Boredom translate Turkish
693 parallel translation
I keep it as a surprise for my guests... against the rainy day of boredom.
Yağmurlu bir günün sıkıcılığına karşı sürpriz olarak saklıyorum.
You can fight hatred, but not boredom.
Kinle savaşabilirsin, ama can sıkıntısıyla olmaz.
As to the other undertaking, I had not forgotten or forgiven the boredom of the sermon at young Henry's funeral and I decided to promote the Reverend Lord Henry D'Ascoyne to next place on the list.
Diğer meseleye gelince, genç Henry'nin cenaze töreninde yaşadığım can sıkıntısını unutmuş ya da affetmiş değildim... Ve Aziz Lord Henry D'Ascoyne'i listemde bir sonraki sıraya taşımaya karar verdim.
I always chin of boredom and now boiling enthusiasm.
Hayatımın büyük kısmını endişe ederek geçirdim. Bana baksana ben her konuyla ilgiliyimdir.
For 15 years, ever since I left the faculty of Yale University, in utter boredom, I have been working on the Pettigrew system for beating the mutuels.
Yale Üniversitesinden 15 yıl önce ayrıldığımdan beri sıkıntıdan Pettigrew sistemi üzerinde çalışıyorum ki müşterekleri geçeyim.
But one thing I cannot forgive, the boredom of having to listen to your verses, your second-rate songs, your mediocre performances.
Ama affedemeyeceğim şeyler de var mesela şiirlerinizi dinlemekten duyduğum sıkıntı ikinci sınıf şarkılarınız, bayağı oyunculuğunuz.
It'll cost you more for whiskey to drown the boredom.
size daha fazla viski ve sıkıntıdan boğulmaya patlar.
What was it with me, boredom?
Ben hangisiydim, can sıkıntısı mı?
- Boredom.
- Sıkıldım.
Boredom brought out the worst in them
Can sıkıntısı, içlerindeki en kötü şeyleri dışa vurmuştu.
The officers lay on the grass, hot and sweaty, drinking out of boredom.
Terden bir sucuk halde çimlerin üzerinde yatan subaylar kana kana su içiyorlardı.
I've never seen noise and boredom go so well together.
Gürültü ve sıkıntının böyle uyumuna ilk kez rastlıyorum.
But i want to touch you, let your fire erase my torpor and boredom.
Ama sana dokunmayı istiyorum çünkü bu sıkıcı ve sönmüş hayatıma ateşinle can verebilirsin.
If you don't pull me out of this swamp of boredom, I'm gonna do something drastic.
Beni bu can sıkıntısı batağından çekip almazsan bir delilik yapacağım.
"... is the boredom that eventually becomes a faith...
olduğunu keşfettim, Doktor. İnsanın kaderi haline geliyor ve...
Bourgeois boredom.
Burjuvaların can sıkıntısı.
So we make boredom our credo.
Bizim amentümüz de sıkıcılık olmuş.
His world was this closed, self-contained universe, hemmed in by observation posts from which soldiers kept watch, aiming at the prisoners, on occasion killing them out of boredom.
Kendi evrenine bu kadar yakındı, Gözetleme kulelerinin baskısı askerlerin nöbet tuttuğu, mahkumlara nişan alarak, onları öldürmeyi düşünmek can sıkıntısından öte birşeydi.
How would you like to join the Kyle Hadley Society for the Prevention of Boredom?
Kyle Hadley Şirketi'ne Cansıkıntısını Önleme için katılmaya ne dersin?
My dear, such boredom.
Canım. Ay, sıkıntıdan patladım.
You'll die of boredom over there.
Can sıkıntısından ölürsünüz.
Boredom is a rest cure.
Sıkıntı, huzur dolu bir tedavi.
Grade 9 and over means boredom on Saturday nights, you wanna keep miles away from them.
9. seviye ve üstü Cumartesi akşamları sıkıntı anlamına gelir ve onlardan kilometrelerce uzak durman lazım.
