But that's not what happened translate Turkish
104 parallel translation
But after what's happened, it's gonna be difficult to prove to him that we're not running an extermination camp out here.
Ama olanlardan sonra çocuğa, burada bir imha kampı... yönetmediğimizi kanıtlamak zor olacak.
But that's not what happened.
Ama öyle olmadı.
I could go around explaining to everyone what happened, but I know that I did not cheat and that's enough.
Dolaşıp insanlara neler olduğunu anlatabilirim ama ben hile yapmadığımı biliyorum ve bu yeterli.
One word to anybody about what happened... and you're not only going to have to settle with me... but that convention of yours is gonna find out their new bishop's a drunk... and you're two of the biggest damn fools this side of Fort Kearney.
Olanları birine söylediğiniz anda... hem beni karşınızda bulursunuz... hem de kongredekiler yeni piskoposlarının ayyaş ve ikinizin... Fort Kearney'nin bu tarafındaki en aptal tipler olduğunuzu öğrenirler.
What has happened to bring you to that conclusion? - I'm not at liberty to say, Picard, but negotiations are no longer the answer. - That's quite a big jump.
Bu kanıya nasıl vardınız?
Look, I don't know what's goin'on with you, or what happened, or what you all did but I'm not gonna tell anybody and I'm not gonna say that I even saw you.
Sana ne olduğunu veya neler olduğunu bilmiyorum ya da ne yaptığını bilmiyorum ama kimseye bir şey söylemeyeceğim ve hatta seni gördüğümü de söylemeyeceğim.
Well, I'd like to tell you that five minutes after I kissed Diane, she came running out into my arms and that we fell in love forever, but that's not what happened.
Size Diane'i öptükten bes dakika sonra kosarak kollarima atladigini ve sonsuza dek asik oldugumuzu söylemek isterdim. Ama öyle olmadi.
Apparently, contact with photonic energy disrupted your magnetic cohesion, but we're still not sure if that's what happened to the others.
Görünüşe göre, fotonik enerji ile kurduğun temas manyetik kohezyonunu bozmuş, fakat hala, diğerlerine ne olduğunu bilmiyoruz.
Not the first time that's happened, I know, but if you had seen what I saw...
Bu ilk defa olmuyor biliyorum, fakat sen de benim görmüş olduğumu görseydin...
Well... that's the usual story they tell... but that's not exactly what happened.
Aslında herkes hikayeyi bu şekilde anlatır. Fakat olaylar tam olarak bu şekilde gerçekleşmemiştir.
Maggie, thanks for your concern, but that's not what happened.
Maggie, ilgin için sağ ol. Ama durum öyle değil.
- I was under the impression that I could overcome my unlucky ways BUT after what's happened tonight, obviously not.
- Şanssızlığımı yenebileceğimi düşünüyordum ama bu gece olanlardan sonra, açıkça olmayacak.
I'm not saying good judgment was used, but that's what happened.
Yaptığımın doğru olduğu söylenemez, fakat herşey böyle oldu.
But see, that's not really what happened, though.
Benim başıma gelen bu değildi.
Not about what's happened to him, but disasters that might happen in the future.
Ama başından geçenleri yazmıyor. Gelecekte başına gelebilecek en kötü şeyleri yazıyor.
What happened is simply that I was trying to... bring a fork to a working man... who was a driver, a limousine driver... and he had dinner, but he did not have a fork to eat it....
Yaşanan olay şu ki çalışan bir adama çatal götürmeye çalışıyordum, kendisi şofördür, limuzin şoförü, kendisi yemeğini aldı ama yiyebileceği bir çatalı yoktu...
But that's not what happened when we got here
Ama oraya vardığımızda durum böyle değildi
I think that's wonderful. A blessing. But that's not what happened to me.
Harika bir... kutsama olduğunu düşündüm... ama bana olan o değildi.
That's what it said in the papers, but that's not what really happened.
Gazetede yazan buydu, ama gerçekten olan bu değildi.
That's what it said in the papers, but that's not what really happened.
Gazetede yazan buydu, ama gerçekte olan bu değildi.
She was in my car, but that's not what happened, okay?
Arabamdaydı ama kötü bir şey olmadı tamam mı?
Yeah, about that. We keep tossing that word around, but that's not really what happened.
O konuya gelince, durmadan katil falan diyorsun ama aslında olaylar öyle gelişmedi.
Look, I'm really sorry for what happened to you, but that's on the cops, not me.
Bak, sana olanlar için üzgünüm ama suç polislerin, benim değil.
No, because what happened was, I was going round Karl's but Shelley Todd, who's a bitch, has been completely saying that Destiny stole money but I ain't not neven spoken to Rochelle.
Hayır, çünkü şöyle olmuştu, Karl'lara gidiyodum ama Shelley Todd, kendisi orospudur, tam tamına dediki Destiny para çalmış ama ben hiç asla Rochelle'le konuşmamıştım bile.
That's not what happened here. They said if I ever get profiled, be polite, respect the officer... but, um... get a badge number.
Eğer ırkçılığa maruz kalırsam kibar olmamı, memura saygılı davranmamı ama rozet numarasını almamı söyledi.
