English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Buzzed

Buzzed translate Turkish

299 parallel translation
- Everything rushed and buzzed along Ukrainian paths.
- Herkez acele etti ve toplanarak Ukrayna yollarına düştü.
Two days out of Colón, the wireless buzzed continuously.
Koloniden ayrıldığımız iki gün boyunca telsiz hiç durmadı.
And I'll bet you $ 38.50 that one of them buzzed this moll's wallet.
Ve 38.50 dolarına bahse girerim ki... İçlerinden biri kızın cüzdanını çarpan çıkacak.
Honey, the General just buzzed for me.
Tatlım, General beni çağırdı.
Maxie buzzed me.
Maxie zili çaldı.
I Was downstairs, and he buzzed me.
Aşağıdaydım ve zili çaldı.
I just buzzed Yunioshi.
- Boş ver. Yunioshi'nin ziline basarız.
This town just buzzed with excitement.
Thomas J. Finley Hastanesi lütfen. - Heavenly nasıl?
Would've liked to have seen Emmet's face when we buzzed his window.
Penceresinin önünden geçtiğimizde, Emmet'in yüzünü görseydik keşke.
If I'd known he was a kook, I wouldn't have buzzed him out there.
Böyle antika olduğunu bilsem ona musallat olmazdım.
Those two buzzed around me for half an hour.
Şu ikisi, yarım saattir etrafımda vızıldıyorlar.
Listen, I buzzed your apartment.
Apartmandaki bütün zilleri çaldım.
- You never buzzed sheep?
- Sen hiç koyunları korkutmadın mı?
I'm being buzzed.
Çağrım var.
am i seeing things, or did we just get buzzed by a couple of rocket-powered lowriders?
Ya ben yanlış görüyorum, ya da karşımızdan roket iticili bir çift otomobil fırladı.
- It buzzed me.
- Bana pike yaptı.
It buzzed around my brain till I could no longer sleep or eat or think about anything else.
beynimin içinde vızıldayıp beni uykusuz bıraktı, ne yiyebildim, ne başka şey düşünebildim.
So we started off with perms and buzzed sides.
O yüzden perma ve yanları kazımayla başladık.
When I missed you, I just buzzed down.
Seninle buluşamayınca atlayıp geldim.
- You buzzed him in.
- Onu sen içeri aldın!
You buzzed him in.
Onu içeri sen aldın, neden?
You buzzed him in. Why?
Zavallı Katie.
You wouldn't have buzzed me up if you wasn't gonna let me in.
Beni içeri alacak olmasan apartmanın kapısını açmazdın.
Buzzed by its brutality.
Vahşeti seni büyülüyor.
He still loves to get buzzed. - Hi.
Selam.
You buzzed five minutes ago.
Zili 5 dakika önce çaldın.
Cornelius, my sunshine, first you buzzed in here on that wretched thing and announced before the court that you'd found the girl of your dreams.
Cornelius, gün ışığım. Önce, o zavallı şeyin üstünde buraya geldin ve bütün sarayın önünde, rüyalarının kızını bulduğunu duyurdun. Şimdi de geri dönüp, ortadan kaybolduğunu mu söylüyorsun?
The village buzzed with rumours, but no one pointed an accusing finger.
Kasaba dedikoyla çalkalanıyordu ama kimse suçlunun adını telaffuz etmedi.
[Miss Cheevus Over Intercom] He just buzzed me from in there, my little pumpy - whumpy.
Az önce bana oradan telefon etti. benim küçük pampi-vampim.
Hello, the buzzer buzzed.
Zaman doldu.
A gorgeous girl keeps me buzzed all the time while the wife's out of town.
Sürekli bizimle ilgilenen muhteşem bir kadın ve şehir dışında bir eş.
Just I'm a little buzzed.
Biraz yorgunum.
- Somebody's buzzed.
- Biri mi konuştu?
When I did, I buzzed.
Anlayınca içim cız etti.
- Has he buzzed yet?
- Jay aradı mı?
I even buzzed you here.
Hatta içmeye çağıracaktım.
Being buzzed and all that sort of thing.
Bu ve benzeri şeylerle rahatsız ediliyorduk.
I left her and buzzed off.
Bıraktım kızı, vınladım abi.
I am so buzzed.
I am so buzzed.
What would she want with you... other than the fact that you're the only one who would stick around... after her biological alarm clock buzzed?
Biyolojik saatinin alarmı çalınca onunla kalacak tek kişi olman gerçeği dışında senden ne isteyebilir ki?
Right before sunset, I get a little buzzed, you know?
Gün batımından hemen önce heyecanlanmaya başlarım.
OH, MAN! MAN, I'VE HAD 5 BEERS ALREADY. I'M NOT EVEN BUZZED.
Adamım, beş tane bira içtim ama çakır keyif bile olamadım.
The buzzer... when I buzzed to be let back in the apartment.
Kapı zili, tekrar içeri girmek için ben çalmıştım.
This is about you and your friend who buzzed me with that thing.
Bu, sen ve beni, o acaip şeyiyle rahatsız eden arkadaşınla ilgili.
This is one of those buildings where you have to get buzzed in twice.
Üstelik bunu hem kapıdan girerken hem de asansöre binerken. Megafondan konuşulan apartmanlardan birinde yapmıştı.
We know it was you who buzzed in the gunman.
Ateş eden adamı içeri senin aldığını biliyoruz.
[Coughing] I must be buzzed. I'm babbling.
Kafam iyi oldu galiba. Saçmalıyorum.
You know, I think I'm a little buzzed from eating that witch!
O cadıyı yemek çok hoşuma gitti!
I'm buzzed on the sugar and jazzed with the purchases.
Şekerle alçaktan uçarken alışverişle yükselmek istedim.
- I buzzed him in.
- Onu içeri aldım.
We checked out the shoes... ( Nick continues talking in background )... so that's why I buzzed you guys down.
Sara da yanımdaydı. Ayakkabılara baktık. Fıstıkları bulduk.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]