Campus translate Turkish
3,391 parallel translation
I'm going to a party on that side of campus, - I can take you guys over there.
Aslında ben de kampüsün o tarafındaki bir partiye gidiyordum.
This campus is gonna be going off all night.
- Bu kampüs sabaha kadar ayakta.
I'm a campus security escort.
Adım Cara. Kampüs güvenlik eskortuyum.
You're the reason why we are currently walking through campus at six in the morning wearing only socks on our cocks! OK.
Sabahın altısında kampüste çükümüzde çorapla yürümemizin nedeni sensin.
Right, and we thought that he was just wandering around campus all night, just like we were.
Doğru, biz de onun bütün gece kampüste dolaştığını sanıyorduk.
I'd like for you to visit our campus.
Bizim okulumuzu da uğramanı rica ediyorum.
And if you would like to visit the campus we can match you up with an undergrad and you can spend the night in his room.
Eğer kampüsü ziyaret etmek istersen... Sana üniversite öğrencilerimizi izlemene izin veririz ve bir gece de kendine ait bir odada zaman geçirebilirsin.
Turns out we had a chance to come down here today, visit the campus.
Buraya bir şans daha aramak ve kampüsü ziyaret için geldik,
Too long of a drive back to campus?
Üniversiteye dönmek için uzun bir yol varken.
The only operator on campus audio that fills... physical requirements.
Kendisi seslendirme için gereken şeyleri karşılayabilecek kampüsteki tek insandı. Fiziksel gereksinimler.
He lived near the campus, grad student volunteer.
Kampüsün yanında yaşıyordu, gönüllü mezun öğrenci.
I took him to a work space on campus and just left him.
Kampüsteki bir çalışma alanına götürdüm ve sonra ayrıldım.
I want to maybe talk to people that he knew on campus.
Kampüste tanıdığı kişilerle konuşmak istiyorum.
So have you had a chance to check out campus?
Kampüsü gezme fırsatın oldu mu peki?
Hey, guys, we gotta go to campus.
Hey, çocuklar, kampüse gitmeliyiz.
The name George Michael did create confusion in the campus housing office.
George Michael ismi gerçekten de yurtlar ofisinde biraz kafa karışıklığına sebep olmuştu.
I want you off my campus. Go.
Yerleşkeden gitmen istiyorum.
Now, you've been split up into several seminars to acquaint you with our campus and culture.
Şimdi, birkaç seminer bölünmüş oldum bizim kampüs ve kültür ile ilgili bilgi.
I spend most of my time on campus.
Ben kampüste benim çoğu zaman harcamak.
Your Mum and I were quite the dynamic pair on campus in our day.
Zamanında annenle ben kampüsün en hareketli çiftiydik.
The Brillig. It's a college bar on Vaughan campus.
Vaughan Kampüsü'nün orada bir üniversite barı.
We're so proud to call you an alumnus, Frank, and to have your name as a permanent fixture on our campus.
Seni mezunumuz olarak anmaktan gurur duyuyoruz Frank, ve kampüsümüzde adını ölümsüzleştirmekten de.
But I left this campus with fond memories.
Ama bu kampüsü çok güzel anılarla terk ettim.
When I walked on campus today,
Bugün kampüse girdiğimde,
Uh, campus security, Your Honor.
Kampüs güvenliği olacaktı, sayın yargıç.
Hey, yo, campus security is coming.
Hey, güvenlik bu tarafa geliyor.
One set of lovers campus beds.
Bir adet üniversiteli aşıklar yatağı.
Your father went to campus for a little while.
Baban kısa bir süre için kampüse gitti.
Naturally I became an instant celebrity on campus.
Doğal olarak bir anda kampüste ünlü oldum.
We thought it would be fun, so we started up on campus.
Eğlenceli olacağını sandık bu yüzden biz de kampüste başlattık.
Look, if Nate is running this game on campus, that means he's there, right?
Eğer Nate kampüste oyunu düzenlediyse orada olduğu anlamına gelir değil mi?
It's a campus game like Assassin.
Suikastçı gibi bir kampüs oyunu.
A lot of the players are leaving campus.
Oyuncuların çoğu kampüsten gidiyor.
Yes, this is about the campus game Being Billy. Laura, it's Skye.
- Evet, Billy Olmak oyunuyla ilgili.
Campus police have been jobbed by Laura and her friends too many times before in the past, they said they'd send somebody around later, which means never.
Kampüs polisi, Laura ve arkadaşları tarafından eskiden çok kafalanmış. Biraz daha sonra birini göndereceklerini söylediler bu da hiç göndermeyecekleri anlamına geliyor.
They must have one on campus.
Kampüste bir sera olsa gerek.
A week ago, he showed up here on campus looking for Laura.
Bir hafta önce, kampüse gelmiş Laura'yı arıyordu.
It's the first time police has entered JNU Campus. And, your reaction?
Polis ilk defa JNU Kampüsüne girdiği zaman...
My general concern, Mr. Furst, is that you are promoting gambling on campus.
Öncelikle Bay Furst... kampüs içerisinde kumar oynamayı teşvik etmeniz beni rahatsız ediyor.
Gambling is forbidden on campus.
Kampüste kumar oynamak yasak.
Bookmaking is forbidden on campus.
Kampüste bahis oynatmak yasak.
And if you don't change your tune, you're going to be forbidden on campus as well.
Tavrınızı değiştirmezseniz... siz de kampüsteki yasaklılardan biri olacaksınız.
There's a building on the Aster Corps campus- - Building J.
Aster Şirketi yerleşkesinde bir bina var.
You ain't the big man on campus no more.
Sen artık buraların patronu değilsin.
You were at a campus for two hours, and you were practically in a threesome.
İki saatliğine bir kampüse gittin ve resmen üçlü yaptın.
Half the campus.
- Kampüsün yarısı.
You saved our house and its honor and its position as top party house on campus.
Evimizi ve onurunu, ve kampüsteki en iyi ev partisi pozisyonunu kurtardınız.
Brittany is at M.I.T. touring the campus because she's got an early acceptance.
Brittany M.I.T. in tur kampüsünde çünkü ön kayıtları aldı.
In this campus.
Bu kampüste.
Is Principal Robert on campus today?
- Müdür Robert hala kampüste mi?
I specially called yöu to inform yöu that... no one in the campus should find out about what happened last night.
Sizi özel olarak buraya çağırdım çünkü kampüste olanları hiç kimsenin bilmemesi gerekiyor.