Blah blah blah translate Turkish
1,781 parallel translation
You know, it's like, " I want to talk about blah blah blah.
"Ivır zıvır hakkında konuşmak istiyorum".
"They gave no warning it would be a pornographic show..." Blah blah blah...
"Pornografik bir gösteri yapılacağı uyarısı yapılmamış..." Falan filan...
Just blah blah blah from the peanut gallery.
Arka sıradakiler vırvır konuşup duruyorlar.
In his last year of juilliard, blah, blah, blah? You can always depend on constance to snare some wunderkind.
Constance her zaman bir üstün zekalı çocuk kapar zaten.
Then it's just blah-blah.
Sonrası yalnızca hikaye.
Blah, blah, blah, and... I want to live in the sauce!
Sosun içinde yaşamak istiyorum!
For years, you know, the non-business need, need a face blah, blah, blah, personality.
Yıllardır, bilirsiniz, ticari olmayan ihtiyaçların bir yüze... bir kişiliğe ihtiyacı vardı.
Oh, and then he's like, uh, "Oh, I was just testing you," and blah, blah, blah. I said, "yeah, whatever."
Sonra başladı "sadece seni deniyordum," falan filan "evet, herneyse" dedim.
Rising from the ashes, blah, blah, blah.
Küllerden doğuyor falan filan.
Blah, blah, blah.
Bla, bla, bla.
Blah, blah, blah, blah. You have chicken that looks like - yeah, of course, man.
Bir tavuğun - Evet, tabii ki, adamım.
- Blah, that's not good.
Hiç hoş değil.
Ooh. Blah.
Çok sıcak.
Now, I have to admit, when this proposal first came across my desk, I had my doubts. It seemed, you know, blah.
İtiraf etmeliyim ki bu proje masama ilk geldiğinde şüpheyle yaklaşmıştım, boş bir şey gibi göründü ama...
You're the Deputy Director of Parks and blah blah...
Sen Parklar biriminin müdür yardımcısısın...
Oh, blah, blah, blah, Kitty.
- Tommy.Tommy.
- Blah?
- Boş.
He's blah.
Aynen öyle.
Exactly. I am not blah.
Boş değilim.
I guess they have an artist that heard it And fell in love with it and blah, blah, blah.
Sanırım şarkını duyan ve ona aşık olan bir şarkıcıları var vesaire, vesaire...
It was a team effort, blah-blah-blah-blah-blah.
ve Mary, çok... takım çalışmasıydı, blah-blah-blah-blah-blah.
Nematodes, Turbellaria, Copepods, blah-blah-blah - all congruent with the marsh where the head was found.
Nematodlar, Yassı Kurtlar, Kopepodlar, falan filan tümü kafanın bulunduğu bataklıkla uyumlu.
I am not familiar with the blah-blah-blah.
Falan filana aşina değilim.
Blah, blah, blah, blah, blah.
Vesaire, vesaire, vesaire. Biliyoruz.
Blah, blah, blah.
On dakika sonra tekrar...
"How's Joshua?" Blah, blah, blah.
"Joshua nasıl?" falan filan.
I use humor as a shield, blah, blah, blah.
Mizahı bir kalkan olarak kullanıyorum, falan filan.
They all killed your mother, yeah right, fair enough, this is all a revenge thing, blah, blah, but what am I doing here?
Bunlar senin anneni öldürdü, tamam, bu da bir intikam şeyi falan filan... Ama ben burada ne arıyorum?
Blah.
Bööğk.
She loves us so much, blah, blah, blah.
Bizi o kadar çok seviyormuş ki, falan filan...
Yeah, I mean, she's just totally going through a blah phase.
Demek istediğim şu anda bir üzüntü dönemi yaşıyor.
"second-rate arrangements," blah, blah, blah... no "blah, blah, blahs."
"İkinci sınıf uygulama" Vesaire, vesaire... Vesaire falan yok.
At my old school, they all said I was this prodigy- - national honor society, science club, future mathematicians, blah, blah, blah.
Buraya büyükbabamla yaşamak için geldim. Eski okulumda herkes bana dahi derdi. Ulusal onur topluluğu, bilim kulübü geleceğin matematikçileri falan filan.
I mean, muscle spasms, rigor mortis, blah, blah, blah.
Kas spazmları, ölüm sertliği falan filan. Bu şekilde bir dadanmayla nasıl başa çıkıyorsun?
All I heard was, "blah, blah, blah, lesbian."
Tüm duyduğum, vıdı, vıdı, lezbiyen.
Well, dude, I would, but she's got this whole golden rule thing about how having sex will complicate the relationship, and blah, blah, blah.
İyi diyorsun da, şu aramızdaki seks konusundaki altın kural olayı, ilişkimizi zedelermiş de bilmem ne, bilmem ne...
It'll complicate our relationship, and blah, blah, blah
İlişkimizi zedeleyecektir ve.. ... bilmem ne, bilmem ne.
Blah, blah, blah.
Dır, dır, dır.
Computer stuff, blah.
Bilgisayar işleri.
Blah, blah, blah, blah.
Adrenallerin kısa devresi, kalbin kısa devresine yol açar. Bla, bla, bla, bla.
Blah.
Palavra.
No, and I'm dying to, but, you know, journalistic integrity, blah, blah, blah.
Hayır. İçim gidiyor ama gazetecilik ahlakı falan filan.
Blah, blah, blah.
Ona arkadaş buldum.
Blah, blah, blah.
Hepsini daha önce duydum, dostum.
Blah, blah, blah.
Tabi, tabi, tabi.
All right, normally, I'd listen to your blah-blah, but right now I have to go show a use.
Pekala normalde vır vırlarını dinlerdim ama şu an sana bir şey sunacağım.
{ \ pos ( 192,210 ) } How do you spell blah-blah-blah, "H'S" or no?
"Vesaire vesaire vesaire" nasıl yazılır? Sonunda "E" var mı yok mu?
IT'S KIND OF BLAH FOR MY TASTE, BUT I FIGURED YOU NEEDED TO KEEP UP WITH AGENCY STANDARDS.
Benim zevkime uymuyor ama Büro standartlarına uyman gerektiğini düşündüm.
Blah, blah. Everyone you ever met made you feel ashamed,
Tanıdığın herkes utanmana sebep oldu.
Tell each other everything, no secrets, blah-blah-blah.
Birbirine herşeyini anlat, Hiç sır kalmasın filan falan...
Blah, blah, blah, blah, blah. Sorry. I had to run out before store closes.
Özür dilerim, dükkan kapanmadan önce yetişmem gerekti.