But that's not me translate Turkish
1,553 parallel translation
But it's - - it's not important what you think of me, but I - - there are some things that you should know.
Tamam ama bu önemli değil. Benim hakkımda ne düşündüğün önemli değil ama bilmen gereken bir şey var.
Now, think me unimaginative, but hiding under the bed, not the most innocent of behaviour, that.
Hayal gücümün olmadığını söyleyebilirsin ama yatağın altında saklanmak çok da masum bir davranış değil.
If he wants to borrow something and put it into that character... that's fine but that's not me.
Eğer bir şey alıp onu karaktere koymak istiyorsa yapsın ama o ben değilim.
My mom's decided that I need to keep all my extracurricular obligations that might look good on my college applications, but not let me go to prom.
Annem ders dışı aktivitelere katılmama karar verdi. Üniversite başvurumda iyi olurmuş ama baloya gitmeme izin yok.
I don't know where you stand with me Or with what we're supposed to be or not be, But I want you to know that it's in your hands.
Yanımda nerede durduğunu veya bunun olup olmaması gerektiğini bilmiyorum ama bunun senin elinde olduğunu bilmeni isterim.
It's a look that tells me, you work inside a system, but you're not part of it.
Bana bir sistemin içinde çalıştığını fakat onun parçası olmadığını söyleyen bir ifade.
No, Lily, they love me, but that's not the important part.
Hayır, Lily, bana bayılıyorlar. Ama önemli olan nokta bu değil.
You might be mad at me for that, or you might not understand it, but Dan is a bad person.
Bunun için bana kızmış ya da durumu kavrayamamış olabilirsin, ama Dan kötü bir insan.
But i don't take back what i said about your father, Because you're my friend and he hurt you, And that's not ok with me.
fakat baban için söylediklerimi geri almam, çünkü sen arkadaşımsın ve o seni incitti ve bu kabul edilemez.
But I don't know, that's not my style however, it feels pushy to me.
Ama bilmiyorum, benim tarzım bu değil, hem yüzsüzlük gibi geliyor.
I know it's been a long, but that does not look like sex to me.
Yapmayalı uzun zaman oldu ama bence bu sekse benzemiyor.
Not sure about that for the ceiling colour, but then it's not me that looks at that - it's the chicks, right?
Tavanın renginden pek emin değilim ama ben zaten ben oraya pek bakmam.
Pretty sure you're not saying that in earnest, but as a way to keep me at arm's length.
İçten söylemediğine eminim ama bu aramıza mesafe koyma yolun.
She got me fired because I turned her in to the parking guards. But it's not like I'm the only one that didn't like her.
Kovulmamı sağladı çünkü onu, otopark bekçisine çevirmiştim ama onu sevmeyen tek kişi ben değildim.
It's not enough that she mocks me, but that isn't even the correct procedure for a cootie shot.
Bu benimle alay etmesine yetmiyor çünkü bit aşısının doğru prosedürü bu değil.
It's not enough that you made me watch that movie, but now you mock me with it?
Bana o filmi izlettirdiğin yetmedi bir de dalgasını mı geçiyorsun?
Chuck and Bobby told me he... he didn't make it, but I know that's not true.
Chuck ve Bobby, onun yapamayacağını söyleseler de ben bunun doğru olmadığını biliyordum.
Not better than me, mind you, but she is good, And it's the good ones that are the most dangerous.
Benden iyi değil, ama iyi ve hep iyi olanlar en tehlikelidir.
- I wish I could... but that's not where they sent me. Ew.
Keşke yapabilsem, ama beni gönderdikleri yer orası değil.
But that's a debt between me and him, not you.
Fakat bu benle onun arasında bir hesaplaşma, senin değil.
actually it's not, but that's how isaac reed knows me.
aslında öyle değil, ama Isaac Reed beni böyle bilir.
say, this may not be politically correct, but that's never stopped me before.
Bu pek politik olmayacak ama her zaman olduğu gibi susmam.
George, listen to me, I'll do everything I can, but a half hour is not a lot of time to get you that kind of cash. Cash?
George, beni dinle, olabildiğince yapmaya çalışıcam, ama bu kadar parayı ayarlamak için yarım saat azbir süre.
I know you're feeling really alone right now, george, but... being alone, that's not what's scaring me here.
George şuan kendini yalnız hisettiğinin farkındayım, ama... burada yalnız olmak beni korkutmuyor.
But I declare that all the charms of her face and figure added to all the glitter of her jewels did not impress me as much as that little shrub... right there.
Fakat onun o tüm mücevherlerinin ışıltısıyla birlikte yüzünün ve vücudunun cazibesinin beni şuradaki funda kadar etkilemediğini söyleyebilirim.
But I'll only see you every couple of days And that's not good for me
Ama artık seni sadece belirli günlerde göreceğim bu da benim için iyi değil.
But, you know what, that's not really what bothers me about this.
Ama beni asıl rahatsız eden şey bu değil.
Not that it's weird, but it makes me feel that way, you know, seeing myself... like this.
Yani garip derken, kendimi öyle hissettirdi bilirsin, kendini bu şekilde, görmek...
But obviously he's not pretending, which is so unfair, because he really should have told me that.
Ama bariz görünüyor ki o yapmıyormuş ki bu hiç adil değil çünkü yapmadığımızı bana söylemeliydi.
That's not what's bugging me. I mean, yes, that does bug me, but it's not what's wrong.
Yani, evet o da biraz rahatsız etti ama üzüldüğüm bu değil.
But after that I thought :'lf l keep doing drugs and if I keep doing porn, this is what's gonna happen to me again and again.. # l just felt, it was not the right thing for me to do.
