Can i just say something translate Turkish
157 parallel translation
Can I just say something...
Sadece bir şey söyleyebilir miyim?
- Can I just say something?
- Bir şey söyleyebilir miyim?
Can I just say something a minute?
Bir dakikanızı alabilir miyim?
Can I just say something?
Bir şey diyebilir miyim?
Look, can I just say something?
Bak, bir şey söyleyebilir miyim?
Can I just say something, then we don't have to talk about it again?
Son bir şey söyleyebilir miyim, sonra bu konuyu kapatalım.
Can I just say something?
Bir şey söyleyebilir miyim?
Can I just say something here?
Ben bir şey söyleyebilir miyim?
Can I just say something, please?
Birşey söyleyebilir miyim, lütfen?
Can I just say something?
Bir şey söylemek istiyorum.
Can I just say something that... that might change your mind?
Fikrini değiştirecek bir şey söyleyebilir miyim?
Can I just say something? No.
Bir şey söyleyebilir miyim?
Okay, can I just say something, please?
Tamam, sadece bir şey söyleyebilir miyim, lütfen?
Before you get out, can I just say something?
arabadan inmeden önce bir şey söyleyebilir miyim?
H, can I just say something first?
H, önce ben bir şey söyleyebilir miyim?
- Can I just say something- -
- Birşey söyleyebilir miyim- -
And can I just say something?
Bir şey söyleyebilir miyim?
- Can I just say something?
- Sadece birşey söyleyebilir miyim? - Hayır.
Look, can I just say something?
Bir şey söyleyebilir miyim?
You know, dude, can I just say something?
Bilirsin, ahbap, Bir şey söyleyebilir miyim?
Can I just say something here?
Bir şeyler söyleyebilir miyim?
Can I just say something?
Birşey söyleyeyim mi?
Gentlemen, before you leave, can I just say something? I don't know, Don.
Beyler, gitmeden önce, ben bir şey söyleyebilir miyim?
Your Honour, can I just say something? Let me- -
Sayın Hakim, bir şey diyebilir miyim?
Just, before you do, can I just say something?
- Sadece, bunu yapmadan önce, birşey söyleyebilir miyim?
Can I just say something, actually, cos I haven't actually had the chance to say anything yet?
Bir şey söyleyebilir miyim? çünkü daha hiçbir şey söyleme fırsatında bulunamadım?
And can I just say something?
Ve bir şey söyleyeyim mi?
Okay, can I just say something?
Size bir şey söyleyebilir miyim?
Particularly hurting them just because I'm sore at their folks. Judge, can I say something?
Bildikleri her şeyi kimin öğrettiğini ve de sevdirdiğini bilirler.
I don't find it easy to talk at a time like this, but I got to say something about that guy up there, and I can sum it all up in just one word... courage, dedication, daring, pride, pluck, spirit, grit, mettle
Böyle bir anda konuşmak hiç kolay değil ama yukarıdaki adam hakkında bir şey söylemeliyim ve her şeyi tek kelimeyle özetleyebilirim... Cesaret kararlılık, cüret, onur, moral, metanet, şevk ve...
I'll just have to find something good I can honestly say about her.
Hakkında dürüstçe konuşabileceğim, iyi bir özelliğini bulmam lazım.
Can I say something or am I just a plaything in the hands of two superior beings?
- Durun biraz. Ben de bir şey söyleyebilir miyim yoksa iki üstün yaratığın ellerindeki oyuncak mıyım?
But love, true love it isn't something that just comes along like a train where you can say, "Hey, I'll just catch the next one."
Gerçek aşk, tren gibi gelen bir şey değil. Öyle olsa belki, bir sonrakine yetişirim " diyebilirdik.
Just call her up and say you have to stay in... -... to wash your hair or something. - I can't, Joey.
Ona saçlarını yıkamak yada başka bir şey için burada kalmak zorunda olduğunu söyle.
I know, I just got here, but can I please say something?
Yeni geldiğimi biliyorum ama bir şey diyebilir miyim?
I can't just give it to you. you have to say something, come on...
Parayı öylece sana veremem. Bir şeyler söylemelisin. Hadi.
I mean, can't you just say "If you ever see Saddam again, I'll break your legs!" Or, or "I'm gonna go kick Saddam's ass!" Or something?
Yani, "Bir daha Saddam'ı görürsen senin bacaklarını kırarım!" ya da, "Saddam'ın kafasını kıracam!" gibi bişey söyleyemez misin?
How can you say that? I'll just get you something in a minute.
bunu nasıl söylersin 1 dakika içinde birşeyler hazırlatırım.
You say that like it's something I can just do.
Bunu yapabileceğim bir şeymiş gibi söylüyorsun.
Want some? Riff, I know I'm just a security man and everything, - but can I say something like a friend?
Riff, sadece bir güvenlik görevlisi olduğumu biliyorum,... fakat sana bir dost tavsiyesinde bulunabilir miyim?
I mean, you just get a chance to see something happen, and all you can say is, "Watch out".
Yani, ne olacağını görme şansına sahipsin ama tüm diyebildiğin "Dikkat et!".
Look, maybe it's Candace, or maybe it's just being back here... but I can tell there's something on your mind... and I just want to say that even though you've graduated... my office door is still always open to you.
Belki Candace'dir, belki de buraya geri döndüğümüz için ama aklında kalması gereken bir şey var ve bunu mezun olduğun halde diyeceğim ofisimin kapısı sana hep açık.
I mean, can I just say something? I'm not...
Bir şey söyleyebilir miyim?
Mr. Monk, I've just got to say something, and I hope you don't think I'm out of line. But I'm a single parent, and I can tell you it's hard.
Ben bekar bir anneyim, Sana bunun çok zor olduğunu söyleyebilirim.
Can I just say, I think you're blowing it? I mean, tha s just her, she's looking for something.
O yardım istiyor.
It's like he's holding something back, and you know what, either I do this thing, or I don't do this thing, but I can't just say local calls only.
Sanki bir şeyi söylemek istemiyor. ve biliyor musun? Bunu bilsem de bilmesem de... telefon görüşmeleriyle olacak bir şey olmadığını söyleyebilirim.
Can I just say that you've promised you'll be there unless it's something like literally impossible for you to get out of?
Ona imkansız bir durum dışında geleceğine söz verdiğini söyleyebilir miyim? Şey dışında...
Can I just say something?
Sana birşey diyeyim mi?
I just want to... If I can say something.
Bir şey söylemek istedim de.
Can I say something about these songs, just one musician to another?
Bir müzisyen, diğerine bu şarkılar hakkında bir şey söyleyebilir mi?
On the plane on the way over, I was dreading having to say something at the church to my imaginary congregation of two because you can't lie at a funeral - standing beside the coffin - you just can't. There was a woman from South America.
Uçakta buraya gelirken abim ve benden oluşan hayali topluluğuma konuşma yapma fikrinden tiksiniyordum.