CASE IN POINT, WALTER BEDEKER, LATELY DECEASED, A LITTLE MAN WITH SUCH A YEN TO LIVE BEATEN BY THE DEVIL, BY HIS OWN BOREDOM,
Örnek olarak, yeni ölmüş olan Walter Bedeker büyük bir yaşama arzusu olan bu adamcağız şeytan, kendi sıkıntısı ve Alacakaranlık Kuşağı'ndaki düzenin işleyişi tarafından mağlup edildi.
Maybe on a horse I can outrun my boredom.
Ata binersem sıkıntıyı atarım belki.
On the contrary, I was dying of boredom.
Aksine, sıkıntıdan patlıyordum.
I'll tell you, it's boredom that ages us.
Bizi ne yaşlandırır biliyor musunuz ; can sıkıntısı. İşim nedeniyle gençliğimde çok yolculuk yaptım.
Your boredom is only too clear.
Canının sıkıldığı çok açık.
To the boredom of being a neglected wife and the humiliation of being a rejected mistress.
İhmal edilmiş bir eş ve aşağılanan bir sevgilinin sıkıntılarına.
Their divergent emotions neutralize each other... and reinforce their solid environment of boredom.
Birbirinden farklı duyguları birbirlerini etkisizleştirir... ve katı sıkıntı ortamını güçlendirir.
I wouldn't have resisted, out of boredom.
O sıkıntıda karşı koymazdım.
- Until then, he dies of boredom.
- O kadar uzun yaşasa sıkıntıdan ölür.
- Boredom.
- Bıkkınlık için.
With six kids to feed, you'd have no time for boredom.
Karnını doyuracak altı çocuktan, sıkılmaya hiç zamanın kalmaz.
Ten years ago, I gave up, out of fatigue or boredom.
On yıl önce vazgeçmiştim, sıkıntı ve yorgunluktan tükenmiştim.
The "medicine of boredom" brought me all the way here.
"Can sıkıntısı hastalığı" beni ta buralara getirdi.
I retch with boredom at the sight of you!
Sefil suratlarınıza bakmaktan bıktım usandım!
If it hadn't been for him I would've died of boredom.
O olmasaydı sıkıntıdan ölürdüm.
The same unbelievable boredom and frustration
Aynı inanılmaz can sıkıntısı ve hüsran.
Now that their pleasures have been taken away the guillotine saves them from endless boredom.
Mademki bütün zevkleri ellerinden alındı giyotin artık ebedi sıkıntıdan kurtarabilir onları.
- I come here for no reason other than sheer boredom.
- Buraya gelmemin tek sebebi can sıkıntısı.
Believe me, Captain, immortality consists largely of boredom.
İnanın bana Kaptan, ölümsüzlük fazlasıyla sıkıntıdan ibaret.
I gave the church up out of boredom.
La-la-la. Kilise beni sıktı artık.
I've had almost a week of your State Department's organised boredom.
Neredeyse bir haftadır Dışişleri Bakanlığı'nızın organizelerinden sıkıldım.
When boredom takes a certain form...
Sıkıntı belli bir biçim aldığında...
would desire surpass boredom?
... tutku can sıkıntısından üstün müydü?
The merciful stranger come to save me from the terrible boredom and lovelessness of my life. Is that what you think you are?
Merhametli yabancı hayatımın korkunç sıkıntı ve sevgisizliğinden beni kurtarmaya geldi.
And consequently, during this period, people sought to distract them, to entertain them, to relieve them from the boredom of the Maginot Line, where time passed at a snail's pace.
Neticede, bu dönem süresince insanlar onların kafalarını dağıtacak, onları eğlendirecek zamanın kaplumbağa hızıyla geçtiği Maginot Hattı'nın verdiği can sıkıntılarından kurtaracak yollar aradılar.
She can relieve boredom by doing this
Bu şekilde can sıkıntısı azalsın.
BOREDOM
çeviri - falcetus -
The man from the off-licence was terrible... a real failure that was - 10 seconds of solid boredom.
İçki dükkânındaki adam berbattı. Tam bir fiyasko. On saniye katıksız sıkıntı.