Cages translate Turkish
770 parallel translation
Get away from those cages!
O kafeslerden uzak durun!
The dogs first, then the monkeys, then the cages.
Önce köpekler, sonra maymunlar, en sonra da kafesler.
Like those in the cages outside?
Dışarıda kafeste duranlar gibi mi?
Tell about the rabbits... and cages, and the rain in the winter, and the stove, and the cream so thick that you can't even cut it with a knife.
Sobayı anlat. Kışın yağmuru anlat. Sütün üstü öyle bir kaymak bağlayacak ki bıçak kesmez.
It was a swarming Tower of Babel made of rabbit cages, campfires, huts and improvised tents.
Tavşan kafesleri, kamp ateşleri, kulübeler, uyduruk çadırlardan yapılma, kaynaşan bir Babil Kulesiydi.
For beating, for trapping, for building the cages, for hauling the animals out of the jungle.
Kafes yapma, hayvanları yakalama ve ormandan çıkarmada onlara ihtiyacımız var.
Animals belong in jungle, not in cages.
Hayvanların yeri ormandır, kafesler değil.
- Why hunters build so many cages?
- Neden avcılar bu kadar çok kafes yapıyor?
Why so many cages?
Neden bu kadar çok?
Pick up those cages.
Toplayın kafesleri.
Put them in one of the cages.
Kafeslerden birine koy.
You think those monkeys are something? You want to see men in cages.
Maymunlar etkilediyse, kafese kapatılmış insanları görmeliydiniz!
I don't like the smell, and I'm sorry for the animals, locked up in cages.
Kokusu hoşuma gitmez. Kafeslere kapatılmış hayvanlara da üzülüyorum.
What about the cages?
Ya kafesler?
You may like the idea of going back to the cages.
Sen hücreye dönmek isteyebilirsin. Ben istemiyorum.
In cages so designed that inmates could neither stand nor lie down, men and women were methodically tortured for days on end.
Kafesler mahkumun ne ayakta durabileceği ne de uzanabileceği şekilde yapılmıştı, erkekler ve kadınlar sistemli bir şekilde işkence görüyordu.
Now, Mr. Hokaida, you make those cricket cages and the getas, fine, we can sell a lot of those.
Şimdi, Mr. Hokaida, sen o kafeslerden yap güzel, bunlardan bir sürü satabiliriz.
They're out there making cricket cages.
Onlar da cırcır böceği kafesi yapıyorlar.
Captain Fisby, what kind of cages did you say?
Yüzbaşı Fisby, ne kafesi dedin sen?
Cricket cages, colonel.
Cırcır böceği efendim.
I think we can sell just thousands of those cages.
Bu kafeslerden binlerce satabiliriz.
They're making cricket cages and lacquerware and chopsticks to sell as souvenirs.
Cırcır böceği kafesi, yemek çubukları gibi şeyler yapıyorlar hediyelik olarak satıyorlar.
In between wars, they ought to be locked up in cages.
Savaş aralarında kafeslerde tutulmalı.
He doles out justice in iron cages!
Onun adaleti, demir kafesleriyle ünlüdür!
Cages much too small for me!
O kafesler, benim için çok küçük!
See, the rats in the smaller cages get what you might call more vitamins than those in the larger cages.
Bakın, daha küçük kafeslerdeki fareler büyük kafestekilerden daha çok vitamin alıyorlar.
Humans have put them into cages.
Onları kafese koyan insanlar.
We're like two migrating birds, male and female, who had been caught and forced to live in separate cages.
Biz iki göçmen kuş gibiyiz, erkek ve dişi, yakalanmış ve ayrı kafeslerde yaşamaya mahkum olmuş.
You open the doors to the cashiers'cages.
Vezne kapılarını açacaksın.
Every casino's got a motor that generates power for the tables and cages when the cable fails which happens quite often.
Her kumarhanenin, şebeke cereyanı kesilince masa ve kasalara cereyan veren bir jeneratörü var. Cereyan sık sık kesiliyor.
In the past, they gave around the coliseum, and returned their cages.
Eskiden kolozyum etrafında tur attıktan sonra kafeslerine geri dönerlerdi hep.
Will you please tell us who is guilty and who is innocent in those cages?
Lütfen şu kafeslerde bulunanlardan hangilerinin suçlu, hangilerinin masum olduğunu söyler misin?
I shall capture them and put them in cages.
Onları yakalayıp kafeslere koyacağım.
Ain't that what these cages are for?
Bu kafesler ne için?
Wash the cages, sterilise the cell from top to bottom, read everything in the prison library about birds.
"Kafesleri yıkadı, tüm hücreyi tepeden tırnağa sterilize etti..." "... ve kuşlar hakkında cezaevinde bulunan herşeyi okudu. "
Is there an ornithological reason for keeping them in separate cages?
Onları ayrı kafeslerde tutmanın ornotolojik bir sebebi var mı?
A circus with no wagons, no animals, no cages a crazy old magician? . What's it all about?
Arabasız, hayvansız, kafessiz ve yaşlı bir büyücülü sirk.
They makes cages in all sizes and shapes, you know.
Her boy ve şekilde kafes yapıyorlar biliyorsun.
Back in your cages, fools!
Kafeslerinize dönün budalalar!
You supply the cages and market the produce, we'll cut you in for 50 percent.
Sen kafesleri temin et ürünü sat ve yüzde elli al.
Well, open up their cages.
Aç kafeslerini.
Have you shut the cages?
- Kafesleri kapattın mı?
Well, we could keep them in cages for observation, like mice.
Onları gözlemlemek için kafeste tutmalıyız. Fareler gibi.
- We don't have big enough cages.
Kadını mı? - O kadar büyük kafesimiz yok.
We... We must... We must build the cages.
Biz... mutlaka... kafesleri tekrar inşa etmeliyiz.
Cages to the high altar.
Yüksek sunaktaki kafesler.
I've been to those penal colonies since they begun following his methods and they're not cages any more.
metodlarını izlemeye başladıklarından beri bazı kolonilerde bulundum, artık kafes gibi değiller.
Well, metaphorically speaking... and in a very real sense... society creates its own cages.
Mecazi anlamda konuşursak, toplum kendi kafeslerini yaratır.
You know, cages of the mind. Yes.
Zihin kafesleri, yani.
Well, back to our respective cages.
Kendi kafeslerimize geri dönüyoruz öyleyse.
In cages.
Tıpkı şu binadakiler gibi