English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bumping

Bumping translate Turkish

551 parallel translation
It's getting so a guy can't go nowheres nowadays without bumping into all sorts of people.
İnsan orada birilerine rastlamadan hiçbir yere rahat rahat gidemez oldu.
Isn't it possible for a lady to go anywhere nowadays without bumping into all sorts of people?
Bir bayanın her türden insana rastlamadan bir yerlere gitmesinin imkanı var mı artık?
Well, I keep on bumping "me" head.
Durmadan kafamı çarpıyorum.
Can you imagine bumping into a load of cops?
Bir sürü polise çarptım, düşünebiliyor musunuz?
- Hi. We seem to be bumping into each other today.
Bugün hep karşılaşıyoruz.
You have the darnedest way of bumping a fellow down and bouncing him up again.
İnanılmaz bir tavrın var. İnsanları düşürüp, sonra yine kaldırıyorsun.
- And then bumping him down again. - Oh.
Ama sonra yine düşürüyorum.
My dear girl, you cannot keep bumping your head against reality and saying it is not there.
Sevgili kızım, gerçekler kafana böyle çarptıktan sonra onları hala inkar edemezsin.
You and me is always bumping into each other.
İkimiz hep karşılaşıyoruz.
Also, don't forget, the one actually to do the bumping off... would forever be in the power of the other two.
Hem unutmayın, cinayeti işleyen... daima diğer iki kişinin sultası altında kalır.
What do we gain by bumping him off?
Adamı vurmak bize ne kazandıracak?
- Bumping off as many as we can, real fast?
- Vurabileceğimiz kadarını vursak, çok hızlı?
Listen, lvy, you know, it was funny, me bumping into you like this.
Dinle lvy. Sana böyle rastlamam çok garip.
But don't go bumping into no hippo.
Aman su aygırlarına çarpayım demeyin.
Us two bumping into each other, that's all the luck any man deserves.
Birbirimize rastlamamız ihtiyacımız olan tek şey.
- We keep bumping into each other.
Yollarımız hep kesişiyor.
And you don't look like the type to go around bumping your head.
Kafasında şişlikle dolanacak bir tipe benzemiyorsun.
Do you remember pushing or bumping his head against the bars?
Başını parmaklıklara çarptığınızı hatırlıyor musunuz?
71 cold, windy, rump-bumping miles since yesterday.
71 millik soğuk ve yorucu bir yolculuk... dünden beri.
It was such a coincidence bumping into him this morning.
Bu sabah karşılaştık.
This is an unexpected pleasure, bumping into Sam's partner.
Bu beklenmedik bir keyif, Sam'in ortağına rastlıyorum.
The trouble with me is I'm always bumping into things.
Benim sorunum daima bir şeylere toslamam.
- It's just a log bumping.
- Tekneye bir kütük çarpmıştır.
I kept bumping into them.
Onlarla karşılaşıp duruyordum.
The battle was fought on land, between men, not wood bumping on water.
Savaş karada askerler arasındaydı, suda odun tokuşturma değildi.
Well, if you keep bumping into walls, Roberts, let me know who's pushing you.
Duvarlara çarpıp duruyorsan Roberts, iteni söyle o zaman.
But she kept bumping'her price, and I don't know if she's still in business.
Ama ücretini şişirip duruyordu. Hâlâ bu işleri yapıyor mu bilmiyorum.
No wonder, after bumping the stuff over half the roads in the country.
Ülkedeki yolların yarısını sarsılarak geçtikten sonra şaşmamak gerek.
Why are they bumping us, Mr. Helm?
Neden bize vuruyorlar Bay Helm?
- Bumping people like that.
- İnsanlara böyle çarpmak.
I've been bumping into things today too.
Bugün ben de etrafa çarpıp duruyorum.
By the time you came along it was changed. Got small and crowded... and you kept bumping at the same people all the time.
Ama zaman geldiğinde her şey değişecek burası küçük, kalabalık ve seni sevmeyen insanlarla dolu.
Ray Charles bumping into Stevie Wonder all day long.
Ray Charles sürekli Stevie Wonder'a çarpıp duruyor.
Bumping pussies is a violation of jail rules.
Kuku sürtüştürmek hapishane kurallarının ihlalidir.
YOUR, UH, TUNNEL VISION AND YOUR BUMPING INTO WALLS AND...
Tünel imgeleri, duvarları yumruklaman ve...
Shuddering at every dog's bark, afraid that they came for me and I have to go bumping down abominable roads,
Köpeğin her havlayışında, beni berbat yollarda sürüklemek için Korkunç atlarla geldiklerini sanıp korkuyorum.
Yeah, it's bumping into them that has me worried.
Onlardan birine çarpacak diye korkuyorum.
Yeah, it's bumping into them that has me worried.
Evet, onlara çarpıyor bu beni kaygılandırdı.
Anyway, after she heard all this bumping around and laughing coming from the trunk.
Neyse, sonra... kız bagajdan gelen patırtıları ve gülme seslerini duymuş.
I'll do the bumping, but find somebody else to grind.
Ben çarparım ama, ezmek için başka birini bul.
You got me bumping'off the walls no matter what way I spin.
Beni kapana kıstırdınız, ne yöne dönsem fark etmez.
He really kicks up some dust we're all bumping into each other.
Hey, Chuck, hepimiz birbirimize çarpıyoruz.
we're still bumping into each other.
Hey, Patty, hâlâ birbirimize çarpıyoruz...
You know, you and me been bumping knees and elbows ever since we first met.
Biliyorsun, ilk tanıştığımızdan beri yıldızlarımız bir türlü barışmadı.
About bumping the old guy off.
Kocasını ortadan kaldıracağına.
Quit bumping your gums and let me explain.
Saçma soruları bırak da açıklayayım.
Funny how we keep bumping into each other, isn't it?
Birbirimize rastlama şeklimiz garip değil mi?
Aye, that's right, this dwarf's been bumping off...
Evet, tamam, şu cüce...
Look, we kept bumping into each other, and, well, sicing the cops on you was the fastest thing I could think of to get you off my tail.
Bak, birbirimize rastlayıp duruyorduk ve senden kurtulmanın aklıma gelen en hızlı yolu polisleri üzerine salmaktı.
You keep bumping into things.
Eşyalara çarpıp duruyorsun.
I keep bumping around... What's going on?
Hiçbir şey hissetmiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]