But i don't have it translate Turkish
2,128 parallel translation
Like, I don't mean to sound mean or insensitive or anything, but I think it's really weird that we have him hanging around like this.
Kabalık etmek istemem ama bence onu bu şekilde burada tutmamız tuhaf.
Well, I don't have it, but our lab does.
Ben değil, laboratuar.
What happened at your house today, I don't know what caused it exactly. But I think it might have something... to do with the troubles.
Bugün evinde olanlara neyin sebep olduğunu tam olarak bilemiyorum ama olanların sorunlarla bir ilgisi olabilir.
How could I have fuckin done that to her? I know you don't wanna hear it, but I swear I think you're the friggin'maddest bastard for not marrying her. MILKY :
Ona nasıl böyle bir dangalaklık yapabildim ki?
But if I have it, I don't see how they can get me.
Ama verirseniz beni hayatta yakalayamazlar.
I didn't say I agreed with it, but I get it. People he treats don't have any money or insurance.
tedavi ettiği insanlar muhtemelern parası ve sigortası olmayan insanlar.
I know it's in our nature to resist sacrifice, even in hard times, but if we don't, we may have to give up Christmas all together.
Fedakarlıktan kaçınmak bizim doğamızda var, en zor zamanlarımızda bile, ama eğer yapmazsak, Noeli tamamen unutmak zorunda kalacağız.
It's nice, but it's just a bit awkward if there's something I don't like in it because I can't... you know, you can have...
Güzel ama biraz tuhaf... Mesela içinde sevmediğim birşey olsa nasıl anl... Bilirsin...
I'm not having an affair, but I don't have permission to tell you what it is I'm actually doing.
Bir ilişkim yok ama ne yaptığımı söylemeye de iznim yok.
- And I don't know if you noticed, but it does have a slight, um...
- Ayrıca fark ettin mi bilmiyorum ama ufak bir şeyi var.
- I think it's okay for men to have feelings that they don't want to express a lot but that sometimes they do express.
Çoğu zaman bir erkek duygularını ifşa etmek istemez ama arada ederler de hani.
I don't want us to have secrets in our family, but what's the point of being honest if it breaks someone's heart?
Ailemizde sırrımız olmasın istiyorum ama birinin kalbi kırılacaksa, doğruyu söylemenin ne anlamı var ki?
- It is, but you don't have a dog, and I have certain needs to fulfil.
- Öyle ama en azından köpeğiniz yok ve benim de yapmam gereken bazı şeyler var.
And I was gonna totally bust him on it, but I don't think I have enough evidence.
Ve ona kesinlikle köpürmek üzereydim ama yeterli kanıtım olduğunu sanmıyorum.
Got a piece too but I don't have it with me now...
Bende kütük sağlam. Emanet de var ama o yanımda değil şimdi.
I don't have the details yet but Jay Burgess'death relates back to it.
Henüz detaylar hakkında bilgim yok fakat Jay Burgess'in ölümüyle bağlantılı olabileceğini düşünüyorum.
'OK, birthing pool, don't believe in it but I have to sell it.
Pekala, doğum havuzu. İnanmıyorum ama satmam gerek.
I look at it, I read the words, or think I do, but then I get distracted, or I don't quite take it in, and I have to go back.
Sevdin mi? Bakıyorum, kelimeleri okuyorum ya da okuduğumu sanıyorum sonra dikkatim dağılıyor ya da okuduğumu anlamıyorum.
But as of this moment, and I don't want to build your hopes up, I'm just telling you the score as it stands right at this moment, so it is subject to change... but I'll probably have you.
Ama bu andan itibaren, umutlandırmak istemiyorum ve değerlendirmemi söylüyorum. Yani değişebilir ama ben muhtemelen seninle olacağım.
I think there's people out there in our government that have a better idea and they could tell us what went on, what happened to us, but I don't know how to tell you for sure wh-what it was and where it came from.
Sanırım devletimizin içerisinde daha iyi fikri olan ve bizlere neler olduğunu söyleyebilecek olanlar var eminim, ama ben sizlere kesin olarak ne olduğunu ve nereden geldiğini nasıl anlatabileceğimden emin değilim.
I don't know what it is you have, but isn't it proper to check out what you have it first?
Sende ne olduğunu bilmiyorum ilk önce ne olduğunu doğru düzgün kontrol ettirmen gerekmez mi?
I've never asked a woman this, but is it because you don't have money?
Daha önce bunu bir kıza hiç sormamıştım ama acaba, paran mı yok?
I don't know what work you have to do, but she says it's important.
Yapacak ne işin var bilmiyorum ama önemli diyor.
But I am busy, so if you don't mind... All right, um, what do I have to do to make a deal with you? I give you a task, you do it, and you get what you want, just like the flowers.
Pekâlâ. Seninle anlaşma yapmak için ne yapmam gerek. Sana bir görev vereceğim.
But I don't have to wash it here, right?
Burada yıkamak zorunda mıyım?
