English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Can't you see me

Can't you see me translate Turkish

1,170 parallel translation
You know, Mr. Kent, I really don't need a polygraph... to tell me I've been lied to. I can see it in the eyes.
Biliyorsunuz, Bay Kent, Bir yalan makinesinin bana yalan söylendiğini söylemesine ihtiyacım yok.
If you don't want to see me rip a hole in that... before you can get out of here. You better give me a little information.
Kaçmaya fırsat bulamadan... buna delik açmamı istemiyorsan, bana biraz bilgi versen iyi olur.
Can't you see me?
Beni göremiyor musun?
Where do you think you're going, if you can't see the difference between life and me?
Nereye gittiğini sanıyorsun yaşamla benim aramdaki farkı hala anlamadıysan eğer?
Can't you just see me in the part?
Bana o rolü veremez misiniz?
Oh, I see. You have to know my name but I can't know who's driving? Well, let me ask someone.
Benim adımı sorabilirsin ama ben uçağı kimin uçuracağını öğrenemem öyle mi?
But she can't come back to New York without settling with me first. And that's where you come in. See, she hired you...
Fakat New York'a önce benimle görüşmeksizin geliyor ve işte o zaman ortaya sen çıkıyorsun.
You don't think he can cross it out and write it better... so you can see it's for me, that we're friends?
Sence bunu karalayıp daha iyisini yazar mı... böylece bana ait olduğu görünse, yani arkadaş olduğumuz?
Now, here you come along, shoving me in the back of a room where I's can't even see good which means I probably not gonna graduate this summer neither.
Şimdi siz geldiniz, beni sınıfın en arkasına oturttunuz. Buradan doğru düzgün göremiyorum bile. Yani herhalde bu yaz da mezun olamayacağım.
Why don`t you see whether or not you can beat me?
Neden beni yenip yenemeyeceğini denemiyorsun?
Well, I may insult you back, but deep down inside I envy your intelligence and hope you can't see through me.
Seni aşağılardım ama derinlerde bir yerde zekanı kıskanıyorum ve umarım ne düşündüğümü öğrenemezsin.
Only now you're so terrified of causing trouble... you can't even see what it means to me.
Sadece başıma dert açmamdan korkuyorsunuz..... bunun benim için ne anlama geldiğini bile göremiyorsunuz.
I can't let the boys see me with you!
Arkadaşlarımın bizi beraber görmesine izin veremem!
Take a good, long look at me, T.C. You won't see me again until the day I take your world away from you!
Canını alana dek bir daha beni göremeyeceksin!
I can " t fiigure it. What do you see in a guy like me?
Benim gibi bir adamda ne buluyorsun?
I don't want any truck with anything else so, children, and poor people if you can't see the truth, give me make-believe.
Başka değersiz şey istemiyorum. Yani çocuklar ve zavallı insanlar, eğer gerçeği göremiyorsanız bana hayal ürünü verin.
Can't you see, Lytton, I'm asking you to help me?
Anlamıyor musun, Lytton. Senden yardım etmeni istiyorum.
Just thinking of you now makes me cry so I can't see this paper.
Şimdi seni düşünüyorum, ağlıyorum. Bu yüzden kağıdı göremiyorum.
o / My hair blowin in the breeze o / o / She can't see me watchin'o / - What can I get you?
- Ne alırsınız?
Won't be much help with this heat, the kind of heat that makes me want to head for that swimming hole with my friend James, strip off everything, including my panties, which you can see through anyway,
Gerçi sıcağı önlemeye yeterli olmayacak. Bu öyle bir sıcak ki, eski dostum James ile beraber bir havuza gidip, üstümdeki her şeyi, külotum da dahil olmak üzere, çıkarmak isteyeceğim.
Don't make me restrain you, because I've been working out, see?
Yapma, canını yakabilirim, biraz vücut çalıştım da.
The Police Department won't let me! You will see once I don the uniform as to what I can do!
Bir kez bana izin verin sonra göreceksiniz müfettiş üniforması alayım..
I don't see how you can sit there eating, and not even offer me any? I gave you a taste.
