But i didn't want to translate Turkish
2,432 parallel translation
I know you didn't want to let her go, but it was the right thing to do.
Gitmesine izin vermemen gerektiğini biliyordum ama doğru olanı yaptın.
I know you didn't want to let her go, but it was the right thing to do.
Onu bırakmaman gerektiğini biliyordum ama bu doğru olan şeydi.
No, but I didn't want to do it alone.
Hayır ama bunu yalnız yapmak istemedim.
I know you didn't want to let her go, but it was the right thing to do.
Onu bırakmak istemediğini biliyorum ama bu doğru olan şeydi. - Teşekkürler.
You're never early, but I didn't want to cut it too close.
Hiç erkenci değildin ama kaçırmakta istemedim.
I didn't want you to have this job, not because I'm a racist, but because I didn't think you were up to it.
Bu işi almanı istemedim, ırkçı olduğumdan değil, bu işi için yeterli olduğunu düşünmediğimden.
I don't normally do house calls, but my boss didn't want the press to get the information out before we did.
Normalde iş yerinin dışına çıkmam ama patronum biz öğrenmeden önce basının haberi vermesini istemedi.
But she didn't want her summers to end, so she got herself a fake I.D. and a push-up bra and started hanging out at the local bars. Right.
Ama yaz bitsin istemedi o yüzden kendine sahte kimlik ve destekli sütyen alıp barlarda takılmaya başladı.
I didn't want to worry Chuck, but I had a meeting with Verbanski yesterday.
Chuck'ı endişelendirmek istemedim ama dün Verbanski ile görüştüm.
I don't want to, but I didn't recognize that person I saw yelling at you.
İstemiyorum zaten, ama sana bağırırken gördüğüm kişiyi tanıyamadım.
Look, I understand you didn't want to betray your friends, but that doesn't seem all that relevant anymore, does it?
bak, anlıyorum sen arkadaşlarına ihanet etmek istemedin, ama ilgisi olan herkes aynı düşünmüyor gibi görünüyor, haksız mıyım?
Yeah, but I didn't not want her to get in.
Evet ama kabul edilmemesini istemedim.
I know it sounds terrible, but I didn't want "Sedona" to embarrass my family, in which she most decidedly did not belong.
Kulağa kötü geldiğini biliyorum ama Sedona'nın ailemi utandırmasını istemedim. O kesinlikle bu ailenin bir üyesi değildi.
I didn't want to do it, but Jerry said we can't- - well, we lost the bet.
Yapmak istememiştim ama Jerry dedi ki- - Bahsi kaybettik.
I-I would have called, but I didn't want to.
Ben-ben arayabilirdim, ama istemedim.
But I thought you didn't want to be my friend anymore.
Ama artık benimle arkadaş olmak istemediğini düşünüyordum.
I didn't want to have to tell you this but she was a mistake I made when I hit rock-bottom.
Sana bunu söylemek istemezdim, ama dibe vurduğumda, onunla bir hata yaptım.
I didn't want to do it but they left me with no choice.
Bunu yapmak istemedim ama başka seçeneğim yoktu.
If you were a real friend, you'd know that, and just for the record, I was gonna give you a discount, but I didn't want to insult you, so if you want, go ahead, cut it in half.
Eğer iyi bir arkadaş olsaydın bunu bilirdin, ve öylesine söylüyorum, sana indirim yaptım, ama onurunu kırmak istememiştim, ama istiyorsan onurunu iki paralık et.
I was going to do it there before I deployed, but, God forbid something happened to me, I... I didn't want her to have to live with that.
Afganistan'a yola çıkmadan tam da orada teklif yapacaktım, Tanrı esirgesin, bana bir şeyler oldu ve böyle birşeyle yaşamına devam etmesini istemedim.
I didn't want to say anything in front of Reagan, but I'm deeply worried her baby might be a dud.
Reagan'ın arkasından konuşmak istemem ama bebeğinin tam bir fiyasko olmasından endişe duyuyorum.
Yeah, but you knew I didn't really want to know and you told me anyway because you enjoy my pain.
Evet de gerçekten bilmek istemediğimi biliyordun ama yine söyledin çünkü acı çekmemden zevk alıyorsun.
I was a patriotic lad, but I didn't want to dress like Uncle Sam.
Vatansver bir gençtim ama Sam amca gibi giyinmek istemiyordum.
It was stupid. But I didn't want to take you down with me and my family's curse.
Ama seni de kendimle ve aile lanetimle birlikte aşağıya çekmek istemedim.
I didn't want to, but he told me about the lawyer, Langley, and how he would steal Jake from them.
İstemiyordum, ama bu Langley denen avukattan bahsetti bana, ve Jake'i nasıl onlardan çalacağından.
I didn't want to, but I couldn't stop.
