Bleeping translate Turkish
74 parallel translation
- Alan, what you don't know can't hurt you. ( Car phone bleeping )
- Bilmediğin şey sana hasar veremez.
( Comms bleeping ) - Thunderbird 1, come in.
- Thunderbird 1 cevap ver
( Bleeping ) Number Two here.
Ben İki Numara.
( Bleeping )
( Bipleme )
( Alarms bleeping )
Lisansımın iptal edilmesini göze alamam.
- ( Bleeping ) - Starbuck...
Starbuck...
- Any objections? - ( Bleeping )
Herhangi bir itirazın?
- ( Bleeping ) -'Back on the power!
'Arkaya güç ver!
- We're the hostages and you're afraid? - ( Bleeping )
Rehine olan biziz ama sen mi korkuyorsun?
No bleeping way.
çağrı göndermek olmaz.
Stop that infernal bleeping!
Kötü adam! Şu cehennemî sesi kes!
( bleeping ) TOMMY : Hang on.
Bekleyin.
Those kids'stories couldn't be more bleeping different.
Bu hikâyeler şeyettiğiminkinden daha farklı olamazdı.
Yeah, that's a bleeping dead alien body if I ever bleeping saw one.
Evet, bu şeyettiğimin ölü uzaylılarından biri derdim eğer şeyettiğimin bir tanesini görmüş olsaydım.
He said they just found your bleeping UFO.
Senin şeyettiğimin UFO'sunu bulmuşlar.
- He'll like that. "Bleeping" Benton.
- Bu hoşuna gider. "Bip" Benton.
- Whoo.! One-eyed, two-timing - [Bleeping ] I'm gonna - [ Bleeping]
Tek gözlü, şerefsiz - Senin ben ana -
Well - [Bleeping ] hyperbolic paraboloid - [ Bleeping] your mama.
Gelmişini geçmişini - Ananı avradını -
He never stays in one place. ( Modem bleeping ) Here's one.
Asla aynı yerde kalmaz.
Oh, yes. ( Computer bleeping ) Only me, Mum.
Evet.
( Computer Game Bleeping ) ( richard ) YOU HAVE THE BAD GUN AGAIN. JUST KEEP MOVING.
Yine kötü bir silah seçtin.
- ( bleeping ) - Whoa. We got a bleeder!
Kahretsin kanama var!
- ( BLEEPING )
O ses ne?
- I'd rather bite her head off. - ( BLEEPING )
Kafasını parçalarım daha iyi.
- Fun and games. - ( Modem bleeping )
Ne olsun, eğleniyoruz.
- ( Bleeping ) - ( Sam ) What have we done?
Ne yaptık?
If my terms are still not met within 60 minutes... ( Bleeping )... then southeast England will be twinned with Chernobyl.
60 dakika içinde taleplerim hala yerine getirilmemiş olursa Güneydoğu İngiltere'de yeni bir Çernobil faciası yaşanır.
- ( BLEEPING ) - ( NINA ) Charlie's drinking!
Charlie içiyor!
- ( BLEEPING INTENSIFIES ) - Here they come.
Geliyorlar.
Green? Bleeping?
Bip bip sesleri mi çıkarmalıyım?
Zu kist... The noise, the bleeping, they say it's machinery.
"Bu ses, bip sesi." Bir makinadan bahsediyorlar.
- Like interns... - [bleeping]... they're not ready for the real world.
Tıpkı stajyerler gibi onlar da gerçek dünyaya hazır değiller.
Oh, God, there is no ( bleeping ) drummer better than Neil Peart!
Oh, tanrım, Neil Peart'ten daha iyi bir davulcu yok şu dünyada.
I am going to ( bleep ) your ( bleep ) with my sweet, sweet, sweet, love ( bleeping ). You had me at "balls."
Senin o... koca ellerimle... 2 top 1 tüfekle bekliyorum.
- None of your bleeping business.
- Seni hiç ilgilendirmez.
he makes her stand there yeah, gets his cock out and moves it up and down her leg and makes this bleeping noise
Yatakta uzanırken, sikini çıkarıp bacağının arasına sürterek bip bip sesleri çıkarıyor.
( PAGER BLEEPING ) All times.
Her zaman.
You're bleeping.
- Ne yaparak? - Alarmın çalıyor.
You're bleeping.
Ötüyorsun.
BLEEPING What the hell is it?
Bu da ne?
( Bleeping ) That's better.
Bu daha iyi.
( Bleeping ) Come, come.
Hadi, hadi.
( Bleeping ) Good.
Güzel.
Let's get the... ( Bleeping )
Gidelim buradan...
( Bleeping )
Warrick.
( Game Continues Firing, Bleeping )
- Peki, tamam.
Oh, kick ( bleeping') Ass, dude!
Bizi yakaladılar!
[Computer bleeping] Danny, the tables are hidden from Adam.
Danny, masalar Adam'dan gizlendi.
Stop bleeping me!
Şu cihazı çek üzerimden!
( MONITOR BLEEPING RAPIDLY ) ( GASPING ) - What happened?
Sorun nedir?
BLEEPING It's from the Doctor.
Doktor'dan geliyor.