English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Buys

Buys translate Turkish

2,096 parallel translation
- Who buys a mob boss a cake?
- Kim bir mafya patronuna kek alır ki?
She buys me a beer the first time a woman has done this for me.
Bana bira ısmarlıyor. İlk defa bir kadın benim için böyle bir şey yapıyor.
When were you planning on telling the guy who buys the groceries?
Bunu market alışverişlerini yaptığım sırada söylesen olmaz mıydı?
Yeah, that's all he ever buys- -
Evet, aldığı tek şey bu...
Look, a guy walks into the store and he buys a dress That happens to be the same size as your sister.
Bak, adamın biri dükkana gelip bir elbise almış kız kardeşinle aynı bedenmiş.
Nobody buys me, never! Enough!
Kimse beni kullanamaz asla Cehenneme git!
As long as the insurance company buys it, I'm fine.
Sigorta şirketim inanırsa eğer.
Me likey when the lady buys.
Ismarlayan kadınlara bayılırım.
A lady comes twice a year from New York and buys it.
Yılda iki defa olmak üzere New York'dan bir hanımefendi geldi ve onları satın aldı.
Bad guy buys it, crowd goes nuts?
Kötü adam cezasını çeker, seyirci çılgına döner, öyle mi?
What guy buys poison-tipped spears?
Nasıl birisi uçları zehirli mızrak satın alır?
Not unless my Father buys it for me Which he wouldn't because.. He's not here.
Tabi babam benim için satın almazsa ki alamaz çünkü kendisi burada değil.
20 million dollars buys a lot of patience Helloooooo!
20 milyon dolar herkesi cezbediyor.
There's only one reason a man buys a woman shoes.
Bir adam bir kadına sadece bir sebepten ayakkabı alır.
... and buys a hot-dog with ketchup and relish,
... ketçaplı bir sosis alıp zevkle yiyecekti...
Salinger is under a lot of pressure to boost the stock price before somebody buys in and makes them break up the company.
Salinger, birisi satın alıp da firmaya sahip olmadan borsa değerini yükseltmek için büyük baskı altında.
the unreliable douche nozzle who grabs her ass in public and wears work boots, but I can also be the one who holds doors for her and tucks her in at night and buys her fucking gerber daisies for no goddamn reason!
Hem halk içinde onun poposunu sıkan güvenilmez bir pislik, Hemde ona kapıları açan, onu geceleri cezbeden, hiç bir neden olmadan, ona papatya alan biri olabilirim!
Thank God she buys into it, and it gives her peace of mind, and don't you try and spoil it for her, please.
Şükürler olsun, falcı onunla konuşmayı kabul ediyor. Bu da ona huzur veriyor. Lütfen ona gerçeği söyleme.
But a dealer is really just someone who buys more dope than he can smoke, and I have to say I'm ashamed, I tried to smoke it all.
Ama bir satıcı içtiğinden fazlasını alandır ve utanarak söylüyorum, hepsini içmeye çalıştım.
Everybody buys their stamps in advance, to use at their leisure.
Herkes mühürlerini acele etmeden peşinen alıyor.
OK, er... places for Lopakhin buys the orchard, all right?
Lopakhin'in meyve bahçesini satın aldığı sahne, tamam mı?
Uh, I'm not sure that your theory holds water, Mr. Whetstone... but, uh, prosecutorial discretion buys you a little leeway.
Teorinizin su götüreceğinden pek emin değilim, Mr. Whetstone... Ama bunu zaman gösterecek.
Nobody buys a newspaper from a man like him.
Kimse onu desteklemiyor. Yani demek istediğim sırf görünüşü yüzünden kimse ondan gazete almıyor.
I heard about your big-ticket ad buys.
Yaptığın büyük reklam satışını duydum.
You seem to think every time someone buys a bag of crisps a kangaroo fucking dies.
Sanki herkes bir tane cips aldığında kangurunun biri ölmüş gibi yapıyorsun.
Every year, he buys her a new, beautiful kimono.
