Breeding translate Turkish
1,202 parallel translation
They're breeding underground.
Yer altında ürüyorlar.
So much for your breeding'ground, Hall.
Çiftleşme yerin için çok fazla, Hall.
She's not breeding!
Nefes almıyor!
However, unlike our hairier ancestors, it's not just about breeding.
Oysa ki, ilkel atalarımızın yaptığının aksine, seks sadece üreme demek değildir.
( Woman ) We're genetically hotwired to be drawn to partners who seem to be good breeding stock.
Bizler genetik olarak partnerimizi bizi çeken kızgın birer damızlık olarak görürüz.
By breeding your champion with mine.
Şampiyonunuzu benimkiyle çiftleştirerek.
I'll fly her in from Munich and upon successful breeding I will pay the stud fee of $ 10,000.
Bugün Münih'ten uçakla getirteceğim. Başarılı çiftleşmenin ardından on bin dolarlık damızlık ücretini ödeyeceğim.
Are you aware that, in the past five years, the price for breeding pairs has tripled?
Haberin var mı, son beş yılda damızlık çiftlerin fiyatı üçe katlandı?
Well, as a physician, I have to tell you that's a perfect breeding ground... for aerobic bacteria, salmonella, streptococcus, cholera.
Fakat, bir doktor olarak, bunun mükemmel bir çoğalma ortamı olduğunu söylemek zorundayım havada gezen bakteriler, salmonella, streptococcus, kolera için.
Poise and, God help us, a sophistication and breeding.
Dik bir duruş ve, Tanrım bize yardım et. İnce bir zevk ve terbiye.
- Do I look that stupid... or have y'all been breeding too close to the gene pool?
O kadar aptal mı görünüyorum yoksa hepiniz aynı gen havuzundan mısınız?
Poulo-Condore prison is the world's largest communist breeding ground.
Poulo-Condore hapishanesi dünyanın en geniş komünist yetişme alanıdır.
They're breeding them.
Onlardan çok var.
They are all words and no breeding archduke.
Hepsi sadece kelime, arşidükü incitemezler.
I let rumors circulate through the underworld of my plan to steal a pair of priceless breeding condors from the Gotham Zoo.
Yeraltı dünyasında, paha biçilemez bir çift akbabayı Gotham Hayvanat Bahçesi'nden çalacağıma dair söylentiler yayılmasına izin verdim.
Park Row may be an historical landmark but it's also a breeding ground for crime.
Park Row tarihsel bir dönüm noktası olabilir ama aynı zamanda da orası suç için zemin hazırlayan bir yer.
They're at their outdoor restaurants eating their little pizzas and drinking some fine wine in a no-smoking section with their sexy, skinny second wives while we're breeding with peasant stock.
Açık hava restoranlarında küçük pizzalarını yiyorlar sigara içilmeyen bir bölümde seksi, bir deri bir kemik ikinci karılarıyla güzel şaraplarını yudumluyorlar.
He's a wonderful man with such good breeding.
O görgüsüyle harika bir adam.
There's no unauthorized breeding in Jurassic Park.
Jurassic Parkta doğal ortamda doğum olmaz.
The dinosaurs are breeding.
Dinozorlar ürüyor.
Well, you need a breeding cage like this one, but any big cage will do.
Bunun gibi çifleşme kafesi gerek, ama herhangi büyük bir kafes de olur.
So tell me, what's it like breeding racehorses?
Söyle bakalım, yarış atları yetiştirmek nasıl bir duygu?
Beauty, charm, breeding, inbreeding.
Güzellik, çekicilik, doğurganlık, akrabayla çiftleşme.
I see you have not only breeding but wit and sagacity.
Görünen o ki sadece çocuk doğuran değil kıvrak zekalı ve arif bir kadınsınız.
Throughout the winter, adults come and go from their traditional breeding colonies.
Kış boyunca erişkinler üreme kolonilerinden ayrılır ve daha sonra geri döner.
Because of this, the breeding cycle of any one pair slides out of phase with the seasons.
Bu yüzden bir çiftin üreme döngüsü mevsimsel farklılıklar gösterir.
Some of the adults are going through their pre-breeding moult before going to sea to fatten up for courtship.
Yetişkinlerin bir kısmı, denize gidip kur dönemi için şişmanlamadan önce üreme öncesi tüy döküm evresini yaşıyorlar.
These penguins seem to have a fairly easy time of it, surrounded by an ocean laden with food and with year-round access to their breeding beaches.
