Önemli şeylerden biri de garip bir biçimde her zaman için Andrew'nun düğünümde sağdıcım olmasını istememdi.
They are the kings of the new high altitude food chain, with million-dollar views of a bizarrely altered cityscape.
Onlar, değişmiş şehrin milyon dolarlık manzaralı yüksek irtifasındaki besin zincirinin yeni kralları.
Bizarrely, this baby lark seems to suit her.
Acayip bir şekilde, bu bebek eğlencesi ona uymuş gibi gözüküyor.
Next morning, bizarrely, the postman calls.
Ertesi sabah, tuhaf biçimde, postacı çağırdı.
Why are you acting so bizarrely?
Niye böyle garip davranıyorsun?
Bizarrely.
- Garip bir şekilde.
The cases are bizarrely similar.
Davalar garip bir şekilde birbirlerine benziyor.
- Uh, no, but... bizarrely enough, Bob Saget is in your office.
- Hayır ama... Garip bir şekilde, Bob Saget ofisinde bekliyor.
Bizarrely, it explains all your symptoms.
Esrarengiz bir şekilde, tüm belirtilerini açıklıyor.
All right, look, I actually came'cause I bizarrely want your advice on something.
Buraya, neden bilmiyorum, senden bir konuda tavsiye almaya geldim.
These bizarrely-shaped trees evolved to store water in their trunks.
Bu tuhaf şekilli ağaçlar, gövdelerinde su depolamak üzere gelişmişler.
Hey, your feet are bizarrely huge.
Ayakların garip bir biçimde kocaman.
Bizarrely, it's now that the emperor penguins arrive, just as all the other penguins have left.
Tuhaf şekilde, İmparator penguenler tam da diğer penguenler gittikten sonra geliyor.
CHILDRESS : Six cosmonauts claimed that, as they baked out of the window of the space station, they saw what they described as winged angels surrounding thew ship, and that these were luminous beings looking like people but also having-bizarrely... wings on
Altı kozmonot birden, uzay istasyonunun penceresinden baktıkları sırada gemilerinin çevresinde dolaşan ve kanatlı melekler diye tarif ettikleri varlıklar gördüklerini söylediler.Bunlar insana benzeyen pırıltılı yaratıklarmış.
Bizarrely loud.
- Fazla bağırıyorsunuz.
Will, of course, you don't, because this is just another one of your ill-conceived, bizarrely sentimental schemes that displays absolutely no forethought and appears immediately ridiculous to everyone in America except you.
- Tabii ki anlamıyorsun çünkü bu senin başka bir az düşünülmüş tuhafça duygusal, nebze sağduyu içermeyen ve sen dışında Amerika'daki herkese anında gülünç görünecek dalaverelerinden biri.
Nazca priests were selected as infants and their skulls were shaped with boards and tightened bandages until they became bizarrely long and pointed.
Nazca keşişleri bebekler arasından seçilirdi ve kafatasları ilginç derecede uzun ve sivri olana kadar kafataslarına tahtalarla ve sıkı bandajlarla şekil verilirdi.
That is bizarrely tenuous.
Bu garip biçimde dayanaksız.
And, most bizarrely, they live in social colonies, much like termites or ants.
Ve çok tuhaf biçimde koloni halinde yaşıyorlar... termitler ve karıncalar gibi.
And don't you dare mention it with your bizarrely tiny mouth either.
Ayrıca o küçük garip ağzınla bir şeyleri ima etmeye kalkışma.
Something that I wasn't supposed to mention with my bizarrely tiny mouth.
Biçimsiz küçük ağzımla söylememem gereken bir şey.
To read something one would never wish to experience, and yet, bizarrely, one yearns to imagine it all the same.
Kimsenin yaşamak istemeyeceği bir şeyi okumak. Ama tuhaf bir şekilde, hayalini bile arzu ettiği bir şeyi.
Spector behaved bizarrely - walked out.
Spector garip davranıyormuş, çekip gitmiş.
- Behaved bizarrely?
- Garip davranmak mı?
First woman on the moon, saved the Earth from itself, and, rather bizarrely, she becomes President of the United States!
Ay'daki ilk kadın, dünyayı kendisinden kurtardı,... ve tuhaf bir şekilde Amerika Başkanı oluyor!
AND BIZARRELY, THE SAME THING COULD HAPPEN TO EMPTY SPACE. WE'VE REALLY COME TO UNDERSTAND
Ve tuhaf olan şu ki, aynı şey boş uzayda da meydana gelebilir.
Bizarrely, what are these?
Sürprize bak sen!
Brian, that is bizarrely sweet of you and completely unnecessary.
Garip bir şekilde tatlısın Brain. Ve bu tamamen lüzumsuz.
That is bizarrely specific.
Bu tuhaf bir şekilde spesifik oldu yalnız.
So, was I, reading through all the first lady's e-mail correspondence like some bizarrely overpaid first-year associate.
Üzerinde biraz göz gezdirdim First Lady'nin tüm e-posta yazışmaları. Bazı şeyler garip bir şekilde ilişkilendirilmiş.
Bizarrely, it's that photo that stuck in people's minds.
Garip bir biçimde olaydan akılda kalan o resim oldu.
Bizarrely... but it's kind of working.
- Garip bir şekilde ama işe yarıyor gibi.
Like, bizarrely tough for us...
Garip ama zorlanıyoruz.