English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Borrowing

Borrowing translate Turkish

817 parallel translation
She has been living in this world, borrowing a human body.
İnsanların bedenine yerleşerek bu dünyada yaşıyor.
The method of borrowing a person's body... is only possible if the owner of the body allows it.
Birinin bedenini ancak bedenin sahibi izin verirse alır.
Only this morning you were borrowing 30 rubles from me.
Daha bu sabah benden 30 ruble borç almıştın.
I'm always borrowing from you old man, but I'll give it back
Her zaman da senden borç alıyorum ihtiyar ama geri getireceğim.
Mother, will you please stop borrowing trouble?
Gereksiz yere endişelenmeyi bırakır mısın?
There's going to be no more borrowing.
Artık borç almak olmayacak.
But I tell you, borrowing a captain's uniform isn't healthy.
Ama söylüyorum, bir yüzbaşı üniforması almak sağlıklı değil.
She's been borrowing money.
Ödünç para alıyormuş.
Neither a borrower nor a lender be, for loan oft loses both itself and friend and borrowing dulls the edge of husbandry.
Ne borç ver, ne de borç al çünkü borç vermek, çok kez hem paranı yitirmektir, hem dostunu. Borç almaksa, tutumluluk alışkanlığını yıpratır.
- Wife, squaw... I took the liberty of borrowing a few feet of rope off of that coil in the lean-to.
- Karım, Kızılderili karım... Özgürlüğümü kazanmak için birkaç feet ip kangalını onlara vermiştim.
I'm taking the gun, Calder, and I'm borrowing the horse.
Tüfeği alıyorum, Calder, ve atını da ödünç alacağım.
I'm just borrowing'it.
Sadece ödünç alıyorum.
Oh, Mother, I hope you don't mind my borrowing your manicure set.
Anne. Umarım manikür setini ödünç almama kızmazsın.
You don't mind me borrowing your binoculars, do you?
Dürbünü almam sorun olur mu?
Well worth borrowing the money for.
Borç para olarak çok değerlidir.
I took the liberty of borrowing it.
Ödünç almakta bir sakınca görmedim.
I'm borrowing your sailboat for an overnighter.
Bir geceliğine yelkenlini ödünç alıyorum.
- Borrowing isn't begging.
- Borc istemek dilenmek degil.
At first, Grandma wasn't keen on my borrowing the books.
Büyükannem, kitapları ödünç almamdan şüphelenmedi.
And don't come borrowing my thermometer anymore!
Bir daha da termometremi ödünç almaya gelme sakın!
I was only borrowing it, sir.
Sadece ödünç alıyordum, efendim.
I'm always borrowing hers.
Hep onunkini ödünç alırım.
You think a humble priest shows too much pride by borrowing a mount which has been used by our Lord.
İsa efendimizin kullandığı hayvanı ödünç almakla naçiz bir papazın çok fazla gurur duyduğunu sanıyorsunuz.
The next thing you know, they're borrowing money from you, spending it on other dames and betting on horses.
Sonra senden ödünç para alıp başka kadınlarla ve atlı bahiste harcarlar.
All lovey-dovey and whisperin'and borrowing'each other's lipstick.
Bütün o fısıldaşmalar, birbirinizin rujunu ödünç almalar.
- Borrowing'em.
- Ödünç alıyorum.
There's nothing wrong with borrowing talent.
Kabiliyet ödünç almanın bir mahsuru yoktur.
Civilization has progressed by borrowing.
Uygarlıklar, ödünç alarak ilerleme kaydettiler.
Oh! You mean what's the hidden psychiatric meaning behind my borrowing a match when I already had matches?
Zaten kibritim varken kalkıp otlakçılık yapıyormuşum gibi, hareketime gizli psikolojik anlamlar mı yüklüyorsun?
Kelly called it "borrowing." It was out-and-out blackmail.
Kelly'nin "ödünç alma" dediği bu durum, bal gibi şantajdı.
You might get away with borrowing someone's name... if it's just for drink and a little bit of money.
Başka birinin adını kullanıp..... sadece para ve içki bulacaksan tamam diyeyim.
I have to make up for borrowing your name. Leave it all to me.
İsmini kullanmamın karşılığında bunu yapmak istiyorum, her şeyi bana bırak.
Yes, I... took the liberty of borrowing your key.
Evet, anahtarı ödünç aldım.
I must say, they were a little miffed at you for borrowing their cipher.
Şifrelerini çaldığın için biraz gücendiklerini söylemeliyim sevgilim.
I'm not taking the money. I'm just borrowing it. that's all.
Parayı almıyorum, sadece borç alıyorum.
Just borrowing it.
Sadece borç olarak.
I'm borrowing one of your shirts.
Gömleklerinden birini alıyorum.
We stripped the submarine of tools and materials, and borrowing somewhat from the Tinker Toy school of architecture, we finished in a couple of weeks.
Alet ve malzemelerin denizaltından çıkarttık, Ve biraz da Tinker Toy mimarlık okulundan borç alarak, Birkaç hafta içinde bitirdik.
Blind Dick is paying back three and borrowing five.
Kör Dick üç dolar ödeyip beş dolar borç alıyor.
You borrowing or paying back?
Borç mu, ödeme mi?
Borrowing.
Borç alıyorum.
Granddad, I'm borrowing your table.
Büyükbaba, masanı alıyorum.
- I was only borrowing...
- Sadece ödünç alıyordum- -
I was only borrowing it.
Sadece ödünç almıştım.
No borrowing from Chinese people, okay?
Çinliler'den borç almayın, tamam mı?
- I'm borrowing him for a moment.
- Onu bir dakikalığına ödünç alıyorum.
I'm borrowing this wagon off you.
Bu arabayı sizden ödünç alıyorum.
I'm borrowing him.
Onu ödünç alıyorum.
Yeah, well, you don't bring up politics while you're borrowing money, Harley.
Evet, borç para isteyene kadar politikanın bahsini bile açmazsın, Harley.
I don't mean borrowing,
Veresiye almaktan bahsetmiyorum.
He's always borrowing from somebody.
Hep birilerinden borç alır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]