Honey, I don't know what that is, but I'm sure you don't have it.
Tatlım, o dediğin şey ne demek bilmiyorum ama eminim sende yoktur.
I don't know whether it's fear or paranoia or spite, but I don't have the time or the energy to follow up on all these stories.
Bilemiyorum belki korku belki paranoya belki de kin ama bu hikayelerin peşinden koşacak ne enerjim var ne de zamanım.
You don't have to, you understand, but it might be useful to me, and I might be able to help somebody else.
Anlayacağın, anlatmak zorunda değilsin, ama belki bana bir yardımı dokunabilir ve başkalarına yardım edebilirim.
Greg, excuse yourself from the table by saying these exact words, "I don't know if I still have it, but let me check my files."
Greg, masadan ayrıl ve ayrılırken, tam olarak şunları söyle " Ben de var mı bilmiyorum?
I don't have any coke, but if you want I organize it.
Hiç kola yok, ama isterseniz, getirtirim.
I don't know how it is up in Boston, but down here we have rules against playing music too loud.
Boston'da nasıldır bilmem ama burada yüksek sesle müzik dinlemeye karşı kurallarımız vardır.
I have studied it, But I don't comprehend the science.
Araştırdım ama bilimsel bir açıklama getiremedim.
But I shouldn't have, because it's classified, and you don't tell your mom classified stuff.
Ama söylememem gerekirdi, çünkü çok gizli bir şey annene gizli şeyleri söyleyemezsin.
That's her imaginary friend, Kisha, but it's okay,'cause the doctor said that she's perfectly normal and I don't have a crazy kid, so that's...
Yani kızım deli değil, o yüzden de, sorun yok. Cenaze nasıldı?
Look, I hope you don't mind, but I talked to your brother and you have a job at the dealership if you want it.
Bak. Umarım kızmazsın ama kardeşinle konuştum. Acentedeki o iş, ne zaman istersen senindir.
Well, um, I don't know... if Woodrow and Milly are gonna be back yet, but on Wednesday night - it's my birthday, so I'm gonna have a party at Milly's house.
Şey, Woodrow'la Milly dönerler mi bilmem ama... Çarşamba akşamı doğum günüm. Milly'nin evinde parti veriyorum.
But I don't have it.
Bende para yok.
I know you have been persuaded to help us, but unless you do this with an open heart, I don't think anything will come of it.
Bize yardım etmeniz için aklınızı çeldiklerini biliyorum ama bu işi açık yüreklilikle yapmadığınız sürece bundan bir şey elde edebileceğimizi sanmıyorum.
Charmaine, you can audit classes until we get your transcripts get here, but I'm afraid, since it's the end of the year, we don't have a roommate for you.
Charmaine, notların gelene kadar derslere dinleyici olarak katılabilirsin. Ama yıI sonu olduğu için ne yazık ki oda arkadaşın olmayacak.
I know you're mad that I did this. And we don't have to live here, it's not definite, but... I thought you might want to see it.
Biliyorum kızacaksın burda yaşamak zorunda değiliz tabi ama bi gör
Well, I actually don't know what they have there but... I just know that we're gonna love it.
Aslında nereye gidicez bilmiyorum ama seveceksin
If I had to do it all again, I don't know what I'd choose, but I don't have that option.
Tekrar yapabilseydim, neyi seçerdim bilmiyorum ama böyle bir şansım yok.
But I don't feel anything. Then fake it if you have to and put him to bed.
O bir suçlu, alçak, kötü, suç makinası!
So, you know, if you don't want to do it, that's fine, but I don't have the money, so...
Eğer bunu yapmak istemiyorsan sorun yok ama başka param yok. Bu yüzden...
go for it, but if I have to see her the way I saw her that day, I don't want them caught.
Yakalanmalarını istemiyorum.
Well, I don't want it to come to this, but if I have to make you go down on me, I will.
İş o noktayı gelsin istemem, ama bana oral seks yapmanı istersem, yaptırırım.
I don't know how you'll take it, but I have to say it.
Bunu nasıl anlarsınız bilmiyorum ama söylemem gerekenler var.
Look, I don't have anything with Andy on it, but I got a couple blanks.
Bak, Andy yazan yok ama birkaç tane boş var.
I mean, I love drinking beverages, but it's such a hassle holding the cups, and now I don't have to.
İçecekleri seviyorum ama bardakları tutmak zahmetli işti. Ama şimdi tutmak zorunda da değilim.
You say that I don't even have alters and that it's all me, but if they do something, I can't say I did it, either?
Alt kişiliklerimin olmadığını, hepsinin kurmaca olduğunu söylemiştin. Ama onlar bir şey yaptığında ben yaptım sayılmıyor muyum?
I thought it might be a moth or a butterfly, but then the cells would have membranes, and these don't.
Bu bir güve ya da kelebektir diye düşünmüştüm ama o zaman hücre çeperleri olurdu, bunda yok.