English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Budding

Budding translate Turkish

220 parallel translation
What goes to make a rose, ma'am, is breeding and budding and horse manure, if you'll pardon the expression.
Bir gülü yaratan şeyler yetiştirilişi tomurcuk vermesi ve affedersiniz, at gübresidir.
Seems we have a budding diva here.
Tomurcuk açan bir divamız varmış burada.
You never can tell you might destroy Some budding genius
Belli olmaz belki yeni gelişen bir dahiyi yok edebilirsiniz.
It's a beehive Of budding son and daughter life
It's a beehive Of budding son and daughter life
The lipstick you put on your budding bust soils the dresses.
Dudağına sürdüğün rujun kıyafetinle uyumu felaket.
You wouldn't want us busting up a budding romance like that, would you?
Yeni yeşeren bir aşkı öylece koparmamızı istemezsin, değil mi?
Young budding virgin, fair and fresh and sweet... whither away, or where is thy abode?
El değmemiş genç bakire, şirin, körpe ve taze, Yolculuk nereye böyle, nerelisin sen söyle?
But the house belongs to a crippled old woman who's hardly likely to be playing this game with budding young girls.
Fakat ev, genç kızların bu oyunu oynamasından hiç haz etmeyen elden ayaktan çekilmiş yaşlı bir kadına aittir.
A restaurant isan ideal place for budding lovers... but dreadful for married couples.
Lokantalar yeni tomurcuklanan ilişkiler için ideal evliler içinse berbat bir yerdir.
It's been known to show its ugly face during the budding season of early spring.
İlkbahar mevsimi yaklaşırken gösterdiği çirkin yüzü, tanınıyor artık.
Their ancestors, the algae, had reproduced in two ways, by budding and sexually, and the sexual method involved sex cells swimming through water to find one another and fuse.
Ataları olan algler tomurcuklanma ve eşeyli üreme olmak üzere iki yöntemle çoğalıyordu. Eşeyli üreme yönteminde eşey hücrelerinin suda birbirlerini bulup kaynaşana kadar yüzmeleri gerekiyordu.
And what sort of wife would you favor for a budding farmer like myself?
Ve benim gibi acemi bir çiftçi için nasıl birisini uygun görüyorsunuz?
"The budding blossom is shy"
Tomurcuklar utanıyor.
Spring smelled like melting ice and snow in deep ditches... budding Easter catkins and rain.
Bahar, eriyen buz ve derin hendeklerdeki kar yetişmekte olan Paskalya söğütleri ve yağmur gibi kokardı.
Wouldn't it be a great thrill for you to run across a budding poetic genius?
Tomurcuklanan, dahi bir şaire yardım etmek çok güzel olmaz mıydı?
You said we'd meet in a budding grove...
Yeni bir sayfa açacağımız, küçük bir koruda buluşacaktık.
It may be budding.
Tomurcuk açmış olabilir.
The carnations are budding!
Karanfillerim solacak!
It's just that I hate to see you, a budding young artist, wasting your life.
Senin gibi gelişmekte olan genç bir sanatçının hayatını boşa geçirmesine çok üzülüyorum.
A few months in jail might be what you need to prove your credibility as a budding activist.
Bilemiyorum. Belki de hapiste bir kaç ay yeni yetişen bir aktivist olarak güvenilirliğini kanıtlaman için gerekli bir şey olabilir.
A budding chef in the family.
Aile içinde kendini yetiştiren bir şef.
I realize I've got a class of budding capitalists here.
Farkındayım, burada bir grup kapitalistle karşı karşıyayım.
The smiles on little children, flowers blooming', little birds chirping', sittin'on the budding'branches on a bright spring day.
Küçük çocukların gülüşlerini açan çiçekleri, cıvıldaşan kuşları, ışıl ışıl bir baharı sabahı sürgün veren dallarda oturmayı.
It's budding.
Filiz veriyor.
She had a blotchy complexion and a budding mustache.
Kabarmış bir cildi ve bıyığı vardı.
- Budding capitalist youth. - Say, y'all.
