English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Blamed

Blamed translate Turkish

1,955 parallel translation
Tell them to make up an excuse, like it's too cold. Tell them we've got to teach that guard a lesson and that we need to be alone so no one else gets blamed.
Gardiyana bir ders vermemiz gerektiğini bu yüzden yalnız olmamız gerektiğini böylece kimsenin suçlanamayacağını da söyle.
I blamed you for me being alone, for him leaving.
Beni yalnız bırakığı iiçin
I thought if Mr. Garcia got blamed for the fire, they'd take him away, - and we'd stay a family. - Baby, I wasn't -
Düşündüm ki Bay Garcia yangından dolayı suçlanırsa onu götürürler ve biz aile olarak kalırız.
"Mother of girl killed Teachers blamed for the tragedy"
"Kızın annesi öldü. Bu trajediden öğretmenler sorumlu tutuldu"
"Mother of girl killed Teachers blamed for the tragedy"
"Kızın annesi öldürüldü. Bu trajediden öğretmenler sorumlu tutuldu"
Well, he blamed me for his divorce.
- Boşanmasından beni sorumlu tutuyordu.
- Well, they can't be blamed for that.
Bunun için suçlanamazlar.
He could've slipped away and everyone would've blamed my dad for all the murders.
Kaçabilirdi ve insanlar bütün bu cinayetler için babamı suçlardı.
I've known for a while that JD blamed most of his problems on me and Uncle Marty. I just didn't realize how much he hated us.
JD'nin, sorunlarının çoğu için Marty Amcayla beni suçladığını biliyordum ama bizden bu kadar nefret ettiğini fark etmemiştim.
Well, if he blamed anyone, it was me.
Eğer birini suçladıysa, o da benim.
Crownwell is being blamed for everything, and the Rebels is demanding his head with God's help
Çünkü her şey için Crownwell suçlanıyor, ve asiler onun kellesini istiyor.
He blamed her for everything.
Patron, herşey için onu suçladı.
Instead, she went to your hotel room And blamed the entire thing on you.
Bunun yerine otel odana gidip her şeyi senin üzerine yıktı.
Evan won't be blamed.
Aman Tanrım.
I watched as my wife lay suffering and blamed herself.
Karımın çektiği acıyı gün be gün izledim. Kendini suçladı!
Who in some quarters was blamed for it.
Kendisi de bazı karargahlarda bu sebeple suçlandı.
I have blamed myself every day for what I did.
Olayın olduğu günden beri kendimi suçluyorum.
So then you come running to Naomi After you blamed her for your mistake?
Senin hatanı ona yükledikten sonra koşarak Naomi'ye geldin öyle mi?
People like you mess with the master's shit, people like me get blamed for it.
Senin gibi insanlar içine sıçar. Benim gibileri de bundan dolayı suçlanır.
I never blamed him.
Onu asla suçlamadım.
And you blamed the new girl?
Sen de suçu yeni kızın üzerine mi attın?
If I don't resign, I'll be blamed for the civil war.
Ya kabul etmezsem? Sivil savaştan ben mi sorumlu olurum?
China was split into north and south in the past but not today. Who would want to be blamed for it?
Çin Kuzeyinden ortaya ayrılacak ve bunun için kim suçlanacak?
My parents blamed me.
Ailem beni suçladı.
all the villagers blamed my mother.
Bütün köylüler annemi suçlamış.
You blamed her.
Kızı suçladın.
And I got blamed when we lost the account.
Sizin şirketi kaybettiğimizde de ben suçlandım.
And I couldn't handle it, and I fell apart, and I blamed him.
Başa çıkamadım. Mahvolmuştum. Onu suçladım.
I... I blamed a baby.
Bir bebeği suçladım.
And now she's getting blamed for all this stuff she didn't even do.
Ve şu anda annem suçlanıyor. Bunların hiç biri ile alakası olmamasına rağmen.
Mcbride blamed him for screwing up a repair, And your brother refused to redo it.
McBride, kardeşinizi tamiri beceremediği için suçlamış kardeşiniz de tekrar tamir etmeyi reddetmiş.
Finn probably thought he deserved a desk job and a bigger pension and he blamed Johnson for not getting it.
Finn muhtemelen masabaşında iyi bir iş ve okkalı bir emeklilik aylığını hak ettiğini düşünüyor ve elde edemediği için Johnson'ı suçluyordu.
But Jesse blamed himself for not being able to protect her.
Ama Jesse kendini suçladı onu koruyamadığı için suçlu hissetti.
But the protocol at this house cannot be blamed.
Fakat bunun sorumlusu bu evdeki protokol değildir.
I don't like to be blamed for it.
Sorumluluk almayı sevmiyorum.
That I blamed you for what happened.
Olanlardan dolayı seni suçladığım için.
I played center, and I always got blamed for a quarterback's clumsy hands.
Ben de ortada oynadım ve oyun kurucunun beceriksizliği yüzünden hep ben suçlandım.
I think he blamed you for breaking up his family.
Sanırım ailesini dağıttığınız için sizi suçladı.
She blamed me the whole time, but it was you.
Beni suçlayıp durdu, ama sendin.
So, he blamed himself as much as everyone else.
Yani, Kendisini de en az diğerlerini suçladığı kadar suçladı.
and i guess you can't be blamed for that.
Sanırım bu yüzden suçlayamam seni!
In fact it was Burak who cheated. But he blamed Berk, who didn't do anything.
Aslında Burak'mış kopya çeken, başka bir arkadaşı ile birlikte.
Bun and eleanor blamed me for her death,
Bun ve Eleanor, onun ölümünden beni sorumlu tuttular.
I'm sure you've blamed us before, because we caused you to lose Eun Woo.
Eun Woo'yu kaybetmene neden olduğumuz için daha önce bizi suçladığuna eminim
Furthermore, rather than repenting for his crime, he blamed his friend and mocked Korean judicial system by insisting his US citizenship.
Dahası, işlediği suçtan pişman olmak yerine, kendi arkadaşını suçladı. Amerikan vatandaşı olduğunu dayatarak Kore yargı sistemiyle alay etti.
I should never have blamed you.
Asla seni suçlamamam gerekirdi.
The Rajah has always blamed me for the death of his father.
Rajah babasının ölümü için hep beni sorumlu tuttu.
Johanna had blamed herself for Matthew's death.
Johanna, Matthias'ın ölümü için kendini suçlamıştı.
Blamed them for her son's drowning.
Oğlunun boğulmasından dolayı onları suçlamış.
And it was upon Tulip's first home that I blamed her unsociable conduct.
Tulip'in bazı uygunsuz davranışları da ilk sahipleriyle olan hayatından kaynaklanıyordu.
- He's not the one that I blamed.
- Tek suçlanacak o değil

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]