Can you talk to him translate Turkish
625 parallel translation
If he only comes out at night, how can you talk to him?
Eğer sadece geceleri çıkıyorsa, onunla nasıl oldu da konuştun?
Can you talk to him?
Onunla konuşabilir misin?
Can you talk to him?
Onunla konuşur musun?
- You can't even talk to him.
- Onunla konuşamazsın.
It means he can't talk to anybody, and you can't talk to him.
Kimseyle konuşamaz, sen de onunla konuşamazsın demek bu.
You can go and see Fukusuke and talk to him
Gidip Fukusuke'yi görür onunla konuşabilirsin.
I can't promise you that but there'll be a licensed agent here later if you wanna talk to him.
Ona söz veremem, ama daha sonra lisanslı bir işveren gelecek, onunla konuşursun.
You can talk to him in the morning.
Sabah konuşursun.
You can talk to him all day and all night, till midnight.
Onunla bütün gün konuşabilirsiniz. Gece yarısına kadar tabii.
Suppose we go to the drug store and call up Uncle Charlie, you can talk to him yourself
Eder misin?
You can talk to him. He's no 9 : 00 dude.
Onunla konuşabilirsin, artık yakın ahbabım.
- You mean he's so tough I can't talk to him?
- Konuşulmayacak kadar sert mi?
Donnie, how can you let him talk to me like that, your fiancée?
Donnie, onun benimle, senin nişanlınla, böyle konuşmasına nasıl izin verebilirsin?
Calm him down, talk to him, and see if you can't get him to change his attitude.
Sakinleştir. Konuş onunla. Tutumunu değiştirebilecek misin bak bakalım.
You can talk to him, but I don't think he'll cooperate.
Onunla konuşabilirsiniz, ama yardımcı olacağını sanmam.
You can talk to him and go to his lectures.
Onunla görüşüp derslerine gidebilirsin.
- I know. I find it hard to believe you can't talk to him.
Onunla konuşamadığına inanmak zor.
You can't talk to him about it. I've tried.
Onu buna ikna edemezsin.
You can talk to him.
Onunla konuşabilirsin.
If it's hard for you to talk about it, I can tell him.
Senin için anlatması bu denli zorsa, ona ben de anlatabilirim.
You can't talk business to him now.
Görmüyor musunuz?
You can't learn him to talk nice. Not Like this rich woman could.
Zengin kadından düzgün konuşmayı öğrenir
An unknown monk comes to you and you like the fact that you can talk about books with him and you decide to take him and favor him.
Tanımadığın bir rahip geliyor ve sırf onunla kitaplar hakkında konuşabiliyorsun diye onu alıp iyilik yapmaya çalışıyorsun.
You can't talk to him.
Derdi ne bilmem.
I mean, a guy can talk to you and you'll give him a straight answer.
Demek istediğim, bir erkek senle konuşabilir ve sen ona kesin cevap verebilirsin.
- You can talk to him now.
- Şimdi onunla konuşabilirsin.
- So you can talk to him from Kingsbay.
- Yani Kingsbay'dan onunla irtibata geçebilirsiniz.
If you're his friend, you can talk to him whenever you want.
Eğer onun arkadaşıysan, onunla dilediğim zaman konuşabilirsin.
- No, you can't talk to him.
- Hayır, onunla konuşamazsın.
You can talk to him.
Onunla konuşabilirsiniz.
Can't you at least talk to him?
En azından onunla konuşamaz mısın?
You got to get ahold of yourself... ... so you can talk to him, and see if he'll come out.
Kendini toplamalısın sonra onunla konuşabilirsin, bakalım dışarı çıkacak mı.
You can't talk to him.
Onunla konuşamazsın.
We'll need to talk to Morane. Maybe you can ask him to come for a drink.
Bizimle bir içki içmesini teklif eder misin?
I think I'll invite him out to the summerhouse tonight, so that we can talk about you more.
Sanırım bu gece onu yazlığa çağıracağım, böylece senden biraz daha söz edeceğiz.
- Can't you talk to him?
- Onunla konuşamaz mısın?
When he's better, you can talk to him.
Daha iyi olduğunda, gelip onunla konuşabilirsiniz.
You can talk to him if...
Onunla konuşabilirsiniz, eğer...
There you can talk to him in peace.
- Rahatça konuşabilmeniz için.
If you can talk him into going into a tubercular sanitarium... and if he gets the money to pay for it, you give me a call.
Onu verem sanatoryumuna gitmeye ikna edersen... ve ödeyecek para da bulursa, beni ararsın.
The only trouble is you can't talk to him without the other guy, Smith.
Tek sorun, onunla diğer adam, Smith olmadan konuşamazsın.
You can talk to the emperor and tell him that Herr Zummer is an awful choice.
İmparatorla konuşur ona Herr Zummer'in berbat bir seçim olduğunu söylersiniz.
Can't you talk to him?
Onunla konuşamaz mısınız?
Perhaps you can talk to "him"
Belki onu sen alabilirsin.
You can talk to him yourself.
Kendisiyle o zaman konuşabilirsiniz.
You can't go talk to him.
- Hayır, konuşamazsın.
How do you expect him to talk if he can't even see the bastard's face?
O herifin yüzünü göremezse, hakkında konuşmasını nasıl beklersiniz?
The way I see it, either you can stay here and keep blaming me - - or go talk to him and only have yourself to blame.
Bence, ya burada kal ve beni suçlamaya devam et Ya da gidip onunla konuş ve kendi kendine suç at.
Now, maybe you can [Laughs] "talk" to him.
Şimdi, belki [Gülme] "konuşabilirsin" onunla.
You can't talk to him!
Hayır bayan, çıkamazsınız!
- You can't talk to him.
Kenara çekil.