Boils translate Turkish
499 parallel translation
My dear Captain, it boils down to a question of money.
Kaptan dostum, bu aslında bir para sorunu.
But what it boils down to...
Ama mevzu dönüp dolaşıp...
And it boils down to the usual...
Ama sıradan bir şey oluverir.
I bet thousands of sea shells grow on her, like boils.
Eminim deniz kabuğu da kaynıyordur.
Suppose you proofread page ten while the water boils.
Hazır ısınmışken onuncu sayfayı gözden geçirsene?
Now as I understand it, this all boils down to a matter of dollars and cents.
- Anladığım kadarıyla parasal bir mesele var demeye varıyorsun?
You know, when I think of her, my blood boils.
Bunu düşündüğümde bilirsin kanım kaynar.
It boils down to this...
- Evet. İş buraya geldi...
- It either boils over or it explodes.
- Ya su taşar, ya da kazan patlar.
It all boils down to one basic fact.
Ortada tek bir sorun var.
So it boils down to what scares what you most, me or them.
Kimden daha çok korktuğunu göreceğiz, benden mi onlardan mı?
- The people have been plagued by thirst, they've been plagued by frogs, by lice, by flies, by sickness, by boils.
Gönder onları. İnsanlar susuzluk çekti, kurbağa, kene ve sineklerle uğraşmak zorunda kaldı. Fazlasına dayanamazlar.
He boils steel in a open-hearth furnace. And sits in the evening near the desk.
Gündüz ateşle, gece kitapla.
Hatred boils at this point.
Bu noktada kin doluyor.
What it boils down to is, good-bye and don't slam the door on your way out.
Ama sözün özü, size güle güle, çıkarken kapıyı arkanızdan çarpmayın.
This, too, all boils down to women.
Bu da kadınlardan kaynaklanıyor.
The imagination boils like water in a coffee-pot.
Hayal gücü, cezvedeki su gibi kaynar.
They try to tear out the boils... they bite their hands... scratch open their veins... scream in agony.
Çıbanları yırtarak koparmaya çalışırlar ellerini ısırıp damarlarını kanatıncaya kadar kaşırlar acılar içinde bağırırlar.
What it boils down to is that you didn't report an account about which you were suspicious.
Bunun vardığı nokta, kuşkulandığını bir hesabı bildirmemeniz.
- And who boils our medicine?
- Peki kim bizim ilacımızı kaynatıyor?
And as soon as the water boils in the radiator, we'll have our coffee.
Radyatördeki su kaynar kaynamaz, kahvemiz hazır olacak.
That's what it boils down to!
Olay bu!
When it shouldn't boil, it boils
Yan dersin yanmaz,..
- Got boils.
- Çok kızgın.
My mother always boils my milk.
Annem sütümü hep kaynatır.
My sister's eldest had measles and then her Ernie broke his arm and her husband came out all over with boils, all in the same week,
Kız kardeşimin çocuğu kızamık çıkardı ve sonra Ernie kolunu kırdı, sonra kocası aynı hafta her yeri sivilceli olarak geri döndü.
Started shaking like a leaf, broke out in boils.
Yaprak gibi titremeye başladı, çıban çıkarmaya başladı.
Mother-seller. My feet are covered with boils and sores.
Ayaklarım çıban ve yara dolu.
So it all boils down to this business about China...
Yani işin tüm özü bu Çin meselesi...
The liquid boils at a lower temperature, because there's so little air up here.
Alevler az etkili çünkü buradaki hava basıncı çok düşük.
I'll bury it while the water boils.
Su kaynadığında onu gömeceğim.
But you'll certainly get more boils.
Ama çok çıban görürsün.
For every gunshot wound I probe, I expect to lance three boils.
Yaralıdan çok çıbanlı var.
The rest of you will make do with boils in your skin, flies in your meat and dysentery in your bellies.
Kalan herkese çıban sinek ve dizanteri.
And I mean, it boils down to the same thing.
Yani, ikisi de aynı kapıya çıkıyor.
This is what it boils down to. The Japs have Levu-Vana.
Günün sonunda asıl mesele, Japonların Levu-Vana'ya sahip olmaları.
Holman, as long as we move and smoke boils out of our stack, we'll make the impression I want to make on the Chinese.
Holman, ilerlediğimiz ve bacamızdan duman çıktığı sürece, Çinliler üzerinde istediğim izlenimi yaratacağız.
That poor bloke you gave all the boils to and burnt his home and destroyed his family?
Öfkeden kudurttuğun, evini yakıp ailesini yok ettiğin zavallı adam mı?
( Quintana ) Now then, these vats is where the grain boils At extraordinary temperatures.
Arpa bu kazanlarda çok yüksek ısıda kaynatılıyor.
My blood boils when I hear their name.
Onların adını duyduğumda kanım beynime sıçrıyor.
It all boils down to a matter of good taste.
Olay sadece zevk meselesi.
You should've seen his face. The whole flesh was a mass of... well, boils.
Yüzünü görseydin, tüm derisi şişliklerle kaynıyordu.
But there is no doubt that the classical tradition is the curse of boils, bats, frogs, the curse of blood, the curse of rats, hail, of beasts, the locusts of course... the death of the first-born,
Ancak klasik inanışa göre... Arılar, yarasalar kurbağalar, kan fareler dolu, yaratıklar çekirgeler ve tabii ki ilk doğanın ölümü ve son olarak karanlık.
Mislaid among the broken wrists... the chest pains, the scalp lacerations... the man whose fingers were crushed in a taxi door... the infant with a skin rash, the child swiped by a car... the old lady mugged in the subway, the derelict beaten by sailors... the teenage suicide, the paranoids... drunks, asthmatics, the rapes, the septic abortions... the overdosed addicts... the fractures, infarcts, hemorrhages, concussions, boils, abrasions... the colonic cancers, the cardiac arrests... the whole wounded madhouse of our times.
Kırık kolların, göğüs ağrısı çekenlerin, kafası yarılanların parmakları taksinin kapısına sıkışmış adamın isilikli bir bebeğin, araba çarpmış bir çocuğun metroda kapkaççıya kurban giden yaşlı bir kadının, denizcilerin dövdüğü bir zavallının intihara teşebbüs eden bir gencin, paranoyakların sarhoşların, astımlıların, tecavüze uğrayanların, bebek düşürenlerin uyuşturucu komasına girenlerin bacağı kırılanların, kanserli hastaların, kalp krizi geçirenlerin yanında yatıyordu. Orası bir tımarhaneden beterdi.
It boils down to, you don't know a hell of a lot, do you?
Yani uzun lafın kısası, pek çok şeyi bilmiyorsunuz, öyle mi?
What it boils down to is I'm getting sick of your questions.
Uzun lafın kısası, sorularınızdan sıkıldım.
Anyway, I'll tell you what it boils down to.
Her neyse, size kısaca anlatayım.
This, if you place it... in the drink of the queen... will do that he boils the blood.
Bunu dikkatlice... kraliçenin içkisine dök.
Well, usually she boils up a mess of tripe on Fridays... and I bring her some dandelion greens for it.
Şey, o genelde cumaları sebzeli işkembe çorbası yapar... ve ona karahindiba sebzesi getiririm.
- Boils?
Şişlik?
Oh, such as the curse of boils, of bats... - Frogs?
Arılar, yarasalar -