English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bookshop

Bookshop translate Turkish

191 parallel translation
I took him to the bookshop where I hid Maria.
Maria'yı sakladığım kitapçıya götürdüm onu.
Newland's Bookshop.
Newland Kitapevi.
He telephoned Newland at his bookshop to kill me with that bomb.
Newland'ı arayıp şu bomba ile beni öldürmesini söyledi.
Newland, Newland's Bookshop.
Newland, Newland Kitapevi.
We've got the picture of the last pickup at the bookshop.
Pikabïn resmi magazada.
Where she lived, there was no cinema, no bookshop... but she talked about books and films like we do
Yaşadığı yerde ne sinema ne de kitapçı vardı ama filmler ve kitaplar hakkında en az bizim kadar bilgiliydi.
My wife was going to run the bookshop alone.
Kitapçı dükkânımı eşim tek başına idare edecekti.
And you met Mr.Jude in his bookshop in Hendaye?
Bay Jude ile kendisinin Hendaye'deki kitap dükkânında mı tanıştınız?
Michael, it's some bookshop for you.
Michael, kitapçıdan arıyorlar.
- The bookshop, I'm going there.
- Ne? Kitapçı diyorum, oraya gideceğim.
There's a second-hand bookshop there.
Orada eski kitaplar satan bir yer var.
No, I've got to meet Bob at the bookshop this afternoon to give him a hand.
Hayır, bu öğlen ona yardım etmek için Bob ile kütüphanede buluşmam gerek.
My husband's friend has a bookshop and needs a cashier.
Kocamın arkadaşının bir kitabevi var ve bir kasiyer lazımmış.
- Hello, International Bookshop.
- Alo, Uluslararası Kitabevi.
She was a cashier in a bookshop.
Kasiyerdi, bir kitabevinde kasiyerdi.
There must be another bookshop in this town.
Bu şehirde başka bir kitapçı vardır elbet.
Its famous red and blue cover appears in every bookshop in the space of a few hours.
Meşhur kırmızı ve mavi renkli kapağı tüm kıtapçılarda yer alacak hem de bir kaç saat içinde.
I can get you a good position with a colleague or with me at the bookshop.
Seni bir meslektaşımın yanına aldırabilirim ya da kitapçıda yanımda çalışabilirsin.
That lit shop is my grandfather's bookshop.
Işıkları yanan dükkan. Orası büyükbabamın kitapçısı.
And my colleagues! And an entire bookshop!
Sizin ülkeniz Fransa'da işler nasıldır bilmiyorum... ama Almanya'da başınıza buyruk hareket edemezsiniz.
I make my appointments at Kinokuniya, the big bookshop in Shinjuku.
Randevularimi Kinokuniya'da yapiyorum, Shinjuku'daki büyük kitapçida.
You will find my little bookshop on the corner of Church Street.
Küçük kitapçı dükkanımı Kilise Caddesi'nde bulabilirsiniz.
All I have to say to you, Frank Doel... is we live in depraved and degenerate times... when a bookshop tears up beautiful old books... to use as wrapping paper.
Sadece şunu söyleyeyim ki Frank Doel... eğer kitapçılar güzelim eski kitapları yırtıp... paket kağıdı olarak kullanıyorsa... çok yoz bir çağda yaşıyoruz demektir.
As soon as the closing notice goes up, take three pairs of nylons... to the bookshop for me and give them to Frank Doel.
Oyunun bittiği ilan edilir edilmez, üç çift çorap alıp... kitapçıya götür ve onları Frank Doel'e ver.
If it keeps up, I'll go to England and browse around my bookshop myself.
Böyle giderse, İngiltere'ye gidip kitapçı dükkânımı kendim karıştırabilirim.
When my bookshop is quiet, I do a stocktaking job.
Kitapçı dükkanım tenha olduğunda, kitap kataloglarım.
She manages her own bookshop.
Bir kitapçı dükkânı var.
I'll stay at the bookshop
Kitap dükkânımda kalırım.
In a bookshop.
Kitapçıdan.
The bookshop.
Kitapçıya.
- This is a rare bookshop.
- Burada sadece ender kitaplar satılır.
Wants to buy my bookshop and make it a duty-free.
Benim kitapevini satın alıp tekel bayii açmak istiyor.
The last victim was the owner of a New Age bookshop- - the Holy Spirit.
Son kurban, The Holy Spirit adındaki bir kitap evinin sahibiydi.
She was a weaver but now she has a bookshop.
O dokumacıydı. Ama şimdi kitap dükkanı var.
She works in a bookshop.
Kütüphanede çalışıyor.
You can forget about your bookshop!
Kitapçı işini unutabilirsin!
What can I tell you? We let everybody, into our bookshop.
Biz dükkana herkesi sokuyoruz.
Mystery Ink Bookshop.
Gizem Şirketi Kitapçısı.
This is work, by the way, my little travel bookshop,
Bu da işim, sırası gelmişken, benim küçük gezi kitapları dükkânım.
No, I'm afraid we're a travel bookshop.
Hayır. Korkarım biz sadece gezi kitapeviyiz.
Um, we - I work in a bookshop.
Kitapçıda çalışıyorum.
Know the Chateau bookshop?
Şato Kitabevini biliyor musunuz?
And this is Grinstead's Bookshop.
Ve burası da Grinstead Kitapçısı.
Did you know you've just been dancing with the man who keeps Grinstead's Bookshop?
Biliyor muydun, az önce Grinstead Kütüphanesi'nin sahibiyle dans ediyordun?
Now, there's no harm in saying that I saw her pass him a note in Grinstead's Bookshop.
O zaman kızın ona Grinstead Kütüphanesi'nde adamın eline not sıkıştırdığını söylememde bir zarar yok.
I gave him one letter, which I didn't write, in Grindstead's Bookshop.
Ona bir mektup verdim ama ben yazmamıştım, Grindstead Kütüphanesi'nde.
We're calling from the bookshop.
Kitapevinden arıyorum.
He dressed this bookshop up as something he knew it wasn't, and then launched a battle cry.
Beacon Hill üzerine nutuk attı, bu kitapevine öyle olmadığını bildiği bir yafta yapıştırdı.
It's a flamin'bookshop.
Dükkan kaynıyor.
I've been driven all over town in minicabs, but there's some things that money can't buy, like the love I found in a little bookshop off Russell Square.
Ama paranın satın alamayacağı bir şeyler de var. Russel Square meydanındaki küçük bir kitapçıda bulduğum aşk gibi.
- The bookshop?
- Kitapçı mı?
books 390

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]