Yapmak istemedim, ama başlayınca duramadım.
But I thought you didn't want to carry Jeff.
Ama senin Jeff'i taşımak istemediğini düşünmüştüm.
Michael, I wanted to ask you something, but I didn't want it to come out the wrong way.
Michael, sana bir şey sormak istiyorum, ama bunun yanlış bir şekilde olmasını istemiyorum.
I didn't want to say it but you've made me say it.
Söylemek istemiyordum ama sen zorla söylettin.
No, I didn't want her to call'cause I thought it would be weird, but...
Burayı aramasını istemedim çünkü biraz garip olur diye düşündüm fakat...
I mean, I got offers to direct studio comedies, the crap shit that I probably didn't want to do anyway, but, you know, in my head, I was just like, "you really don't know what you're doing."
Stüdyo komedilerini yönetmek için teklifler alıyorum zaten yapmak istemediğim saçmalıklar ama zaten kafamda "Ne yaptığını bilmiyorsun sen." diyorum.
But I didn't want you caught off guard if the police talked to you.
Ama polis seninle konuşurken hazırlıksız olmanı istemiyorum.
I know you didn't want any of this to happen, and this is not going according to plan, but that's okay.
Biliyorum bunların hiçbirinin olmasını istemiyordun, ve bu plana göre gitmiyor, ama her şey yolunda.
No. No, but I know some things about you and Henry Butler that you want to keep quiet, and I'd just hate to start talking if I didn't have to.
Hayır ama siz ve Henry Butler arasında olan, kimsenin duymak istemediği bir şeyi istemeden de olsa etrafa yaymam hoşunuza pek gitmezdi.
I didn't tell you this because I didn't want you to judge me, but I went on a retreat.
Bundan sana bahsetmedim çünkü beni yargılamanı istemiyordum. Ama rehabilitasyona gittim.
I didn't want to, but she had green eyes like a tabby cat.
İstemedim, ama bir tekir kedisi gibi yeşil gözleri vardı.
But I didn't want to and he got mad.
Ama gitmek istemedim ve sinirlendi.
I didn't want it to, but it looks like we have no choice.
Ben de bunu istemiyordum ama başka seçeneğimiz yok gibi duruyor.
But I didn't want to be there.
Ama aslında orada olmak istemiyordum.
I know I said I didn't want anything for our anniversary, but I'd be a fool to turn away cold, hard cash.
Yıldönümümüz için hediye istemiyorum demiştim bu kadar nakit bozdurmak akıl kârı olmazdı çünkü.
I didn't want to do this But your bitch friend screwed up.
Bunu yapmak istemedim fakat aptal arkadaşın her şeyi batırdı.
But I didn't want to.
Benim rızam olmadan.
But I also didn't want my parents to get divorced, and that happened anyway.
Ayriyeten ailemin ayrılmasını da istememiştim ama yine de oldu.
And I was really aware of compositions from a lot of these photo-journalist things, but I wanted to tell it from the kids point of view mostly, because I didn't want it to look Hollywood at all, you know?
Bu foto haberci malzeme sayesinde kompozisyonun önemini anladım. Ama bunu bir çocuğun bakış açısından yansıtmak istiyordum çünkü Hollywood-vari görünmesini istemiyordum.
I didn't even want to go there, but...
Oraya gitmek bile istemedim, ama..
I debated whether to tell you because it didn't mean anything, so I didn't want to upset you, but ultimately I want to be honest.
Sana söylemeden önce çok düşündüm çünkü hiçbir anlamı yoktu, bu yüzden seni üzmek istemedim, ama sonuçta sana karşı dürüst olmak istiyorum.
But I didn't want to wake you.
Bir süredir. Ama seni uyandırmak istemedim.
I know I said I didn't want to do this, but now that the party was up and running, I was glad I did.
Bunu yapmak istemediğimi söylediğimi biliyorum, ama şimdi parti başlamış ve devam ederken, yaptığımdan dolayı gururluydum.
Okay, I didn't want to tell you this because it's, well, gross, but the last elf who had the tights they gave me, well, let's just say her little lady elf friend visited unexpectedly.
Pekalâ, bunu sana söylemek istemedim çünkü çok iğrenç, ama bana verilen taytı en son giyen elf, şöyle diyeyim, onun küçük bayan arkadaşı habersiz bir ziyaret yapmış.
At first, I was afraid they didn't really want to be here, but I think they're starting to feel a little more comfortable.
Başlarda burada kalmak istemiyorlar diye korkmuştum ama sanırım artık biraz daha rahatladılar.
He lost his apartment, wanted me to ask him to move in with us, but... I didn't want him around the kids.
Evini kaybetmiş yanına taşınabilir miyim diye sordu ama onun çocuklarımın etrafında olmasını istemedim.