English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Braid

Braid translate Turkish

309 parallel translation
I got more lead in my carcass than that shavetail... ... Phil Sheridan has got gold braid.
Vücudumda o subay Phil Sheridan'ın altın şeritlerinden daha çok kurşun var.
Gold braid's on the field ashore.
Altïn örgü karadaki alanda.
Clippity-cloppity Arrayed in braid
Sıra-sıra Sıraya girdiler
He's got more gold braid on him than a French admiral.
Fransız amirali gibi altın sırma takmış.
Despite your gold braid, you don't tell us. We tell you.
Altın örgünüze rağmen, siz bize değil, biz size bir şeyler söyleriz.
The gold braid, the tabs, the sound of the marching band that accompanies our heroic parade.
Yaldızlı şerit, apoletler kahramanca yürüyüşümüze eşlik eden bando takımının sesi.
Well, he was Army. Had braid on him.
Ordudaydı. madalyası var.
Braid.
Düğüm.
I'm sorry. Brand-new gray... and gold braid... and a thousand flags.
Ama bugün, bu meraklı çocuk korkunç bir sır keşfetmek üzere ve bunu paylaşabileceğiniz tek yer ALACAKARANLIK KUŞAĞI.
The golden ornaments, the star and sequins with the gold braid must be sewn on with gold thread.
Altın süsler, yıldız ve altın kordonlu pullar, altın ipliklerle dikilmiş olmalı.
- Good evening, Braid.
- İyi akşamlar, Braid.
To show your gold braid to everyone.
O altın beynini göstermek. Bayılıyorsun, değil mi?
A few days, no braid on my shoulder.
Yalnızca bir kaç gün... Omuzlarımda rütbeler olmadan...
Justice cannot see the red stripe or the gold braid, but justice can sometimes hear the cry of a murdered woman.
Adalet kırmızı şeridi ya da apoletleri görmez, ama bazen öldürülen bir kadının çığlığını duyabilir.
This appealing child... Stands before a crimson curtain edged with heavy gold braid... And arranged in mannered folds.
Bu dokunaklı çocuk ağır altın örgü kenarlı ve yapay kıvrımlar dizili kıpkırmızı bir perdenin önünde duruyor.
I dream of your golden braid,
Senin altın örgülerini hayal ediyorum,
- I'm going to get some flowers to braid in your hair. There.
İşte.
My braid!
Örgüm!
Usually she has a braid, which is done up with a ribbon.
Genelde saçlarını örgü yapıp kurdeleyle bağlardı.
I'll braid your hair with a rosy-red ribbon.
Saçını pembe kırmızı kurdaleyle öreceğim.
The hand grasps the braid since birth
Çekmek içinde saç örgüsü
Yes, she had a blue skirt and a braid, I think.
Evet, mavi bir eteği ve atkuyruğu vardı.
How brightly shines the braid
Kostümlerindeki şeritler
Always smartly dressed... with his watch-chain and gold braid.
Her zaman akıllıca giyinir... altın sırmalı saat zinciri takardı.
And in Genoa,'tis now the fashion to pin a live frog to the shoulder braid, stand on a bucket and go "bibble" at passers-by.
Cenova'da, şu sıralar, omuzlardaki kurdelelere canlı kurbağa iliştirmek, kova üzerine çıkıp, gelene geçene İncil satmak modaymış.
Three quarter inch double-braid.
üç çeyrek inç, çifte örgü.
I'll get you a new one, Romano. With a captain's braid.
Sana yeni bir tane verebilirim, Romano.
Would you braid my hair, Mom?
Saçımı örer misin, anne?
We haven't hit a single braid yet!
Daha bir örgüsüne bile vuramadık!
We'll put a bow in your braid.
Örgüne bir yay takacağız.
She wore it in that enormous braid down her back... like some sort of peasant woman.
Onu arkasına kocaman bir kurdeleyle tutturmuştu sanki bir çeşit köylü kadın gibiydi.
The rules. How not to get runover, braid your hair, pig Latin.
Trafik kurallarını, saç taramayı, biraz Latince öğreniyoruz.
Yeah, it ranks right up there with getting a pony and learning how to braid my own hair.
Benim hayallerimdeki bir sonraki aşama, kendi saçımı nasıl öreceğimi öğrenmek.
He says we'll have tanks soon, and caps with braid, and we'll be called the People's Army!
O diyor ki, yakında tanklarımız ve kordonlu şapkalarımız olacak ve bize Halkın Ordusu diyecekler!
Come on, let me braid it for you.
Gel, saçını öreyim.
She may wanna braid that.
Kıllarını örebilir.
- Look, Jen Dawson will always see me as the gawky little girl down the creek with the Band-Aids on her knees and the one braid falling out.
O beni hep derenin diğer tarafındaki, dizleri yara içinde olan... küçük, sakar kız olarak görecektir. Bilemiyorum.
Meanwhile, back at the rest stop... a couple of truckers want to braid Robert's hair.
O esnada, benzinlikte... birkaç kamyoncu Robert'ın saçlarını örmek istiyordu.
And who will braid it with ribbons?
Ve kurdelelerle kim örecek?
I'm not saying we'll braid each other's hair, but I can hang with her.
Birbirimizin saçını öreceğimizi söyleyemem. Ama onunla takılabilirim.
The braid!
- Örgü! - Ne?
Where's the braid?
Örgü!
Hey, baby ah don't care just as long as we get our braid.
Hey yavrum. Ekmeğimizi çıkardığımız sürece bir sorun yok, değil mi?
" " "no more brass hats trimmed with braid!"
- Yüce Tanrı'yla alıp veremediğin ne?
Someone pulled her hair by the braid.
Birisi, saç örgüsünden tutup çekmiş.
- What if I learn to French braid her hair?
- Saçlarını Fransız örgüsü yapmayı öğrenmeme ne dersin?
The usual stuff - braid our hair, crank calls, and that weekend stuff.
Alışıldık şeyler... saçlarımızı öreriz, telefonla konuşuruz, haftasonu şeyleri işte.
I like your braid.
Saç örgünü beğendim.
Traces of Semtex just like the braid on that det cord bracelet.
Semteks izleri, kızın bileziğindeki fünye kablosunun örgüsü ile aynı.
You had a long braid.
Uzun saç örgün vardı.
You called me "Little Indian Girl"'cause I wore my hair in a braid.
Bana "Küçük hintli kız" dedin çünkü saçlarım örgülüydü.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]