Her yıl ona güzel bir kimono alırdı.
- She buys a new stereo.
- Gider yeni teyb alır..
No, she buys a new car.
Hayıır. Gider yeni bir araba alır..
She's the kind of girl, you know, she subscribes to The Economist, but she buys Vogue off the stand.
The Economist dergisine abone olan ama bayiden Vogue alan tip kızlardan.
Mother never buys me balloons.
Annem bana hiç balon almıyor.
At the very least, it buys us some time.
En azından biraz zaman kazandırır.
You'd be better saying you have a very rich, dying uncle who will give a reward to whoever buys him some smokes.
Oldukça zengin ve ölmek üzere olan amcan olduğunu ve kendisine sigara alan kişiye ödül vereceğini söylesen daha çok işe yarar.
Do you keep track of who buys your merchandise?
Sizden mal alan müşterileri kaydediyor musunuz?
But he's kind, he buys the groceries and pays some bills.
Ama çok kibar, market alışverişimi yapıyor, faturalarımı ödüyor.
Buys us some time.
Bize zaman kazandırır.
So, the city buys the land from Kirsch Industries and the mayor cashes in.
Yani, şehir Kirsch Endüstri'den arazi satın alıyor ve para valiye gidiyor.
Well, you enjoy that candy that your sugar daddy buys you.
- Tamam, öyle olsun. Tokmakçının sana aldığı şekerlerin tadını çıkar.
Must be why he buys so many.
Belki de bu yüzden o kadar çok satın alıyor.
This buys you three days.
Bu sana üç gün kazandırır.
It buys it for 13,000 euros a kilo in the jungle and sells it for 20,000 in Switzerland.
Ormanda kilosunu 13,000 avrodan alıyor ve İsviçre'de 20 binden satıyor.
Guy in charge buys half a million shares of dollar stocks, gets his boys to inflate the price by selling it over the phone, then dumps his stock when it peaks, leaving our buyers holding worthless shares.
Baştaki eleman, yarım milyon dolarlık tahvil hissesi alır telefon üzerinden fiyatı şişirmek için adam tutar doruğa ulaştığı zaman elden çıkarır alıcılarımızı da değersiz hisselerle bir başına bırakır. İnsanlar bunlar yüzünden evlerini kaybediyor.
And Safar buys it.
Safar da almaya karar verdi.
That buys us some time.
Bu da bize biraz zaman kazandırır.
Only ten gold pieces buys you a soul-saving sip of the remarkable remedy, the complete cure, the magical malady-destroying mouthful which will ever-after eradicate the appalling affliction which perennially plagues you, you, you and you.
10 altın karşılığında ruhu kurtaran tam bir tedavi sağlayan ve hepinizi ebediyete dek muzdarip olacağınız bu korkunç illetten kurtaracak büyülü hastalık yok edici mucize ilaçtan bir şişe alabilirsiniz.
She goes to old bookshops and buys second-hand books.
Sahaflara gidip ikinci el kitap alırdı.
Sweet deal. She buys me things, and in return, when we're in the sack, I try to hang in there for longer than five minutes.
Harika bir anlaşma, bana bir şeyler alıyor ve karşılığında yataktayken, ben de beş dakikadan daha uzun dayanmaya çalışıyorum.
See if she buys it.
İşe yarayacağını göreceksin.
And they said, "Maybe the guy in Moscow who buys our stolen car batteries will buy your stolen uranium."
Ve dediler ki, araba akülerini satın alan Moskova'daki adam belki senin çalıntı uranyumu da satın alır.
Ten dollars buys anyone into a race, and it's all legal.
Yarışlara katılmak için on dolar yeterli. Üstelik yasal.
He buys himself a Lexus...
Bir tane Lexus araba almış ve külüstür bir arabaya çarpmış.
d Buys all the rock and roll books on the magazine stand d Every dime that he gets is lost to the jukebox man d
Bir albüm yapmalıyız demiştik ve yapmıştık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]