English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Cellar

Cellar translate Turkish

2,265 parallel translation
It's supposed to rain down there, so make sure that all the cellar windows are closed.
O tarafta yağmur yağacakmış, bütün bodrum pencerelerinin kapalı olduğundan emin ol.
The fucking boss down in the cellar,
Bodrumdaki adi patron, beyaz sabahlık..
And, uh, I was fixing a cup of tea, and Michael was in the cellar replacing a bottle of wine that we hadn't opened.
Kahve hazırlıyordum. Michael da mahzene, açmadığımız şarabı koyuyordu.
- Why would she come to the cellar... -... if it wasn't to visit us?
Amacı bizi ziyaret değilse, burada ne işi vardı o zaman?
Already caught a mouse down the cellar.
Fare bile yakaladı mahzende.
Count Grishnackh was living in the cellar.
Count Grishnackh bir hücrede yaşardı
But it was full of rococo furniture and a wine cellar and...
Ama içerde rokoko tarzı mobilyalar ve şarap mahzeni vardı.
Let's pop down to the cellar later and see what we need to buy.
Daha sonra kilere inip ne alacağımıza bir bakalım.
And smelling a lot like my wine cellar.
Şarap kilerim gibi kokuyorsun.
I searched every cellar.
Her bodrumu her mahzeni arayarak.
- Oh, I thought it was the wine cellar.
- Ben şarap mahzeni sanmıştım.
In the cellar.
Mahzende.
It's not on our list... we have it on special reserve down in the cellar...
Menüde yoktur. Aşağıdaki mahzende, özel rezervimizde bulunur.
We found the others with the backs of their heads blown off in Kevin's wine cellar.
Diğerlerini kafaları uçurulmuş halde Kevin'in şarap mahzeninde bulduk.
When they arrive they go a the window of the cellar.
Durum sakinleşince bodrum camından girin.
Quarter by quarter, beginning from the cellar.
Oda, oda. Bodrumdan başlayarak.
It enters the building, from the cellar.
Bodrumdan başlayarak binayı temizleyin.
There is nobody in cellar.
Delta 5, merdivenlerin yanında bodrumdayız.
Pon those of the cellar, I want to know where it is the type.
Bütün veri bankasını kontrol et. O adamın kim olduğunu bilmek istiyorum.
- Cellar.
- Aşağıda mı? - Evet.
- If. - In the cellar. - If.
Bodrumda mı?
This is the very first wine cellar I've seen in miami.
Miami'de gördüğüm ilk şarap mahzeni.
So, how did you guys figure out I was in the cellar?
Şarap mahzeninde olduğumu nasıl anladınız?
I locked the girl in the cellar.
Kızı bodruma kilitledim.
I have done much worse things than leaving some girl in a cellar.
Bir kızı hücrede bırakmaktan daha kötü şeyler de yaptım.
This will end badly for us - just because you left that girl in the cellar.
Bu bizim için çok kötü bir şekilde bitecek çünkü o kızı hücrede bıraktın.
Rogosin seems to think he's locked in a cellar.
Rogosin görünüşe bakılırsa onun bir hücreye kapatıldığını düşünüyormuş.
There's food in the cellar, even something to drink.
Hücrede yiyecek, hatta içecek bir şeyler bile varmış.
There is someone with him in the cellar.
Hücrede onunla birlikte biri daha varmış.
Tell him that the steroids are in the cellar in a cooler. All right?
Steroitlerin bodrumda buzdolabında olduğunu söyle, tamam mı?
About the Tokay, look in the cellar.
Ve Tokay için, mahzene bakın.
This cellar is the best place. We can do whatever we want.
Ama büyük çocuklar bazen burada takılıyor.
Her nude body was found in a cellar, and she was strangled and raped.
Çıplak cesedi bir mahzende bulunmuş, boğazlanmış ve tecavüze uğramış.
We'll be discreet. We just need to take a look at your cellar.
Sadece bodruma bakmamız gerek.
So he's done with the tour of the main house, but before he goes he asks the realtor to see the cellar, and boom.
Evin içini gezmiş ama gitmeden önce emlakçıdan bodrumu göstermesini istemiş ve olan olmuş.
Jan intended to leave Mira at the altar, while Mace broke into David Gaffney's cellar to steal his priceless wine collection and skip town.
Jan, Mira'yı evlenirken bırakacaktı, o sırada Mace, David Gaffney'in şarap mahzenine girip, şarap koleksiyonlarını alıp şehri terk edecekti.
The wine cellar.
Şarap mahzeni.
Gus and Mira discovered, uh, Mace Rhoden robbing the cellar.
Gus ve Mira, Mace Rhoden'ın mahzeni soyduğunu fark ettiler.
His workshop in the cellar...
- Bodrumdaki atölyesi.
No, I... broke into his wine cellar.
Hayır, ben şarap mahzenine sızdım.
I didn't even know wal-mart had a wine cellar.
Wal-mart'ın bir şarap mahzeni olduğunu bilmiyordum.
YEAH, WE'RE FINE. UM, THERE'S A FUSE BOX IN THE CELLAR.
Bodrumda sigorta kutusu var.
I'm gonna open up some wine. I'll get a bottle from the cellar.
- Peki bir bara girebiliyor musun?
I'm fine, really. You heard her say they had a wine cellar.
Huzursuz olmanı istemiyorum, ama burada olmaktan mutluyum.
I mean, yeah, you don't have a boyfriend or a wine cellar or a nice house or the ability to cook or depth or morals.
Pekala, ikinize de zencefilli gazoz getireceğim. Kıvrımlı pipetle? Kıvrımlı pipetleriniz mi var?
As in dungeon. Cellar. Prison.
Zindanda gibi, bodrum katında, hapishanede.
Well, something chewed through the cellar door and the floor is covered with paw prints... is can only mean one thing :
Bir şey kiler kapısını kemirmiş, yerler de pati izleriyle dolu... Bütün bunlar tek bir anlama geliyor :
No, but ocean park had a wine cellar with an access door, and Pasadena had an in-floor heating system riddled with a bunch of old steam tunnels.
Hayır, ama Ocean Park'taki evin bir şarap mahzeni varmış ve Pasadena'dakinin de buhar tünelleri ile çalışan bir yerden ısıtma sistemi varmış.
You'll be safe in the cellar.
Mahzende güvende olursun.
After he escaped from the cellar, I searched for him everywhere.
Mahzenden kaçtıktan sonra her yerde onu aradım.
It is in the cellar.
- O alt katta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]