But we need to talk translate Turkish
322 parallel translation
But we need to talk, Bobby.
Şimdi konuşmamız gerek Bobby.
- But we need to talk about his seat.
- Ama artık yerini konuşmamız gerek. - Öyle mi?
But we need to talk about some other stuff, okay?
Ama başka bir konuda konuşmamız gerek.
That's great, but we need to talk to people that knew her.
Onu sevmeniz güzel, ancak onu tanıyanlarla konuşmamız gerekiyor.
Excuse me, fellas, but we need to talk to the ladies.
Kusura bakmayın beyler, ama bayanlar ile konuşmamız gerek.
I-I don't know, but we need to talk to her.
Bilmiyorum. Ama onunla konuşmamız gerekiyor.
- I know, but we need to talk- -
- Biliyorum, ama konuşmamız lazım- -
But we need to talk about this.
Ama bun konuşmalıyız.
I know, but we need to talk.
Biliyorum, ama konuşmamız gerek.
But we need to talk to you about the shocker demon because- -
Şok iblisi hakkında konuşmalıyız çünkü -
I'm thinking of buying the flower shop next to the diner... but we need to talk about that sign of yours.
- Nedir? - Senin restoranının yanındaki çiçekçiyi almayı düşünüyorum. Ama levhan hakkında konuşmalıyız.
I know you're angry and you have every right to be, but we need to talk.
Kızgın olduğunu biliyorum, buna da hakkın var, ama konuşmamız lazım.
Sorry to wake you, but we need to talk.
Uyandırdığım için üzgünüm ama konuşmalıyız.
Your secret's safe with me but we need to talk. - No one.
- Hiç kimse.
Sir, I've got everything under control but we need to talk, in person.
Efendim, herşey kontrolüm altında, ama konuşmamız gerek, şahsen.
I think we have the counsellor and the principal fooled, but we need to talk about Kyle.
Sanırım müdürle rehberi kandırdık, ama Kyle konuşmalıyız. o n'lcak?
But we need to talk.
Ancak konuşmamız gerek.
Sorry to interrupt your celebrations, but we need to talk to Mrs. Vera Drake.
Kutlamanızı böldüğüm için özür dilerim ama Bayan Vera Drake'le konuşmamız gerekiyor.
But we need to talk privately.
Ama özel olarak konuşmamız lazm.
- I'm sorry to interrupt but we need to talk.
- Böldüğüm için üzgünüm ama konuşmalıyız.
But we need to talk about some ground rules for you.
Fakat seninle bazı temel kurallar hakkından konuşmamız gerek.
Natasha, we need to talk, but this place disgusts me.
Natasha, konuşmamız gerek, ama buradan iğreniyorum.
I know it's been 15 years since we talked but I really need to talk to you right now. I...
Biliyorum... son konuşmamızın üzerinden 1 5 yıl geçti, fakat... fakat şu an senle konuşmaya gerçekten ihtiyacım var.
You don't have to say another word as long as we're here, but I think I really need to talk.
Sen tek kelime dahi etmesen de olur ama ben gerçekten konuşmalıyım.
Look, We need to talk, but not over the phone.
Bak, konuşmalıyız, ama telefonda olmaz.
But after that we need to talk.
Ama daha sonra konuşmamız gerek.
But there's something we need to talk about.
Ama konuşmamız gereken bir şey var.
But you gotta remember, after God created man, he created Eve because he knew we all need someone to talk to someone to help shoulder the burden.
Ama şunu unutma, Tanrı erkeği yarattıktan sonra Havva'yı yarattı çünkü hepimizin konuşacak, yükü omuzlamamıza yardımcı olacak birine ihtiyacımız olduğunu biliyordu.
But, uh... I think we need to have a little talk first.
Ama önce biraz konuşmamız lazım.
Sorry about yanking you off the street like that but we really need to talk to you.
Size öyle sokağın karşısından öyle aldığımız için üzgünüm. Ama konuşmamız lazım.
But speaking of chats, I need to go and talk to this pawnshop guy before he closes, okay? So we'll talk later? Yeah.
Ama konuşmaktan bahsetmişken, dükkânını kapatmadan önce gidip şu rehinci adamla konuşmam gerekiyor, tamam mı?
Yeah. But first we need to talk.
Evet ama önce konuşmamız gerekiyor.
We're going coach. But if you feel the need to talk to me, I'm willing to upgrade.
Biz yolcu vagonundayız ama benimle konuşma ihtiyacı hissedersen, biletimi değiştirebilirim.
And you tell me just like that! And that's alright but we don't need to talk about that for hours.
- Bunlardan bahsetmek sorun değil zaten... özür dilerim o zaman.
- But we really need to talk to you.
- Ama gerçekten sizinle konuşmalıyız.
I don't know what's going on, but we really need to talk.
Ne olduğunu bilmiyorum ama konuşmamız gerekiyor.
But you're not kids any more, which is why we need to talk.
- Ama artık çocuk değilsiniz, Dylan. Bu yüzden seninle konuşmalıyız tatlım.
But me and you, we need to talk, you know.
Konuşmamız gerek.
But before we talk about your appeal... I need to tell you about Miss Tawnee Rawlins.
Ama daha önce Bayan Tony Rollins hakkında konuşmalıyız.
I know we need to talk, but honestly, David, we haven't slept in two days.
Konuşmamız gerektiğini biliyorum, ama... Allah aşkına David, iki gündür uyumadık.
- We need to talk. Sure, but could it wait a few hours?
Tabii, ama birkaç saat bekleyemez mi?
Look, Wade. We should really talk about this, but unfortunately, there's this guy out there that's turning people into clay, -... and I really need to get...
Wade, bu konuyu konuşmamız gerekiyor fakat ne yazık ki dışarıda bir adam insanları çamura dönüştürüyor ve benim hemen...
We'll talk all about it, but first we need to get you help.
Hepsini sonra konuşuruz, ama önce sana yardım etmeliyiz.
I'm sorry about that, sir, but we do need to talk to your wife.
Böldüğümüz için üzgünüm bayım, ama eşinizle konuşmamız gerek.
Apologies if this is a bad time, but I believe we need to talk.
Kötü bir zamanda geldiysek eğer, özür dileriz fakat konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
You don't need a warrant just to talk. But if you want, we'll go get one and come back.
Ama istersen gidip arama emriyle gelebiliriz.
We'll talk about the boy later and everything else because we've got so much to catch up on, but right now, I need you girls to stand over there.
Ve her şey. Biz yetişmek için çok şeyim var. Şu anda, orada durmak.
I never thought that I would have to say this, but I think that we need to have the talk.
Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama sanırım biz konuşmalıyız.
Hey look I know we don't really run together but... if you need someone to talk to, I'm around.
Hey, seninle pek takılmadığımızı biliyorum ama ama konuşacak birilerine ihtiyaç duyarsan, ben buralardayım.
We need to talk to the police, but we need evidence.
Polisle konuşmalıyız, ama bize delil gerek.
So, I guess you have a nice little alibi, but we're gonna need to talk to your teammates.
Sanırım epey şahidin vardır. Ama takım arkadaşlarınla konuşmam gerekecek.