But i didn't kill him translate Turkish
215 parallel translation
I'd feel the same way in your spot, but you didn't kill him.
Senin yerinde ben olsam aynı şeyi düşünürdüm, fakat onu sen öldürmedin.
It's true I didn't love him and that he hurt me, but why kill him?
Onu sevmiyordum ama yine de çok üzüldüm neden öldürsünler ki?
- But I didn't ask him to kill.
- Ama ben öldürmesini istemedim.
But... But I didn't kill him.
Şey gibiydi... bilmem ki... ölü.
I do, but I certainly didn't kill him.
Orada oturuyorum, fakat kesinlikle onu ben öldürmedim.
I'll tell you, I prayed for him to let Coaley kill you, but he didn't.
Coaley'nin seni öldürmesine izin vermesi için ona yalvardım ama izin vermedi.
But I didn't kill him.
Ama onu ben öldürmedim.
But I didn't kill him.
Fakat öldürmedim.
I... But I didn't kill him!
Ama ben... onu ben öldürmedim!
But I didn't kill him!
Ama ben onu öldürmemiştim!
I didn't kill him, but she kept saying,
Onu ben öldürmemiştim, ama o böyle söylemeye devam etti :
But I didn't kill him!
Ama onu ben öldürmedim!
I was in a poker game when he got shot, but I didn't kill him.
Vurulduğunda ben poker oynuyordum, ama onu ben öldürmedim.
He was horrid, but I didn't kill him.
O çok kabaydï, ama onu öldürmedim.
I asked Xiao Tong to give you a knife but I didn't ask him to kill you
Xiao Tong'a sana bir bıçak vermesini söyledim ama seni öldürmesini istemedim!
I might have confessed to killing him, Sheriff, but I didn't kill him!
Onu öldürdüğümü itiraf etmiş olabilirim, şef, ama onu ben öldürmedim!
But I didn't go to my uncle's to kill him.
Fakat amcama, onu öldürmek için gitmedim.
It's true. I chopped him up, but I didn't kill him!
Doğru, onu doğradım ama onu öldürmedim!
In a way I did kill him, but the truth is I didn't.
Bir bakıma onu öldürdüm, ama aslında ben öldürmedim.
But believe me, I didn't kill him.
Ama inanın bana, onu ben öldürmedim.
No. But I know that she didn't kill him.
Fakat onun öldürmediğini biliyorum.
I'm ashamed to tell him I love you but I know you didn't kill the count and he believes me.
Ona seni sevdiğimi söylemeye utandım ama senin kontu öldürmediğini biliyorum ve o da bana inanıyor.
The killer didn't get to him first, but he did kill Havez.
Katil önce ona ulaşamadı ama Havez'i öldürdü.
- I don't know who killed him. But I damn well know who didn't kill him.
- Onu kim öldürdü bilmiyorum ama kimin öldürmediğini biliyorum.
But... I didn't know they'd kill him.
- Ama ben... onu öldüreceklerini bilmiyordum.
"I stuck it in his head, but I didn't kill him."
"Evet kafasına vurdum ama onu öldürmedim."
But I know you didn't kill him.
Ama onu senin öldürmediğini biliyorum.
I'm sorry about your father, but I didn't kill him.
Bu yasalarla ilgili değil, bu hayatla ilgili.
No. I stabbed the dude, I admit that, everyone saw me fuckin do that, but I didn't actually kill him,
Yani, tamam, adamı bıçakladığımı kabul ediyorum, sonuçta herkes gördü beni, ama... ama...
But I didn't kill him.
Ama onu öldüremedim.
He should burn in hell for what he did to my daughters, but I didn't kill him.
Kızlarıma yaptıkları için cehennemde yanmalı. Ama onu ben öldürmedim.
But I didn't kill him.
Ama onu öldürmedim.
Look, Kinsey wasn't exactly my best buddy, and on occasion I felt like beating the crap out of him, but I didn't kill him.
Bak, Kinsey tam olarak benim en iyi arkadaşım değil, ve bazı durumlarda ağzını burnunu kırmak istedim ama onu ben öldürmedim.
Brother Fei, tell him I didn't kill them. But you did.
Belki, misafirler gelmeden küçük bir oyun yaparız.
You went with it because you didn't want to see him kill her and you knew he wouldn't do it but I was shocked by him thinking that way, "An experiment."
Kanıyordunuz çünkü kızın ölmesini istemiyordunuz. Yapmayacağını biliyordunuz. Yine de "deney" diye düşünmesi ürkütücüydü.
I was at his house a couple days ago, but I didn't kill him.
Bakın birkaç gün önce evindeydim ama onu öldürmedim.
Duane attacked her, and she defended herself, but... she didn't have to kill him.
Ama Duane'i öldürmesine gerek yokmuş.
I was there but I didn't kill him.
Oradaydım ama ben öldürmedim.
We were together earlier but I didn't kill him.
Akşam ihtiyarla beraberdik, ama onu öldürmedim.
She didn't kill him, but I think she might've helped whoever did.
Öldürmemiş ama öldüren kişiye yardım etmiş olabilir.
But I didn't kill him. I didn't do it.
Ama onu ben öldürmedim Indio.
But I had no reason for killing him, and I didn't kill him.
Ama onu öldürmek için bir nedenim yoktu ve öldürmedim de.
Yes, I stopped by Dennis's house earlier that evening to make my case, but I didn't kill him.
Evet, kendi işimle ilgili o akşam Denny'in evine gittim. Ama onu ben öldürmedim.
I don't know, but I didn't kill him.
DNA yalan mı söylüyor? Bunu mu iddia ediyorsun?
I didn't like him, but I didn't kill him.
Ama onu ben öldürmedim.
I was angry, but I didn't mean to kill him.
Sinirliydim, fakat onu öldürmek istemedim.
But I didn't kill him.
Fakat onu öldürmedim.
But why do you think they didn't just kill him? Maybe they knew that we would ultimately... make peace with England, and they wouldn't want to kill... a potential great-great-grandfather of a Winston Churchill or a Benny Hill. I don't no.
Ama sence neden onu sadece öldürmemişler?
Well, this didn't kill him, but I'd sure like to know what it is. It started eating the flesh, which is accelerating the putrefaction process.
Eti yemeye başlamış, bu da çürümeyi hızlandırmış.
I was there. But I didn't kill him. He was already dead.
Oradaydım ama onu ben öldürmedim.
- But I didn't kill him.
- Ama onu öldürmedim.