Can't wait to see you translate Turkish
517 parallel translation
Can't wait to see those pictures you took of the big car fire.
Çektiğin büyük araba yangını fotoğraflarını görmek için sabırsızlanıyorum.
Oh, I just can't wait to see you again, Alvin.
Seni tekrar görmek için sabırsızlanıyorum, Alvin.
I can't wait to see you.
Seni görmek için bekleyemiyorum!
I'm sorry I can't wait to see you off, but I have to get back to the office.
Üzgünüm, seni giderken bekleyemeyeceğim, ofise geri dönmek zorundayım.
I can't wait to see you.... goodbye.
Seni görmek için sabırsızlanıyorum.... güle güle.
I can't wait to see the things you did in Britanny.
Britanya'da yaptığın şeyleri görmek için can atıyorum.
I have a lovely new specimen, but I can't wait to see you.
Hoş bir yeni örneğim var, seni görmek için sabırsızlanıyorum.
If this is where you work, I can't wait to see what you work at.
Eğer çalıştığınız yer buraysa, kim bilir çalıştığınız şeyler nasıldır.
- I can't wait to see you in one.
Seni öyle bir şapkayla görmeyi isterim.
You just can't wait to see me in bankruptcy, can you?
İflâs ettiğimi görmek için sabırsızlanıyor musun?
I just can't wait for you to see my new dress.
Yeni elbisemi görmen için sabırsızlanıyorum.
I can't wait for you to see our newest Laeliinae,
Yeni çiçeğimizi görmek için sabırsızlanıyorum,
I loved your wire and I can't wait to see you, really.
Seni seviyorum ve gerçekten seni görmek için sabırsızlanıyorum.
Bet you can't wait to see how it turns out.
Sonunu okumak için sabırsızlanıyorsun galiba?
I can't wait to see what you write.
Yazış tarzını merak ettim şimdi.
I had to wait until today cos he has a scar on the back of his neck and when his hair is long you can't see it.
Bugüne kadar beklemek zorunda kaldım. Çünkü boynunda bir yara izi vardı. Ve saçı uzun olduğu için görünmüyordu.
I'll bet you can't wait to see the Xerox room.
Fotokopi odasını görmek için sabırsızlanıyorsundur.
I can't wait to see you, darling.
Beklemeye daha fazla dayanamıyorum.
I can't wait for you to see the loft.
Çatı katını görmen için sabırsızlanıyorum.
What did he say? I can't wait to see you here.
Buraya gelmen için sabırsızlanıyorum. "
Like mother like daughter. You know how Lila Loomis feels about you. She can't wait to see you re-institutionalized.
Lila Loomis'e kalsa siz şimdiye kadar tımarhaneyi boylardınız.
i just can't wait to see their faces, when they see you.
- Seni gördüklerinde yüz ifadelerini görmek için sabırsızlanıyorum.
Sorta like a snow plane. Can't wait to see how you're gonna make snow.
NasıI kar yağdıracaksın merak ediyorum.
She can't wait to see you.
Helen seni görmek için can atıyor.
OK. I can't wait to see you both.
İkinizi de dört gözle bekliyorum.
I can't wait to see you
Her gün seni bekliyorum.
I can't wait to see you
Kendimi iyi hissetmiyorum. Her gün seni bekliyorum.
They can't wait to see you.
Seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- Robert can't wait to see you.
- Robert seni görmeyi bekleyemedi.
Did you see here the mayor's wife can't wait to become a client?
Bakın, valinin karısı müşterimiz olmak için sabırsızlnaıyor.
Different. - Anyway, she can't wait to see you.
Neyse, seni görmek için can atıyor.
Oh, I can't wait to see you.
Seni görmek için sabırsızlanıyorum.
You have the money and you can't wait to see if she's as good as the guys say she is.
Parayı buldun ve adamların söylediği kadar iyi olup olmadığını görmek için sabırsızlanıyorum....
I can't wait for you to see this.
Bu görmek için seni bekleyemedim.
Well, she told me to tell you guys what a nice time she had... and, uh, she can't wait to see everyone again.
Geçirdiği muhteşem zaman için sizlere teşekkür etmemi istedi ve, şey sizi yeniden görmek için sabırsızlandığını söyledi.
- I'm sure he can't wait to see you. - Oh.
Eminim sabırsızlanacaktır.
Can't wait to see what you're working on.
Neyin üstünde çalıştığını görmek için bekleyemeyeceğim.
She can't wait to see you.
Seni görmek için can atıyor.
I miss you. I can't wait to see you. "
"Seni görmeden edemiyorum." derdi.
I can't wait to see a certain someone's face, when you walk- -
Birinin seni yürürken izlemesini görmek için sab- -
Can't wait to see you.'
'Tamam. seni görmek için sabırsızlanıyorum.'
I won'tjeopardize everything because you two can't wait to see your name in print!
İkinizin yüzünden her şeyi tehlikeye atamam isimlerinizi kitaplarda görmeyi bekleyemem.
I can't wait to see you tonight... so I'll pick you up at 7 : 00, okay?
Seni bu gece yarısına kadar bekleyemeyeceğimi düşündüm... Yani seni bu akşam yedi gibi alırım, tamam mı?
As far as master plans go... I really can't wait for you to see.
Ana planım ters gitmezse, seni daha fazla bekletmeyeceğim.
I can't wait to see what I got you.
Sana ne aldığımı görmek için sabırsızlanıyorum.
I bet you can't wait to see the bar again.
Barı görmeye an atıyorsundur.
That you miss her. That you can't wait to see her.
Özlediğini, görmek için sabırsızlandığını.
I can't wear hats. To people coming in, it looks like hats, but wait till you see this.
Şapka gibi görünüyor olabilir, ama bir de şuna bak.
I just can't wait to see what you fellas come up with next.
Bir dahaki sefere neler olacağını bekleyemiycem sabırsızım.
I can't wait to see you take the fall.
Düşüşünü görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait for you to see.
Görmek için sabırsızlanıyorum.