Orada öylece oturup o çorbayı içerken bana da çorbadan biraz olsun içmem için teklif etmemeni aklım almıyor.
Can't you see me?
Beni görmüyor musun?
You know, when I'm down and you give me these words of wisdom and you say to me, " Honey, you don't need to see a shrink.
- Moralim bozuk olduğunda bana destek olmak için " Canım, psikologa gitmene gerek yok.
Well, you save me. No, don't you see? I can't.
Görmüyor musun, yapamam.
- You don't see me whining. - How can you be so cool about it?
Çünkü ben senden büyüğüm, ufaklık.
Forgive me if I don't give you a big hello hug, but as you can see, I'm wearing this greasy apron.
Size sarılamadığım için affedin. Gördüğünüz gibi önlüğüm yağlı.
I'm afraid there won't even be a wedding if you can't get rid of that rotten habit, and he's just ordered me to see that you do!
O rezil alışkanlıktan kurtulmazsan korkarım nikâh bile olmayacak. Bana bunu emretti.
Why don't you read this book and let's just see if you can explain it to me.
Neden bu kitabı okumuyorsun ve sen bana açıklayabilecek misin görelim.
YOU CAN'T SEE THIS GIRL ANYMORE. WHAT? YOU'RE FORBIDDING ME TO SEE HER?
Dinle, James bu kızı daha fazla göremezsin.
I don't see why you can't come to Deep Space 9 with me.
Neden benimle Deep Space 9'a gelemiyorsun anlamıyorum.
What secrets can Stiva have from me? I don't want you to see it because Stiva has a passion for wiring.
- Bilmeni istemiyordum ama Stiva nedense telgrafla haber vermeyi çok seviyor.
You can't see me.
Beni görmüyorsun.
What do you mean, I can't see him? He's me son!
Ne demek göremezsin?
If you won't let me see your wound, I can't help you.
Yaranızı görmezsem yardımcı olamam.
99 % of this world... isn't comfortable with a lie, Mr. Wayland... but you and me... well, we fall into that tiny fraction... who can see beyond all that.
Dünyanın % 99'u bir yalan ile rahat edemez Bay Wayland. Fakat sen ve ben her şeyin ötesini görebilen küçük dilimde yer alıyoruz.
If you'll bear with me... let's see if we can't work something out.
Biraz sabırlı olursan... belki bunu aramızda halledebiliriz.
They can't see me, or you or even your friend the late Commander Bond who is at this moment on his way to the bottom of the South China Sea.
Seni ya da beni hatta şimdi Güney Çin Denizi'nin dibinde olduğunu sandığım arkadaşın eski Komutan Bond'u bile göremezler.
Can't you see the truth in them? Answer me, Seema.
Onlar sana yalan söyleyebilir mi?
I won't bore you. I can see you get angry or shout at me.
Kızgın olabilirsin yada bende bağırabilirim.
I can bear my own ignominy, Raja, but I won't be able to see my brother dead You called me your sister, did you not
Kendi rezalatime katalanabilirim Raja benim erkek kardeşimi ölü göremeyeceğim
- Can't you see me?
- Beni göremiyor musun?
Where's the booth with the kneeler... and the sliding window through which you can't see me?
Tahtadan kulübe nerede? ... Ve senin beni göremeyeceğin perdeli pencere?
I know you can't stand to see me.
Benimle aynı odada kalmaya dayanamadığını biliyorum.
I know you can't see me or hear me.
Beni göremediğini veya duyamadığını biliyorum.
'Cause you started something oh, can't you see that ever since we met you've had a hold on me it's this way.
Buradan.
Well, you see detective, I can't seem to remember one single bad place a cop ever helped me out of.
Bakın dedektif, tek bir kötü yerde bile polisin yardım ettiğini hatırlamıyorum.
Look into his eyes and tell me you can't see his fear.
Gözlerine bak ve bana korkusunu görmediğini söyle.
I was wondering if you could show me where the Smythe-Bates building is. - You can't see?
- Göremiyor musun?
Don't tell me you can't see through his routine.
Sakın bana tavırlarından anlamadığını söyleme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]