Besin dolu bir okyanus ve yıl boyu üreme bölgelerinden bu okyanusa erişim imkanlarına bakıldığında penguenlerin çok rahat bir yaşam sürdükleri düşünülebilir.
Before long, the temperatures will drop to below freezing and then all the wildlife of Antartica will be engaged in a desperate race to complete breeding before the ice closes everything down.
Çok geçmeden sıcaklıklar donma sınırının altına düşecek ve buz herşeyi esareti altına almadan önce Antarktika'daki tüm yabanıl yaşam üreme dönemlerini tamamlama çabası içine girecek.
During the winter, the temperature falls to minus 10 degrees at the coast, so the need for animals to complete their breeding in the short summer season is still very intense.
Kış mevsimi boyunca kıyıdaki sıcaklık eksi 10 dereceye kadar düşer bu yüzden hayvanların üreme döngülerini kısa yaz mevsiminde tamamlama gerekliliği oldukça önemlidir.
By the end of the breeding season, corpses lie scattered over the beach, food for skuas and giant petrels.
Üreme mevsiminin sona ermesiyle martı ve dev fırtına kuşları için yem haline gelmiş leşler sahil boyunca saçılmış durumdadır.
Like the penguins, they went to sea after rearing their young, fed intensively to put on the weight they lost during breeding, and now they have come back in order to moult.
Tıpkı penguenler gibi, yavrularını büyüttükten sonra denize gittiler, üreme dönemlerinde kaybettikleri kiloları alabilmek için beslendiler ve şimdi tüy dökme dönemi için geri döndüler.
In marked contrast to the other birds, that have almost finished their breeding and are preparing to leave, this wandering albatross has come to start a courtship that may take two or three years.
Üremelerini tamamlayıp ayrılmaya hazırlanan diğer kuşların belirgin bir şekilde aksine, bu gezgin albatros iki veya üç yıl sürebilecek bir kur dönemine başlamak için buralara geldi.
Unlike bloody drag queens, who just keep breeding like rabbits.
Lanet travestiler ise tam tersine tavşan gibi ürüyorlar.
The mass breeding earlier in the year... culminates in mass birth.
Yılın başındaki çiftleşmeler meyvelerini toplu doğum olarak veriyor.
- Any unusual breeding?
- Bilinmeyen bir çiftleştirmem mi yaptınız?
We found breeding tubes and blood samples, but never any bodies.
Üreme tüplerini ve kan örneklerini bulduk, ama hiç ceset bulamadık.
I know about your breeding, your training...,... and how you have the power to make men fall in love...,... how you'll make a widow and orphans out of a loving family...,
Eğitiminin amacını biliyorum ve sahip olduğun güçle erkekleri kendine nasıl aşık ettiğini, nasıl sevgi dolu bir aileden geriye bir dul ve öksüzler bıraktığını.
Your dog has more breeding than he has.
Köpeğin bile ondan daha terbiyelidir.
Be grateful to me for giving you a breathing space... no, a breeding space.
O zaman sana nefes alma şansı tanıdığım için bana minnettar olmalısın yok, üreme şansı.
Anyone with taste, anyone with breeding... A gentleman would choose British racing green with maybe a tan interior.
Zevk sahibi, iyi yetişmiş biri olsaydı... bir beyefendi olsaydı, krem rengi döşemeyle koyu yeşil boya kullanırdı.
Oh, well, breeding will tell.
Ailesinden gelen bir özellik olsa gerek.
A bitch like you would know about breeding.
Senin gibi bir fahişe aileden ne anlar?
"Breeding will tell."
Aileden gelen özellik.
So it makes sense they'd send you here in the hope of breeding more empaths.
Sizi buraya yeni empatlar üretmek için gönderdiklerini düşünmek mantıklı.
Hey, for the rent you're charging us you shouldn't care if we're breeding hogs in here.
Kira için bizi suçluyorsun, eğer burada domuz yetiştirmiyorsak gerisi umurunda olmamalı.
Married to the penniless diplomat of little breeding was not in the widow's plans.
Parasız bir diplomatın küçük neslinin üremesi dulun planlarında değilmiş.
No telling what's been breeding down there in the last 100 years.
Son yüzyılda orada neler üremiştir kim bilir?
Well, I wouldn't feel right about breeding'if we didn't.
Evlenmeden doğurma işi pek doğru olmaz.
I'm just trying to help Mother. She doesn't need help. Marriage is her hobby, like bridge or dog-breeding.
Evlilik onun hobisi tıpkı briç oynamak ve köpek beslemek gibi.
I mean, that would be a sign of low breeding.
Demek istediğim bu aşağı bir soyun göstergesi olurdu.