Bliss translate Turkish
1,110 parallel translation
When I sleep, I know no fear, no hope, no trouble, no bliss.
Ben uyurken, korku, umut, dert, mutluluk nedir bilmem.
Pure and utter bliss.
Bütün bunları ona borçluyum.
I mean, ifwe knew for a fact there was an afterlife, and that the afterlife was bliss eternal, we'd all commit suicide in order to be able to enjoy it.
Derimki, oradaki gerçek yaşamdan sonra ve sonraki yaşamın sonsuz bir mutluluk olduğunu, eğer biz bilseydik, tamamiyle onu beğenebilmek için intihar ederdik.
I may not envy your domestic bliss but I envy your talent as a cook.
Senin evcil mutluluğuna imrenmesem de..... yemek pişirme yeteneğine sahip olmak isterdim.
- Lord, what bliss!
- Tanrım, bu ne büyük mutluluk!
Thou art a soul in bliss, but I am bound upon a wheel of fire that mine own tears do scald like molten lead.
Sen mutluluk veren bir ruhsun, Ama ben ateşten bir tekerleğe bağlıyım, Ve gözyaşlarım erimiş kurşun gibi, akıp yakıyor benliğimi.
- Cuckoo, cuckoo - and establish me in that bliss which knows no ending,
Ve beni... bitmek bilmeyen... o mutlulukla tanıştır.
Dancing in the sky of bliss
♪ Gökyüzünü dolduruyordu mutlulukları, ♪
Those who touch the dress, will have eternal bliss.
Elbiseye dokunanlar sonsuz mutluluğa erişecek.
Is it born in a moment of bliss?
Büyük mutluluk anında mı doğar?
I would give my life for the tenderness of this cheek - what bliss!
Bu yanağın narinliği için... -... hayatımı verirdim. - Ne güzel!
* To rob him of his bliss
# Gece Tanrısı'nın mutluluğuna son vermeden önce...
Skin as white as snow, bliss and medicine to your eyes!
Kar gibi beyaz teniyle, gözleriniz bayram etsin!
The necklace is her dowry, her key to marital bliss.
Gerdanlık, kızların çeyizidir, evliliklerinin bileti.
"Dream of bliss And the Moon Maid's kiss"
Ay parçası gibi bir kadın, öpücüklerle donatın.
It was bliss.
Çok iyiydi.
8th "Eternal Bliss"
8th "Eternal Bliss"
And then his bliss is complete, heigh-hop! For she is the lady without a top!
Ve mutluluğu doruğa ulaşıyor kız kardeşim benim diğer yarım olduğu için.
Turn yourself in, sergeant. My marital bliss depends on it.
Kabul edin çavuş, evliliğim sözkonusu.
With tears in my eyes, I thank God for granting me this bliss.
Gözyaşlarımla Tanrı'ya bana bu büyük mutluluğu bahşettiği için şükrediyorum.
And still I shall not ask for more than a moment of bliss
Yine de, sizden bir anlık mutluluktan daha fazlasını istemeyeceğim.
For one night of bliss, I would give everything
Bir gecelik mutluluk için her şeyi verirdim.
It's the only time I'm in a state of total bliss.
O anlar benim mutlu olduğum tek zamanlarmış meğer.
I have to wake up in bliss.
Mutluluk içinde uyanmalıyım.
You radiate such bliss.
Mutluluktan neşe saçıyorsun.
Have you seen guys slamming beers and exchanging great tales of marital bliss?
Erkeklerin biralarını tokuşturmasını ve evliliğin ne kadar güzel bir şey olduğundan bahsettiklerini hiç gördün mü?
It's not so easy, when you jump out of bliss!
Mutluluktan uçarken bu hiç de kolay değil!
Let them wallow here in their bliss with my blessing.
Bırakın bu ikisi iğrenç mutluluklarında debelensinler, benim rızam var.
What a bliss.
Ne büyük mutluluk.
Y'all take the Garden of the Good Shepherd and the Garden of Bliss.
Tamam, siz Hayırlı Çoban'ın Bahçesi'ni ve Keyif Bahçesini alıcaksınız.
Ignorance is bliss indeed.
Mutluluğa giden yol, gerçekten cehaletten geçiyor!
Though I personally have rarely found it necessary to go beyond seven... to achieve bliss.
Şahsen ben mutluluğu bulmak için yedinci adımdan ötesini... Denemeye hiç gerek görmedim.
What bliss!
MERHUM ANNEMİZ İÇİN Ne mutluluk!
What bliss!
Ne mutluluk öyle!
"'the perfume of the cooling earth all fill me with inutterable and inestimable bliss.'
"'serin toprağın parfümü içimi sonsuz ve ölçülemez bir mutlulukla dolduruyor.'
A couple of days ago my idea of true bliss would have been spitting into your face.
Dahaiki gün önce mutlak mutluluğa erişebileceğin okunuyordu yüzünden.
I'll live in the shade of these pines, in peace and bliss... for as long as God grants me life.
Bu çamların gölgesinde, Tanrı'nın bana vereceği hayatın sonuna dek, huzurlu bir yaşam sürmek istiyorum.
ÝRenowned tradesman of our district Haci Arif Tekin reached eternal bliss of god.
İlçemiz tanınmış esnaflarından Hacı Arif Tekin Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Righteousness and bliss shall kiss one another.
Haklılık ve huzur birbirlerini öpecek.
And righteousness and bliss... shall kiss one another.
Ve doğruluk ve huzur... birbirlerini öpecek.
Wedded bliss?
Evlenmenin saadetine?
In the hands of some, the violin is a wondrous thing, equally capable of stirring the soul to the heights of bliss as to the depths of despair.
Bazılarının elinde keman, mucizevi bir alettir, insanın ruhunu mutluluğun doruklarına çıkarabildiği gibi, umutsuzluk çukurunda da boğabilir.
Where ignorance's bliss,'tis folly to be wise.
- Cehaletin mutluluk olduğu yerde Ahmaklık bilgelik olur.
Well, I've just been expelled from bliss.
Evet, ben cennetten şimdi kovuldum.
Wait a minute, Doc, your TV commercial said, family bliss or double our money back.
Dışlanmışların arasında yaşamazsanız bir aziz olamazsınız.
"When his love nectar was spent..." "They drifted into the bliss of sleep."
Aşk enerjileri tükendiğinde uykuya teslim olmuşlardı.
Just family bliss, or double your money back.
Sadece aile saadeti, ya da paranızın iki katını iade ediyoruz.
Sheer bliss, lust?
Şehvet mi?
Let's carry him to the bliss of the sameness
Onu da benzerliğin mutluluğuna taşıyalım.
No fad diets. Just family bliss, or double your money back.
Homer üzerime oturduğu zaman öldüm.
It's a bliss.
Nimettir.