English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Blurred

Blurred translate Turkish

345 parallel translation
Preoccupied with superstitions of centuries past, he became a dreamer for whom the line between the real and the supernatural became blurred.
Kafası geçmiş yüzyılların hurafeleriyle dolmuş ve gerçek ile gerçeküstü arasındaki farkı ayırt edemeyen bir hayalpereste dönüşmüştü.
Everything was confused and blurred.
Her şey karışık ve bulanıktı.
Let them not be blurred by the common events of life.
Hayatın günlük olayları içinde yitip gitmesine izin vermeyin.
It gets all blurred.
Her şey bulanıklaşıyor.
Your eyes are moist, your voice blurred with feeling.
Yaşlı gözlerin, duygu yüklü titrek sesin.
Finally, he asked her to send him a photograph, and Julia, with great trepidation, sent him a blurred snapshot taken long ago when she was 23.
Sonunda, onda bir fotoğrafını göndermesini istedi, ve Julia da, büyük bir çekingenlikle, yıllar önce 23'ünde iken çektirdiği bulanık bir fotoğrafını gönderdi.
In the last hour, my vision's become blurred.
Şu son bir saat içerisinde benim vizyonum bulanıklaştı.
All right, so my vision was blurred.
Vizyonum bulanıklaşmıştı işte.
The letters are blurred. I can't read it.
Harfler silinmiş, okuyamıyorum.
It's all blurred.
Net çıkmamışki.
Just as the eyes have a blurred vision of many things... and can clearly see only one, so the will can strive... only imperfectly toward diverse objects... and can completely love only one at a time.
Tıpkı gözlerin birçok şeyi... bulanık ve yalnızca tek bir şeyi net görebilmesi gibi, azim de farklı nesneler için eksik şekilde çabalayabilir ve bir seferde yalnız bir şeyi tamamen sevebilir.
If I get any nearer to the front, the picture gets all blurred.
Ön sıralarda oturunca bütün görüntü bulanıklaşıyor.
The sudden roar, the woman's gesture, the crumpling body, and the cries of the crowd on the jetty blurred by fear.
Ani bir gürleme, kadının irkilmesi,.. ... savrulan bedenler ve feryatlardı korkunun bulanıklaştırdığı iskeledekiler.
The figure is blurred in the pictures, but it's helpful.
Fotoğraftaki siluetler çok flu, ama belki işimize yarar.
Something blurred more and more blurred...
Bazı şeyler bulanık gittikçe daha fazla bulanık...
Colours, shapes, mathematical equations, fused and blurred.
Renkler, şekiller, matematik denklemleri iç içe geçmişti.
Faces get blurred.
Dolayısıyla yüzler bulanıklaşıyor.
Everything's blurred, I...
Herşey bulanık, ben...
But one image has never blurred.
Ama bir anı var ki asla silinmedi.
You look blurred.
Bulanık görünüyorsun.
Your face is all blurred.
Yüzün bulanık.
Everything around me was blurred.
Çevremdeki herşey bulanıklaştı.
Blurred.
Bulanık.
- I was running, he was blurred... - Ohh...
Koşuyordum, görüntü bulanıktı.
X-ray scans of the cases yield only blurred images.
X-ray taramaları sadece bulanık şekiller veriyor.
It's all kind of blurred up and hazy, but...
Her şey bulanıklaştı ve belirsizleşti ama...
- Yesterday I watched a plane. I only saw a blurred shape.
- Dün, bir uçağın kalkışını izlerken onu bulanık gördüğümü fark ettim.
My sight is so blurred
Görüşüm çok bulanık.
I have had acute migraine headaches and blurred vision since then.
O zamandan beri had migren baş ağrısına ve bulanık görmeye başladım.
I mean, "niggers" is all blurred... and now and here you got "Jews" running off into the margin.
Yani, "zenciler" bulanık çıkmış... burada da "Yahudiler" marjın dışına taşmış.
My vision is blurred.
Görüşüm bulanıklaştı.
It's all become blurred over the last few days.
Son birkaç gündür her şey çok bulanıklaştı.
- Nothing's blurred?
- Seninle aynı fikirde değilim ben?
It's like a blurred spot in my vision.
Görüntümde bulanık bir nokta.
The newspaper's starting to look blurred.
Gazete okurken bulanık görürsünüz.
Has he not blurred the distinction between theater and... male and female?
Tiyatro ile kadın ve erkek arasında farkı biraz bulanık değil mi?
Any nausea or blurred vision?
Mide bulantısı veya bulanık görüş var mı?
It's dated today. but it got blurred in the rain.
Bugünün tarihi var ama yağmurda bulanıklaştı.
Your vision is blurred.
Görüşün bulandı.
Blurred vision, dizziness.
Bulanık görüş, baş dönmesi.
I want it blurred.
Mozaiklenmesini istiyorum.
Bin B. Blurred.
Kutu B. lslanmış.
Well, it's been so fast, It's all so fast, and it's so blurred,
Her şey çok hızlı olup bitti.
Is that line between doctor and patient getting a little blurred?
Doktorla hastası arasındaki sınır belirsizleşmeye mi başladı?
Mr. Dellanova's complaining of nausea and blurred vision.
Bay Dellanova mide bulantısı ve görme bozukluğundan rahatsız.
Disoriented, short of breath, blurred vision....
Kendinde değildi, nefes darlığı, bulanık görüyordu...
It's blurred. The water moved too quickly for the camera to capture.
Su kameraya göre oldukca hızlı hareket ediyor.
It's a close encounter of the blurred kind.
Bu bulanık türden bir yakın temas.
" Their faces gaunt, their eyes were blurred their shirts all soaked with sweat
" Yüzleri yorgun, gözleri bulanik gömlekleri terden sirilsiklamdi
Blurred vision, no balance, numb tongue.
Bulanık görme, dengenin yok olması, peltek dil.
Hot sweats, fever blisters, difficulty breathing, difficulty swallowing, blurred vision, involuntary trembling, dead hands, numb lips, fingernail sensitivity, pelvic discomfort.
Sıcak terleme... Soğuk algınlığı... Nefes darlığı, yutkunmada zorluk...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]