Broom translate Turkish
1,214 parallel translation
Now, this broom is just a symbol of the new spirit that's sweeping across our neighborhood.
Bu süpürge mahallemizdeki yepyeni bir anlayışın simgesi.
Give him a broom. "
Süpürge verin ona. "
- You have the broom, move it.
- Süpürgeyi aldın, başla.
And then I teach you how to balance a broom on your nose.
Sonra da ben sana burnunda bir kürdanı durdurmayı öğreteceğim.
She leaps catlike at the swallow..... switching her broom through the dusty stars like a palm tree in the sirocco.
Kedi misali sıçrıyor kelebeğe! Çiçeği sürüklenir tozlu yıldızlar arasından... Sirocco'daki bir palmiye ağacı misali...
Broom closet.
Süpürge dolabı.
" Poor Seymour pushed a broom Nothing in his news but gloom and doom
" Zavallı Seymour düğmeye bastı Onun için karanlık ve yıkım başladı
- It's the broom.
- O süpürge.
And they send their interstellar cleaners... sending their broom.
Ve yıldızlar arası temizlikçileri gönderiyorlar. Süpürgeleri gönderiyorlar.
That's what it is, a broom.
İşte bu o, bir süpürge.
Either that or build bunk-beds in the broom closet.
Ya bu, yada süpürge dolabına birkaç ranza yap.
You can turn in your whisk broom and phoney accent,
Süpürge sallamaya ve dandik aksanını konuşmaya geri dönebilirsin.
I'll get the push broom, milord.
Ben gidip fırçayı getireyim efendim.
Well, a broom will clean my porch, but I'll take my leaf blower any day.
Tabii, süpürge de kapımın önünü temizler, ama ben her gün vakum makinemi kullanırım.
You can turn in your whisk broom and your phony accent
Süpürgeni ve sahte aksanını bırakabilirsin artık.
'# Let's see that dust fly with that broom
# Süpürgeyle tozu dumana kat
Get a broom.
Bir süpürge getir.
Like a broom... among brooms... in a broom closet.
Fundalıklarda... fundalıklarin icinde... fundalık ormanında.
I came from America on a green broom.
Amerika'dan yeşil bir süpürgede geldim.
The broom broke, It stayed on the wagon.
Süpürge kırıldı, Vagonda kaldı.
You durn cowboys ought to broom yourselves off before you walk in here.
Lanet kovboylar buradan ayrılmadan önce kendinizi pataklayın.
Janie's mom got this broom, and we limboed.
Janie'nin annesi iki sandalyenin arasına süpürge sapını koydu ve limbo yaptık.
Get a broom and sweep out front.
Ne?
What? Get a broom and sweep out front!
Bir süpürge kap, dükkanın önünü süpür!
Look, do me a favor. Get a broom and sweep up.
Süpürgeyi al da şurayı süpür.
Here, take the broom, the front needs sweeping.
Süpürgeyi al, ön tarafı süpürmek gerek. Daha yeni geldim.
That's the broom you're lealing on?
O süpürgede mi gideceksin?
It's cute, but you can't start on a broom that's too small.
o kadar küçük süpürgede başlayamazsın.
Your mother's broom would be better.
Annenin süpürgesi daha iyi olur.
You can make yourself another broom when you get settled down.
İyice yerleştiğinde yaparsın kendine bir süpürge.
You must be crazy, zooming around on a broom in public.
delirmişsin galiba.
Could I look at that broom?
olur mu?
Let me look at your broom. Please? Just for a minute.
bakıvereceğim hemen.
Broom and black cat.
Süpürge ve kara kedi.
I don't know. Maybe. I can make another broom, but...
ama...
Please, sir, may I borrow your broom?
süpürgenizi ödünç alabilir miyim?
Be a good broom and help me out!
İyi bir süpürge ol da bana yardım et!
That broom is mine.
O süpürge benim.
But she's no mere housewife pushing a broom.
Ama o elinde süpürge, koşturan bir ev hanımından ibaret değil.
This one guy brought a broom and swept off the sidewalk out front, just for something to do.
Adamın biri de sırf iş olsun diye elindeki süpürgeyle kaldırımı süpürüp duruyordu.
Throw down the broom and walk away
Süpürgeyi at ve yürüyüp git!
Don't lose that broom, witch.
Süpürgeni kaybetme, cadı.
I'm no peabrain chambermaid looking for a tumble in the broom closet.
Ben süpürge dolabında heyecan arayan kuş beyinli bir hizmetçi değilim.
They talked about their rotten kids... and about beating them with broom handles and belts.
Yaramaz çocuklarından onları süpürgelerle ve kemerlerle nasıl dövdüklerinden bahsediyorlardı.
This was the broom closet, but we made it into the bedroom.
Burası eskiden banyoydu ama sonra oda yaptık.
Alert the dust pail and broom
Faraşı ve süpürgeyi uyarın...
While everybody's walking around, puzzled and muttering, sensing my discomfort, he's discovered in a broom closet, making love with my sister.
Çevrede herkes benim rahatsızlığımın nedenini çözmeye çalışırken,..... beyefendi, süpürgelerin konduğu ardiyede,..... kız kardeşimle sevişiyordu.
To desert me at the altar and make love with my younger sister in a broom closet is the honorable thing?
Beni gelinliğimle bırakıp..... gidip ardiyede kız kardeşimle sevişmen onurlu bir şey mi yani?
Pino, get a broom and sweep up front.
Pino, bir süpürge kap da dükkanın önünü süpür.
Vito, get a broom and sweep out front.
Vito, bir süpürge kap da dükkanın önünü süpür.
Get a broom. Look at this.
Aman tanrım şu hale bak.