But it's not the same translate Turkish
411 parallel translation
It looks the same... but it's not the real thing.
Aynısı ama gerçeği değil.
It's nothing very serious, but all the same, we'd better not take any chances.
Ciddi bir şey değil ama ne olur ne olmaz riske giremeyiz.
Oh, I'm not going to bother you with the contents now, but I can assure you that it is not the note of a woman... who intends to drown herself that same night.
Ah, yazdıklarıyla canınızı sıkmayacağım şimdi ama emin olun ki, aynı gece kendini boğmaya niyetli bir kadının mesajı değil bu.
Mr. Kralik, it's true we're in the same room but we're not on the same planet.
Bay Kralik, aynı odada olduğumuz doğru ama aynı gezegende değiliz.
But I'm sure it's not the same for everyone
Ama eminim bu herkes için geçerli değildir.
- But it * s not the same.
- Ama aynı şey değil.
It's not that I wouldn't appreciate it, but it's just not for me, cooped in an office counting somebody else's money, doing the same thing day after day.
Buna minnettar olurum ama... bana göre değil yani,... ofiste tıkılıp başkalrının parasını saymak... her gün aynı şeyleri yapmak.
That's a good point, but it's not the same thing.
İyi yerden yakaladın, ama bu aynı şey değil.
Dick's very sweet and we're very happy together but I guess it's just not the same thing.
Dick çok tatlı... ve birlikte çok mutluyuz... ama sanırım bu aynı şey değil.
Always to China, but it's not the same place anymore.
- Çin'e bir daha gitmedim.
I've known women, but it's not the same with you.
Kadınları tanırım, ama senin için durum farklı.
My job, it's not always lay-offs, but it's somehow always the same.
İşim sürekli adam çıkarmak değil, ama bir şekilde hepsi aynı.
I used to come here weekends, but tonight it's not the same.
Buraya hafta sonları gelirdim, ama bana bu gece aynı gelmedi.
It's an identical situation we have with "ship" and "boat" But not the same as we have with "bow" and "bough" - -
"Gemi" ve "tekne" de de aynı durum, ama "bow" ve "bough" başka.
I don't doubt that you meant it kind but I'd rather not be acquainted with you any longer, if it's all the same to you.
Kötü bir amacınızın olmadığından da eminim ama sizin için de uygunsa sizinle daha fazla görüşmek istemiyorum.
Our Agency did not have to be able to stop the sales of rubber tires, but we emit an order to the same one e we order an anonymous difundiz it, for all the cabinets of the Secretariat of Management of the Production,
Lastik tekerleklerin satışını yasaklamaya da yetkili değildik. Yine de bir emir hazırladık. Genç bir çocuk yazdığımız emri Üretim Yönetimi Bürosu'nda elden ele dolaştırdı.
It's not doing the same act or the same type of act... but playing that number and at that point in the number doing this.
Sürekli aynı şeyi, aynı şekilde yapmak değil... aynı şarkıyı çalarken, aynı noktada hep aynı şeyi yapmak.
Sensational stuff, murderers, are always rather abstract in the papers... But in your own life, it's not the same thing.
Sansasyonel olaylarda, katiller gazetelerde soyut görünüyorlar ama insanın kendi yaşamında, durum aynı değil.
But it's not the same wine
Ama aynı kadehten içmemiştik
I don't even want to know the secret behind your little reunion. Perhaps your position shields you from the murder of a girl like her, but it's not the same for me.
Muhtemelen sizin konumunuz, genç bir kadının cinayetinden sizi korur, ama bu benim için geçerli değil.
But you do not know that this consent is no longer sufficient and that heaven has given me back a brother at the same time that it has given me back a father and you have now to obtain me from him.
Onun da rızasının yeterli olmadığından haberiniz yok. Tanrı beni kardeşimle babama kavuşturdu. Onun da rızasını almalısınız.
But it's not the same to find something as to steal.
Ama bir parayı bulmak ile çalmak aynı şey değildir.
'you are not down on my list of eligible young men but it's the same list the Duchess of Bolton has.
'Siz uygun erkekler listemde değilsiniz zira bu liste Bolton Düşesininkiyle aynıdır.
But it's not the same one.
Bu aynı şey değil ama.
I can feel sorrow, but it's not the same thing.
- Üzüntü duyabilirim ama bu aynı şey değil. - Şimdi nereye gideceksin?
Yeah, I'm drinking again, but it's not the same thing. This time it's good-time controlled drinking.
