But i didn't have a choice translate Turkish
77 parallel translation
No, he was a white man, Johnny, but I didn't have any choice.
Hayır, Beyaz bir adamdı, Johnny, ama başka bir seçimim yoktu. O...
And, Tom, if it were your intention to do anything to bring down David Brice then I'd have no choice but to make sure that you didn't get away with it.
Tom, David Brice'a zarar verecek bir şey yapmaya kalkışırsan sana engel olmaktan başka seçeneğim olmaz
But I didn't have a choice. We're being sponsored.
Ama çok şansımız da yoktu Artık bir sponsorumuz var.
I didn't want to tell you but I think I don't have a choice now.
Bakın.
I know I let you down, but... I really didn't have a choice.
Sizi hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum ama cidden başka şansım yoktu.
But I didn't have a choice, and neither do you.
Ama başka şansım yoktu, senin de yok.
I didn't want it to end like this, but now I don't have a choice.
Böyle bitmesini istemezdim ama artık seçme şansım yok.
I would have taken you, But i didn't have a choice.
Alabilirdim ama seçim şansım yoktu.
But he said I didn't have a choice.
Ama seçeneğim olmadığını söyledi.
I didn't have a choice but to mummify him. Don't mess with me!
onu bağlamaktan başka çarem yoktu benimle uğraşma
I know that going to China is grounds for a serious lecture, but I didn't have a choice.
Çin'e gitmek nasihat sebebi, biliyorum. Ama başka seçeneğim yoktu.
But with only an hour left of study time, I knew I didn't have a choice.
Bitirmem için sadece 1 saat vaktim kalmıştı ve başka seçeneğim yoktu.
I kept trying to leave, but there was a lot going on and you know I didn't have a choice.
Ayrılmaya çalıştım, ama öyle çok engel çıktı ki. Seçeneğim yoktu.
I regretted it every day but I didn't have a choice.
Her gün aramayı düşündüm ama seçeneğim yoktu.
I know how this looks, but I didn't have a choice.
Durumun fena göründüğünü biliyorum ama seçenek yoktu.
I know it wasn't right to lie, but I didn't have a choice.
Yalan söylemek iyi değil, biliyorum ama başka çarem yoktu.
But I didn't have a choice. You do.
Ama benim hiç seçeneğim yoktu, senin var.
I was really nervous about opening my store, but I didn't have a choice.
Mağazamı açma konusunda çok gergindim, ama başka şansım yoktu.
But, I screwed up, and I didn't have a choice.
Fakat, Sıkıştım ve başka çarem yoktu.
Sorry, but I didn't have a choice
Özür dilerim, başka bir seçeneğim yoktu.
I didn't count on having to wait for a resupply, but we have no choice.
Bir ikmali hesaba katmamıştım ama şu an başka seçeneğimiz yok.
I have a choice to that tired blow on car ditch but when did happen, I didn't enough to think about them.
Lastik patlamasaydı ve araba hendeğe yuvarlanmasıydı hiçbir seçeneğim yoktu. Olay gerçekleşince, konuyu düşünmeye başladım.
I'm sorry we had to keep you in the dark, but we didn't have a choice.
Seni orada bıraktığımız için üzgünüm ama başka seçeneğimiz yoktu.
But he was my commanding officer, I didn't have a choice.
Ama o benim üstümdü, seçeneğim yoktu.
But then suddenly, I didn't have a choice.
Ama bir anda, başka seçeneğim kalmamıştı.
But then I'd start getting that damn feeling again and I knew I didn't have a choice.
Sonra, aslında seçeneğim olmadığı hissi yine geri geldi.
But I didn't have a choice.
Başka bir şansım yoktu.
See, but, my father... He was in construction, right, so I didn't have a choice.
Gördüğünüz gibi, babam... inşaat işindeydi, dolayısıyla iş seçme şansım yoktu.
But you have to believe me, I didn't have a choice.
Ama bana inanmak zorundasın, başka seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice, but...
Seçeneğim yoktu.
I knew it wasn't gonna be easy, but I didn't have a choice.
Kolay olmayacağını biliyordum ama başka seçeneğim yoktu.
But, one day when it's safe for me, I'll tell you what I was really doin', and then you'll see I didn't have a choice.
Ama bir gün anlatacak durumum olduğunda aslında neyle uğraştığımı anlatırım. Sen de başka seçeneğim olmadığını anlarsın.
But to be honest, I didn't have much of a choice.
Ama dürüst olmak gerekirse çok fazla da bir seçeneğim yoktu.
- I didn't want to tell you like this, but i didn't have a choice
Sana bu şekilde söylemek istemedim... -... ama başka şansım yoktu.
It's my pleasure, Maggie, really, but I didn't have a choice, did I?
Benim için zevkti Maggie, gerçekten ama seçme şansım yoktu, öyle değil mi?
But I hope you understand the faculty didn't really have a choice.
Umarım okulun başka bir seçim şansı olmadığını anlayabilmişsindir.
Sorry, Stefan, but I didn't have a choice.
Kusura bakma Stefan ama başka bir seçeneğim yoktu.
I didn't want to do it, but I didn't have a choice.
Yapmak istemedim, ancak başka şansım yoktu.
Andrew thought I was being a bit harsh, but, seeing as I caught him red-handed, I didn't have much choice.
Andrew fazla sert davrandığımı düşünüyor ama onu suçüstü yakalayınca benim de yapabileceğim fazla bir şey yoktu.
I didn't want to expose them, Iris, truly, but... I didn't have a choice.
Kardeşlerini deşifre etmek istemezdim Iris ama başka seçeneğim yoktu.
I get that. But you didn't have much of a choice.
Bunu bilmiyordum.
But I didn't have a choice.
Ama başka çarem yoktu.
But I didn't have a choice.
Ama ne oldu?
It was hers, and I didn't want to go behind your back just like you didn't want to go behind Darby's, but I did because in the end, I knew I didn't have a choice.
- Onundu. Senin Darby'nin arkasından iş çevirmediğin gibi ben de senin arkandan iş çevirmedim. Ama en nihayetinde bir seçeneğim olmadığını bildiğimden bunu yaptım.
Yeah, I know, but, that's different because it's our wedding money that we're spending, so I didn't really have a choice.
Evet biliyorum ama bu farklı, şurada harcadığımız düğün paramız bu yüzden seçme şansım yoktu
It's the last thing that I wanted, but I didn't have a choice.
Bu istediğim son şeydi ama seçme şansım yoktu.
It wasn't easy, but I didn't have a choice.
Bu kolay değildi ama başka seçeneğim yoktu.
I know that I paged you all, so you didn't really have a choice, but still.
Hepinizi çağırdığımı ve mecburen geldiğinizi biliyorum ama yine de teşekkür ederim.
But I didn't have a choice. I'm sorry.
Ama seçeneğim yoktu, üzgünüm.
But I didn't have a choice.
Ama başka seçeneğim yoktu.
I'm so sorry for everything that's happened, but I didn't have a choice.
Tüm yaşananlar için özür dilerim ama başka seçeneğim yoktu.