Bum translate Turkish
4,816 parallel translation
Red are tomatoes, red is the maiden's veil, red like Sampreefs bum.
Kırmızı olan domatestir, evlenmemiş kızın duvağı kırmızıdır, Sampreet'in poposu gibi kırmızı.
Milkha's bum.
Milkha'nın poposu.
- No, Sampreefs bum
- Hayır, Sampreet's poposu.
- No, Sampreefs bum
- Hayır, Sampreet'in poposu.
Red are tomatoes, red is the maiden's veil, red like Sampreefs bum.
Kırmızı olan domatestir, evlenmemiş kızın peçesi kırmızıdır, Sampreet'in poposu gibi kırmızı.
Bum..
Popo...
Milkha's red bum.
Milkha'nın kırmızı poposu.
Sampreefs red bum.
Sampreet'in kırmızı poposu.
yöur bum will turn red too, if yöu get caned.
Eğer sopayı yersen, senin popon da kırmızı dönecektir.
Sampreefs red bum!
Sampreet'in kırmızı poposu.
yöur red bum.
Senin kırmızı popon.
- Gimme it, you bum!
- Ver şunu sersem!
Tell her... Tell her I hate her. Tell her I did bum her fathers barn.
Ona kendisinden nefret ettiğimi, babasının verdiği ahırı da siktiğimi söyle.
Jamie and his bum buddy, Justin.
Jamie ve eşcinsel arkadaşı Justin.
I would totally love to, but, uh, - funerals kinda bum me out.
Gitmeyi çok isterdim fakat cenaze törenleri beni geriyor.
Bam, perfect bud.
Bum, mükemmel bir tomurcuk.
♪ Ba-ba-bum, wa-ooh... ♪ ♪ Maybe this won't ♪ Last very long
* Çok uzun sürmez belki *
After 20 months of trials, we were finally narrowing in on a solution, and boom!
Yirmi aylık denemelerin sonunda çözümleri iyice daraltmıştık, ardından bum!
Seth passing the office- - oh, boom, boom!
Seth geldiiii o, bum, bum!
Boom!
Bum! Bum
Mum, why's your bum bigger than all the other mums'bums?
Anne, neden senin kıçın diğer tüm annelerin kıçından daha büyük?
Bum, bum, bum I don't care where we are as long as I'm not stuck alone in that box.
Bu kutuda bir başıma kalmadıkça, nerede olduğum umurumda değil.
So maybe the heating caught fire, he came running out to check, and bang.
Belki ısıtıcı yangına neden oldu, bakmak için dışarı koştu ve bum.
- No, my bum.
- Hayır kalçam.
Boom.
Bum.
I just crushed it on my date with the hot dog doctor.
Bum! Seksi köpek doktoruyla olan buluşmamı yakıp geçtim.
They found a body in there, probably some fucking bum.
İçerde bir cesrt bulmuşlar, muhtemelen sokak serserilerinden biri.
That man got a bum rap around every turn.
Bu adam her kavşakta bir tümsekle karşılaştı.
This was no bum, he was too clean.
Dilenci değildi, oldukça temizdi.
You find an old lady lifer and you bum her estrogen.
Müebbet yemiş yaşlı bir kadın bul ve östrojenine otlakçı çık.
And then I look close and I recognize it's the bum from the night before that was hollerin'at me outside of Pizzeria Uno.
Sonra dikkatli bakınca Pizzeria Uno'nun dışında bana bağıran dilenci olduğunu fark ettim.
He said he is dying to go on another date with you, and then boom, fate takes the wheel and parallel parks us next to you... and your doughy friend.
Dediğine göre seninle bir randevuya daha çıkmak için ölüyormuş ve bum, kader ağlarını ördü ve seninle bu cılız arkadaşını tuzağına düşürdü...
All we do is stay here, wait for Chase to come back from the gym, then we show him how cool we are, and boom, he'll wanna be best friends with us forever.
Tek yapacağımız burada oturup Chase'nin spordan dönmesini beklemek. Sonra ona ne kadar havalı olduğumuzu gösteririz ve bum! Sonsuza dek bizimle dost olmak isteyecek.
She's the one who used to pinch my bum on the side.
Sürekli kalçalarımı çimdiklerdi.
- I'II pinch your bum a bit more.
- Seni biraz daha çimdiklerim. - Gördünüz mü?
Mike the surf bum.
Serseri sörfçü Mike. Tabii.
I mean, we get a name, I am the first one in that door, and bam, it's done.
Bir isim öğrenirsek kapısından ilk ben içeri gireceğim ve bum... bitecek.
Yeah, and all on a bum knee.
Evet, ve tüm bir serseri diz üzerinde.
Restraints make DVT a greater risk, and then it's boom- - straight to the lungs.
Bağlar DVT riskini arttırır. Sonra da bum! Doğruca ciğerlere gider.
He's just a bum.
O sadece bir serseri.
I didn't do anything but fix your bum leg.
Bacağını düzeltmekten başka bir şey yapmadım.
- You were thinking about him, about that... the bum who died in here.
- Ondan bahsediyordun ya. Şu serseriden. Burada ölmüş ya.
I shouldn't call him a bum.
Serseri dememeliydim.
Some women in here stick drugs up their kid's bum.
- Buradaki bazı kadınlar çocuklarının kıçına uyuşturucu sokuyor.
Some of the women in here, they stick drugs up their kids'bum.
Buradaki bazı kadınlar çocuklarının kıçına uyuşturucu sokuyor.
Monkey... bum?
Şebek...
Once we get where we are going, my guess is... kaboom!
Gitmekte olduğumuz yere varınca, tahminimce... Bum!
Bomb-chiki-chiki-bum!
- Bom çiki çiki bom!
Kiss with your bum?
Arkanla mı öpüyordun?
- Boom.
- Bum.
It actually, proper, is in your bum. My ass is on the line.
Kıçım tehlikede.