English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bruise

Bruise translate Turkish

975 parallel translation
It's only a bruise.
Sadece ufak bir ezik.
It will bruise your pretty, tender flesh.
Senin o şirin, narin tenini incitebilir.
- Bruise on left temple, blunt instrument.
- Keskin olmayan cisimle sol şakakta ezilme.
There were no marks on the bodies... except a slight discoloration or bruise at the base of the brain.
Renginin biraz solması ve beyninin zedelenmesi dışında... bedeninde herhangi bir iz yoktu.
- A large bruise, not serious.
- Büyük bir şişlik, ciddi değil.
- But he isn't supposed to have a bruise.
- Ama onda şişlik olmaması gerek.
Our third party could have picked up the gun, slugged Whitey from behind which accounts for that bruise on the back of Whitey's head and taken the book from his pocket.
Üçüncü kişimiz tabancayı alıp Whitey'ye arkadan vurmuş olabilir ki bu kafasındaki çürüğü açıklar... -... ve cebinden defteri alır.
It leaves a bruise.
İz bırakıyor.
- That bruise on her forehead.
- Alnındaki o çürük...
There's a deep bruise on her throat.
Kızın boğazında derin bir yara var.
That's what caused the bruise.
Morluğa sebep olan şeymiş.
Look. I bruise easy.
Bak. Kolay morarırım.
What made the bruise?
Çürüğün sebebi ne?
- That's no good, ladies bruise too easy.
- İyi olmaz. Elleri çok çabuk incinir.
You'll bruise your lips.
Dudakların morarır.
Stupid will do, if you don't bruise easily.
Kolay kolay berelenmiyorsan aptal makuldür.
No, I just bruise easy, that's all.
Hayır, bir tarafım hemencecik zedelenir de. Hepsi bu.
I didn't want to tell him anything, but I was crying, and he noticed the bruise.
Ona bir şey anlatmak istemedim. Ama ağlıyordum ve morluğu fark etti.
Don't bruise it.
Onu zedelemeyin.
I just bruise easily.
Ama çok kolay kırılıyorum.
That's beef. What do you want to do, bruise them?
Sığırlarınyaralanmasını mı istiyorsunuz?
And how did he get that bruise on his eye Pavle?
Ve onun gözündeki çürük nasıl oldu, Pavle?
And the Colonel himself has a very bad bruise on his left shin.
Ve Albay'ın sol bacağında da büyük bir çürük var.
That's an awful, nasty bruise.
Çok kötü yaralanmışsınız.
Did you see that bruise on her face?
Yüzündeki yarayı gördün mü?
How did you get that bruise?
Kolunu nasıl morarttın?
Now, how did you bruise your arm?
Şimdi, kolun nasıl böyle morardı?
Gently, please, I bruise easily.
Nazikçe lütfen, kolay zedelenirim.
Again. Don't bruise your knuckles.
Yine. eklemlerini incitme.
He came out fine, not even a bruise.
İyi indi. Sıyrık bile yok.
I'll see what we can do about that bruise.
Şu yaraya neler yapabiliriz bir bakalım.
What's that bruise on your arm?
Kolundaki o çürük neyin nesi?
I seem to have sustained a very bad bruise on one finger.
Görünüşe göre parmağım çok kötü incinmiş.
She'll have a bruise as big as a pancake.
Kıçında tepsi kadar bir çürük oluşacak.
If she goes to the cops, she can't show them the bruise.
Polise gitse bile onlara çürüğünü gösteremez.
Doc, tell me about the bruise on his cheek.
Doktor, yanağındaki yaralanmalar için ne diyorsunuz?
You'll bruise me.
- Bırak! Canımı acıtıyorsun.
You got a bruise coming.
- Daha da hırpalanacaksın.
He's given me a great big bruise
Bende kocaman bir çürük izi bıraktı.
We're not strangers. Look at this bruise you gave me
Biz yabancı değiliz.
There was a bruise on her cheek and a cut on her, uh... you know, forehead there.
Bir de kesik vardı alında yani.
Well, I- - Well, I once saw Mrs. Kimble with a very bad bruise on her cheek.
Bir keresinde bayan Kimble'ın yanağında çok kötü bir şişlikle gördüm.
I came over here to bruise you up, Mr. Stephens.
Buraya sizi halletmeye gelmiştim, Bay Stephens.
Don't bruise her, Charlie.
Çürütme kadının kolunu.
- There's no bump or bruise, or anything.
- Şişlik çürük gibi bir şey yok.
You are compelled to pick at the scab you've grown over the bruise until you succeed in pulling it off.
Tamamen koparıncaya kadar, yaranın üzerinde oluşturduğunuz kabuğu soyup duracaksınız.
- Funny-looking bruise.
Komik görünen bir çürük. Düşme mi?
A bruise might spoil me.
Bir yara, beni rezil olabilir.
It shall bruise thy head... and thou shalt bruise his heel.
O senin başına saldıracak ve sen onun topuğuna saldıracaksın.
Check out the bruise I got.
Şu yaraya bakın.
Actually, a good bruise would look nice on me.
Aslında, büyük bir morluk bana yakışırdı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]