Bu sefer, iyi zamanlamalı kontrollü içiyorum.
- I told the same to inspector, but he said not to make fuss about it he said he's just suspicious for now.
Ben de müfettişe aynısını söyledim ama şu an için itidalli olmamızı istedi. Henüz bir şüpheli dedi.
OYSTERS : * But not on us, if it's all the same *
Fakat sakın bizi yemeyin Eğer her şey aynıysa
It's very nice, but it's not the same.
Çok hoş, ama aynısı değil.
But it's not the same on the phone.
Fakat telefonda ayni sey degil.
It works well... But not as much as I hoped - thought Alice at the same time. -
"İyi çalışıyor, ama umduğum kadar iyi değil" diye düşündü Alice aynı zamanda.
But when I wake up, it's not the same.
"Ama uyandigimda, her sey eskiye dönüyor."
It's not the same type of reaction as blood, but you do get one.
Kan ile aynı değil ama bir reaksiyon alırsınız. Olabilir.
- BUT SHE'S A GIRL, SO IT'S NOT THE SAME.
Ama o bir kız ve aynı şey değil.
Well, you may not think it's the same planet, but it is.
Aslında aynı gezegenler.
But it's not the same.
Ama aynı şey değil.
Well, of course it's not the same in all cases, but it seems, uh...
Şey, bu her vakada aynı görülmez ama,... şey görünüyor, ee...
I try and I try and I know all the words, but it's just not the same.
Deniyorum, bütün kelimelerini biliyorum, ama aynı şey değil.
- It's not the same, but...
- Görünen o ki, bu aynı problem değil...
I rather prefer to think that it's the same birds, just as clever at all stages of evolution, had just as good eyesight, but the seeing conditions were not always as good.
Daha ziyade şöyle düşünmeyi tercih ediyorum : Bunların, evrimin her aşamasında aynı zekaya ve aynı görme yeteneğine sahip kuşlar olduklarını, ama "görme koşullarının" her zaman o kadar iyi olmadığını düşünüyorum.
We just wanted to do a magazine that would address all the sides of political life. Economics, race, gender, authority, political relations. And we wanted to do it in a way that would incorporate attention to how to not only understand what's going on, but how to make things better, what to aim for, and to provide, at the same time, humour, culture.
En önemli silahımız halkın eylemlerini şekillendiren, dünyaya yeni fikirlerin... yayılmasını sağlayan özgür basının temsil ettiği büyük bilgi makinesidir.
I know, but it's not the same thing.
Biliyorum ama aynı şey değil.
But it's not going to be the same without you.
Ama sensiz aynı olmayacak.
The replicator has it but it's not the same.
Çoğaltıcıdan alabiliyorum ; fakat bu aynı değil.
It's not the same as your soldiering, but it's part of a dream.
Senin yaptığın anlamda askerliğe benzemese de bir rüyam gerçek oldu.
I know it's not the same but what you're saying is it's not as good, it's not normal.
Doğru aynı şey değil ama bana neyin iyi olmadığını, neyin anormal olduğunu söylüyorsunuz.
- Technically, but whether she knew it or not, she was repeating the exact words spoken by Amy's abductor... at the exact same time, 20 miles across town.
- Teknik olarak, ancak bilinçli veya bilinçsiz olarak kasabanın 35 km. ötesinde Amy'yi kaçıranın söylediği sözlerin tamamen aynını tekrarlıyormuş.
There's even a molecule like it, not the same one, but almost that works on animals.
Hatta öyle bir molekül var ki aynı değil ama neredeyse hayvanlarda da işe yarar.
- But it's not the same thing.
- Aynı şey değil.
It may not be fixed on this end, but if it's shown up in the same location more than once, it's possible its exit point is constant and it's wagging around the Delta Quadrant like the tail on a dog.
Bunun sonunda yeri belirlenemeyebilir, fakat eğer aynı noktada birden fazla kere belirebiliyorsa,... çıkış noktasının sabit olması mümkün. ve bir köpeğin kuyruğu gibi Delta Sistemi'nde salınıyor.
Look, Scully, I know it's not your inclination, but did you ever look up into the night sky..... and feel certain that not only was something up there,..... but it was looking down on you at that exact same moment,... .. and was just as curious about you as you are about it?
Bak, Scully, senin umurunda olmadığını biliyorum ama geceleri göğe baktığında orada var olan şeyin de aynı merakla yukarıdan sana bakmakta olduğunu hiç düşünmüş müydün?