- Gelişmekte olan kapitalist gençlik.
Our next entry is Lana Budding-Milford, who will perform a dance of, uh contortionistic jazz exotica.
Bir sonraki yarışmacımız Lana Budding-Milford, Bizlere egzotik caz figürleriyle dolu bir dans gösterisi sunacak.
You... you're a budding Chekhov.
Sen... sen tomurcuklanan bir Çehov'sun.
to, to smell a budding flower?
bir, bir tomurcuğu koklasam?
Why can't you behave like a normal princess...,... instead of some budding old maid, who doesn't have anything in her life except... screwball causes? !
Normal bir prenses gibi davranmak yerine... yaşlı bir hizmetçi gibi davranışın sana keçileri kaçırtmaktan başka ne verecek ki?
His condition? Vilix'pran is budding.
- Vilix'pran tomurcuk veriyor.
Their budding friendship intrigued Albert.
"Tomurcuklanan dostlukları Albert'in ilgisini çekti."
Lieutenant Vilix'pran is budding again.
Teğmen Vilix'pran tekrar gelişmeye başlıyor.
Except budding bourgeois fat cats, of course.
Elbetteki, tomurcuklanmış burjuva şişman kediler hariç.
She's already studying algebra and trigonometry and she's quite the budding athlete.
Kendisi şu anda trigonometri ve cebir çalışıyor, ve kendisi gelişme kaydeden iyi bir atlet.
I never expected your daughter to be a budding lawyer.
Kızının bir avukat olarak yetişiyor olmasını hiç ummazdım.
Joey and Dawson are so caught up in their budding romantic entanglement... that they've forgotten all about your birthday.
Joey ve Dawson kendi romantik karışıklıklarına o kadar kaptırdılar ki... doğumgününü tamamen unuttular.
See, Max is a budding good witch, new to the powers, but he's very young and vulnerable.
Bak, Max gelişmekte olan iyi bir cadı, güçleri yeni, fakat o çok küçük ve zayıf.
Here's what I think : we take cuttings from the mother plant... root them, grow them hydroponically and go straight to budding.
Aklıma gelen şu : ana kökten sürgünler çıkarırsak nemlendirerek yeni sürgünlerden yeni kökler üretebiliriz.
"There is a budding flower And I'm mad for her"
Çiçek tomurcukları var. Ona deli oluyorum.
Animal proteins stop the budding cycle...
Hayvani proteinler tomurcuklanma döngüsünü durdurur...
And Urchin's a budding pervert.
Ve Urchin mesafe kateden bir sapık.
- Forty minutes of budding sexuality.
Lütfen. - Kırk dakika seks arkadaşlığı.
Does it feel good on your new budding bosoms?
Bu iyi hissettirdi mi tomurcuklanan göğüslerine?
Budding architect, asking me hundreds of questions.
Küçük mimar. Bir sürü soru sorardı.
Unless, of course, you're no longer journalists... but budding pornographers. but budding pornographers.
Tabii siz hala, pornocu değil de, gazeteciyseniz.
They contacted our local authorities who swiftly moved in to stop the town's budding paedophile.
Yetkililere haber vermişler. Kentin yeni yetme sübyancısını durdurmak için harekete geçtiler.
But your mama, the budding journalist, wrote to me every day.
Ama senin annen, ilerleme kaydeden bir gazeteci olarak bana her gün yazardı.
You're a budding linguist.
Dil bilimci olmalıymışsın.
Speaking of creativity, is everyone aware of the budding artist in the family?
Yaratıcılık demişken, ailede bir ressam yetişmekte olduğunun farkında mısınız?
To be... to be glad you're alive... to be grateful because people are kind to you... to be able to see some of nature's great wonders... the budding of the flowers in spring... the changing of leaves in the autumn... to be able to appreciate beautiful music... to be conscious of the beauty of tasting and feeling... and hearing only the things that are good for you.
Yaşadığın için memnun olmak. İnsanlar sana nazik oldukları için müteşekkir olmak. Doğanın mucizelerini görebilmek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]