But something tells me that's not what really happened, Lex.
Fakat, bana, gerçekte pekte öyle olmamış gibi geliyor. Lex
- but that's not what happened. - Then what happened, Alex?
- O zaman ne oldu, Alex?
I appreciate what you're trying to do, Ryan, but that's not what happened.
Yapmaya çalıştığın şeyi takdir ediyorum, Ryan, Olan şeyler bunlar değildi.
Yeah, but that's not exactly what happened.
Evet, ama olaylar tam olarak böyle olmadı. Öyle mi, peki kim böyle diyor?
Yeah, mmm. Now, what happened on the burman account is that they were sent duplicate bills by tina and ron in accounting and I'm not pointing any fingers, but tina, ron, about walking in and seeing all my lines lit up
Burman işinde, muhasebeden Tina ve Ron müşteriye mükerrer hesap çıkarmış.
I know you're not delusional, Richard, and I know that something terrible happened to your family and you were only trying to protect yourself... but I need you to tell me what happened when you were 13
Sanrılar görmediğini biliyorum, Richard. Ailene korkunç bir şey olduğunu ve sadece kendini korumaya çalıştığını da... Fakat 13 yaşındayken olanları ve şimdi Nowak'ın senden ne istediğini anlatmalısın.
What's happened recently, and some of the work that we're doing involving cloning, has allowed us to now not necessarily take eggs and sperm, but we're able to take tissue samples from these animals,
Son zamanlarda olanlar ve klonlamayı kapsayan yaptığımız işlerden bazıları şu anda yumurta ve sperm almamıza gerek kalmamasını mümkün kılmıştır.
We are not sure exactly what happened, but what we do know, Mary, is that police are investigating the death of one of the fashion world's top models.
Tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz, bildiğimiz tek şey, Mary, polis moda dünyasının en ünlü modellerinden birinin ölümünü araştırıyor.
- But that's not what happened.
Ama böyle olmadı.
You know, I'm sorry about what happened to you, but that's your fault, not mine,'cause she shouldn't have come near me.
Sana olanlar için üzgünüm ama bu senin hatandı benim değil Onu buraya getirmemeliydin
It's not only that I don't want to leave you flapping in the wind, but we need to find out for ourselves what happened to that plane.
Seninle birlikte helikoptere binmek istemediğim için değil,... fakat kendi iyiliğimiz için uçağa neler olduğunu öğrenmeliyiz.
Now, I know that's not an excuse for what happened, but I think that most guys would've done the same thing in the same situation.
Yaşananlar için bir bahene değil ama düşünüyorum ki aynı durumdaki çoğu erkek aynı şeyi yapardı.
But that's not what happened.
Ama böyle olmadı.
No, I'm not saying that, but that's what happened.
Ama böyle oldu.
But that's not what happened.
Ama ölmedi.
Oh, he's grateful that Lake's not gonna get away with murdering his sister, but it doesn't change what happened.
Lake, kız kardeşini öldürmekten paçayı kurtarmdığı için memnun ama olanları değiştirmiyor bu.
And this should not be your responsibility, but she says that it's all her fault, what happened, and, well, I don't believe her.
Bu senin sorumluluğun olmamalı ama olanların kendi suçu olduğunu söylüyor ve ben ona inanmıyorum.
It's not fair, of course, but that's what happened.
Adil değildi tabii ki ama olan buydu.
I suppose that's why I now spend most of my time not looking forwards but looking back, to The Cottages and Hailsham, and what happened to us there.
Bu yüzden son zamanlarda sıklıkla geçmişi düşünüyorum. Kulübeleri, Hailsham'ı ve orada bize neler olduğunu.
I mean, that may be true but something is happening to you and I don't know if it's what happened before, or It's not, not.
Yani, doğru olabilir belki ama... Sana orada bir şeyler oluyordu. - Bu daha önce de oldu mu bilmiyorum.
I know that it looks like I chose being a spy over being with you, but that's not what happened.
Seninle olmak yerine ajan olmayı seçtim gibi göründüğünü biliyorum ama olan şey bu değil.
- It's not the best strategy, but until I actually talk to her, at least I can hold out hope that - So you're not talking to her because you don't want to hear what you think she might tell you? - I'm wrong about what happened.
- Akıllıca bir davranış değil ama en azından onunla konuşana kadar düşündüğüm şeyin yanlış olduğuna inanmak istedim.
But that's not what happened.
Ama sonuç bu olmadı.
I guess I held out hope that at the last hour we would get answers but, no, that's not what happened.
Sanırım son ana kadar cevaplar alırım diye umuyordum. Fakat hayır, böyle olmadı...
Well, I... I don't know, but if that is the case, you should know, and if it's not, then we really should find out what happened, but regardless, the only way to find out is to... is to sit and talk.
Ben bilmiyorum, eğer mesele buysa bilmeniz gerekir, eğer değilse de o zaman gerçekten ne olduğunu öğrenmemiz gerekiyor demektir.
I don't know what the detectives are telling you, But that's not what's happened at all.
Dedektiflerin size ne söylediğini bilmiyorum fakat olanlar kesinlikle böyle değil.