Sonra düşündüm ve dedim ki, eğer uyuşturucu kullanmaya ve porno çekmeye devam edersem tekrar tekrar başıma gelecek olan bu. Benim için doğru olanın bu olmadığını hissetmiştim.
I wish there was an easier way of saying that, but, believe me, there's not.
Bunu söylemenin kolay bir yolu olsaydı yapardım ama inan bana yok.
I don't love John. I wish I could, it distresses me to see him unhappy, but I can't love him, not in that way, not to be his wife.
John'u sevmiyorum.Keşke, sevebilseydim, onu mutsuz görmek bana acı veriyor, fakat onu sevemem, o şekilde değil, karısı olamam.
That's what I was trying to tell you but she gave me a blow job not to say anything that night and what was I supposed to do?
Bende sana bunu söyleyecektim ama bana oral seks yaptı ve sana söylemememi istedi. Ne yapabilirdim ki?
I was astonished - overcome, really - at the response that I got from my neighbour who told me that under no circumstances whatsoever could I house these people, that housing of Jews meant concentration camp not only for myself but for my husband, possibly also for my children.
Komşumdan aldığım cevap karşısında gerçekten şaşırmıştım ve teslim olmuştum. Bana her ne şart altında olursa olsun bir şekilde bu insanlara kucak açmanın toplama kampına gönderilmek anlamına geldiğini bunun sadece bana değil, kocama ve çocuklarıma da zarar verebileceğini söyledi.
It's not really worthy of a young lady. But that's not me!
Genç bir hanıma hiç yakışmadı!
And it's pretty much the last time that not only TV crews, but me and the people who built it will be able to go down because once it starts operating, the whole area becomes a radiation area, it becomes mildly radioactive.
Bayağı bir şey, son seferinde Yalnız TV çekim ekibi değil, biz inşaa edenlerin de aşağı inebileceği bir yer.. Çünkü bir kere çalışmaya başladığında, tüm bölge radyasyonlu oluyor.
People say, "seeing is believing" But for me that's not entirely true.
İnsanlar, "görmek inanmaktır" derler, fakat bu benim için tam olarak doğru değil.
The gift of Ana's sight lead me to see what I was afraid of... to use that vision, to not only save myself and others... but to give Ana the peace she never found in life.
Ana'nın baha hediye ettiği, beni korkutan, bu görme yeteneği sadece kendimi ve buradaki insanları kurtarmakla kalmayıp Ana'yı da hayatında yakalayamadığı huzura kavuşturmamı sağladı.
Now, I know you dream of the outside world, but, trust me, it's not that great.
Sürekli dış dünya hayalleri kurduğunu biliyorum, ama inan bana, düşündüğün kadar eğlenceli değil.
Not that you have any reason to believe me, but for what it's worth, you're preachin'to the converted.
Bana inanmak için sebebiniz olmasa da, bütün döneklere vaaz verebiliriz.
Look, kid, you're obviously not a big fan of me, and that's okay, but I think there's something to be gained from us spending 139 more hours together.
Bak evlat, belli ki bana çok da bayılmıyorsun, sorun da değil ama 139 saati daha birlikte geçirmekten kazanabileceğimiz bir şeyler vardır herhalde.
That you have only conquered me but not won my heart yet.
Beni kazanmış olabilirsin ama henüz kalbimi kazanmadın.
But that's not gonna help me right now.
Ama şu an bunun bana hiçbir faydası yok.
You remind me of Rabbi Lichtenstein, who - who back in Stellring - listen - would argue that our debasement was not God's doing but Satan's.
Bana Rabbi Lichtenstein'ı hatırlatıyorsun, hani Stellring'de kalan, dinle bak bu küçük düşürme Tanrı'nın işi değil, Şeytan'ın işi.
And it's not that I don't want to be a doctor, but like... fucking... sometimes I wonder if he's just encouraging me... because he knows it'll make me happy... or because he wants me to carry on his legacy, you know?
Ve doktor olmayı istemediğimden değil ama amına koyayım... bazen merak ediyorum acaba beni doktor olmak mutlu edeceği için mi cesaretlendiriyor yoksa onun mirasını sürdürmemi istediği için mi, anlıyor musun?
Ed Hoffman is the head of the Near East Division. But he does not know shit until he steals it from the guy on the ground, and that's me.
Ed Hoffman Yakın Doğu Bölümünün müdürü ama bütün bilgileri, iş üstündeki adamdan çalışıyor, bu da ben oluyorum.
- But that... That's not for me.
- Ama.. buraya sığmam.
Hi, Janet, sorry to leave you yet another message, but I realized that you may not have my phone number, and that's why you haven't called me back.
Selam, Janet, sana bir mesaj daha bıraktığım için özür dilerim ama sende telefon numaramın olmayabileceğinin farkına vardım ve bu yüzden beni geri aramamış olabileceğini düşündüm.
I mean, it's not that he's unkind, but he never talks to me.
Kaba birisi demek istemiyorum ama benimle hiç sohbet etmiyor.
Well, I've seen something done once that may not strike you as being anything out of the usual run, but has always seemed to me clear grit and nothing else.
Bir olaya tanık olmuştum, belki size olağan bir davranış gibi gelebilir. Ama bence tam anlamıyla bir cesaret gösterisiydi.
but that's not you 16
but that's beside the point 34
but that's okay 199
but that's not why i'm here 50
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's not all 68
but that's not the point 136
but that's beside the point 34
but that's okay 199
but that's not why i'm here 50
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's not all 68
but that's not the point 136