Bones translate Turkish
10,382 parallel translation
Maybe if these men didn't have someone like me who believes in them, there'd be a problem.
- Bones. - Bu adamlar için benim gibi onlara inanan biri olmasaydı, sorun olabilirdi.
You know, look, if Arastoo can work with Bones, dealing with the Iranians- - it's gonna be a piece of cake, right?
Arastoo, Bones'la çalışabiliyorsa, İranlılarla uğraşmak,..
The different levels of fire damage to the bones indicate that the bodies burned for different amounts of time.
Kemiklerde farklı düzeyde yanık hasarı var. Cesetlerin farklı süreler boyunca yandığına işaret ediyor.
We'll know more when the bones are clean, but there appear to be symmetrical kerf marks to the clavicles and the upper thorax.
Bu adamlar fabrika zemininde kan kaybından ölmüş. Kemikler temizlenince daha net görürüz ama köprücük kemiği ve göğüs kafesinin üst kısmında...
So you got something for me, Bones? I just finished comparing the kerf marks on the clavicles of the new victims with the ones found on Freeman's remains. Yes.
Benim için bir şeyin var mı, Bones?
Got to go, Bones.
Kapatmam gerek Bones.
Well, you know, you were right, Bones.
Haklıydın, Bones.
You know... they say the fall doesn't kill you, just smashes your bones to a pulp.
Bilirsin düşmek insanı öldürmez derler sadece kemiklerini ezer. İşin aslı, boğulursun.
We ought to be looking at screws or a metal plate, or-or some kind of seam where the bones set.
Vida, platin gibi şeylere bakmalıyız. Ya da kemik aralarındaki bağlantılara.
Extensive damage to his flexor and extensor tendons, to his median nerve, would have felt, to you, like breaking bones.
Medyan sinirine giden fleksör kası ve uzatıcı tendonlarına yaptığın hasar kemik kırılması gibi hissettirmiş olabilir.
Bones in the hand, there's no cushion.
Ellerindeki kemikler, minder falan yok.
The one with the bones on it.
Üstünde kemikler olan.
It's in my bones, and there's nothing they can do.
İliklerime işledi yapabilecekleri bir şey yok.
I could just as easily break 7 little bones in your hand with one good squeeze, ok?
Bir hareketimle, kolayca elinin 7 küçük kemiği kırabilirim, tamam mı?
Right, so I'll call Bones- - she's probably gonna want to bring the whole tree back to the lab, all right?
Bones'u arayayım. Muhtemelen tüm ağacın laboratuvara getirilmesini isteyecek.
I made scans of the intact bones.
Sağlam kemikleri taradım.
That races through your bones...
... sizi kovaladığım mesela.
Still ended up with her organs drained, and the marrow was sucked completely out of the bones.
Yine de organları kurumuş ve ilikleri tamamen kemiklerinden çekilmiş.
Everything okay in there, Bones?
Her şey yolunda mı Bones?
Very smart, Bones.
Çok zekisin Bones.
Bones... I gambled on everything.
Her şeyine kumar oynardım, Bones.
Come on, Bones.
Yapma, Bones.
Aubrey, look, I already talked to Bones about this, okay?
Bu konuyu Bones'la konuştum, Aubrey.
Hey, Bones.
- Selam, Bones.
Bones, I got to look like I belong.
Oraya ait gibi görünmeliyim, Bones.
We took bones from your right pelvis and put them into your left forearm.
Sağ kalça kemiğinden kemik alıp sol ön koluna yerleştirdik.
Every bump resonated through my bones.
Her tümseği kemiklerimin içinde hissettim.
There is no world new or old not founded on bones and blood.
Kemik veya kanın üzerine kurulmayan, eski ve yeni dünyalar yok.
No broken bones.
Kırık kemik yok.
Your friend J.P. didn't have much meat on his bones.
Arkadaşın J.P.'nin kemiklerinde pek et yoktu.
So no bones, and he's not tethered to any object that we know of.
Kemikleri yok, bildiğimiz bağlı olduğu bir obje yok.
We're hoping that you can't change who you are in your bones.
Kim olduğunu değiştiremeyeceğini umuyoruz.
But you can't change who you are in your bones.
Ama özünde kim olduğunu değiştiremezsin.
Teeth all in, solid bones, gonna muscle up real good. Do I hear... 5 pounds sterling? Thank you, sir.
Tüm dişleri yerinde, sıkı vücutlu... ve günün birinde çok kaslı olacak. 5 sterling dediğinizi duyar gibiyim?
I wasn't gonna let you die when I scooped you up, skin and bones, out of that yard, and I'm sure enough not gonna let you die now.
Seni şu avlunun dışında bir deri bir kemikken kaptığımda ölmene izin vermeyecektim.
The slanted squamosal of the remaining frontal bones of the skull suggests male.
Alın kemiğinden geriye kalan şakak kemiğinin eğimi erkek olduğunu gösteriyor.
It appears the bird guano has actually eaten away the bones.
Görünüşe göre kuş dışkısı kemikleri yemiş.
More importantly, if true, the bird guano needs to be removed immediately, or my bones will be destroyed.
Daha da önemlisi doğruysa kuş dışkısını hemen temizlemeliyiz yoksa kemiklerimi mahvedecek.
And the exit wound split the skull, explaining the missing parts of the frontal bones, zygomatic and nasal bones.
Çıkış yarası da kafatasını parçalamış. Alın kemiğindeki eksik parçaları açıklıyor. - Elmacık kemeri ve burun kemiği.
Last of the bones.
İşte son kemikler.
You know, while you're here, I've got some bones that still have bird guano on them.
Hazır buradayken, üzerinde hâlâ kuş dışkısı olan kemikler var.
No, Bones, it's a "hole in one." Let's go.
Hayır, Bones "Tek atışta delik".
Most likely pieces of the frontal, glabella, zygomatic or nasal bones.
Muhtemelen alın, kaş arası elmacık veya burun kemikleri.
Oh, and your bones are done. See?
Kemikler de temizlendi.
Based on the angles at which the bullets hit the bones, their trajectories come from four totally different angles.
Mermilerin kemiği vurduğu açılara bakılırsa dört farklı yönden gelmişler. - Dört silahlı kişi mi?
And the striations on the bones?
- Ya kemiklerdeki çizikler? - Katil kurşunları çıkarmak için...
Wow, that smells good.
Bones. Çok güzel kokuyor.
Bones.
Böyle nakit paralı bir iş sabıkalıların ilgisini çekiyordur.
Baby, his bones can break if you touch him.
Sevildiğini ve istendiğini bilecek.
His bones can break if we're changing his diaper.
Ona dokunduğunda bile kemikleri kırılabilir.
- How heavy are bones?
- Kemikler ne kadar ağırdı?