Chaplain translate Turkish
560 parallel translation
The chaplain will pray.
Papaz dua edecek.
I brought my regimental chaplain.
Alay rahibini getirdim.
Chaplain.
Chaplain.
It's the chaplain.
Vaiz gelmiş.
So, see the Chaplain, Frankie.
Bu yüzden, Chaplain'i gör Frankie.
chaplain to the King's galleys.
Krallık kalyonları papazı.
I hereby appoint you chaplain to the King's galleys because his majesty and France need you.
Sonuç olarak Fransa ve majestelerinin size ihtiyacı olduğundan sizi Krallık kalyonları papazı ilan ediyorum.
Here you are, chaplain to the galleys, and your galley slaves stink so much, you will appreciate the sweet smell.
İşte siz, kalyonların papazı, ve kalyonlarınızdaki köleler çok kötü kokuyor, güzel kokunun değerini anlayacaksınız.
This might hurt your Christian sensitivity, dear chaplain, but the whip is absolutely necessary.
Bu Hristiyanlık duyarlığınızı incitiyor olabilir, değerli papaz... ama kırbaç kesinlikle gerekli.
I let the chaplain save me and got a parole in no time.
Islahevinin vaizinin himayesine girdim, bir de şartlı tahliye çıkarttım.
Tell the chaplain.
Papaza anlat.
Chaplain.
Papaz.
- How am I doing, Chaplain?
- Durumum iyi mi, Chaplain?
I called a chaplain friend of mine and asked him to stand by.
Papaz bir arkadaşımı aradım ve hazır bulunmasını istedim.
Even Steve had applied to go over as a chaplain.
Steve bile ordu papazlığı için başvurmuştu.
- Save the advice, chaplain.
- Ayini kes papaz.
I'll see the chaplain.
Papazla görüşürüm.
That's my problem, Chaplain.
Bu benim sorunum, Teğmen.
Right now that'll do you as much good as a slip from the chaplain.
Ama bunun sana papadan aldığın izin belgesi kadar bile faydası olmaz.
You know, the guys in the corps... the ones who go to see the chaplain the night before an attack... have to eat fish on Friday... we call them mackerel snap...
Biliyor musunuz, saldırıdan önceki gece.. .. ordu papazını görmeye giden bahriyeliler.. .. cuma günleri balık yemek zorundalar.
You're a chaplain or something?
Bir din görevlisi falan mı?
Why don't you spend them with the Chaplain?
Bunu niçin Papazla birlikte geçirmiyorsun.
The Chaplain phoned me tonight.
Papaz bu gece bana telefon etti.
Chaplain says don't marry the girl.
Rahip o kızla evlenemezsin diyor.
The Chaplain, the Colonel, everything in triplicate, right through channels.
Kilise, Albay, her şeyi düşündüm. Doğru zamanda harekete geçeceğim.
- Thank you, chaplain.
- Sağ ol, peder.
- You're not the chaplain.
- Sen peder değilsin.
A chaplain.
Ordunun papazı.
It says "traveling chaplain."
"Gezgin papaz" yazıyor.
No wonder he looks kind, if he's a chaplain.
Nazik görünmesine şaşmamalı eğer papaz ise.
I see our chaplain, Father Andre, is here.
Papazımız, Peder Andre de burada.
- Yes, by the chaplain.
- Evet, vaiz verdi.
- Who's the chaplain?
- Hapishane vaizi kim?
By the prison chaplain, no doubt?
Şüphesiz nikahı cezaevi papazı kıydı?
You bucking for chaplain or something?
Papaz olmayi mi düsünüyorsun?
Bad thoughts, as the chaplain used to say.
Papaz onlara "ahlaksız düşünceler" derdi.
I have the chaplain.
Rahibi getirttim.
Never mind the chaplain, Frank.
Rahibi boş ver Frank.
Mother Goose is requesting a chaplain.
Kaz ana bir rahip istiyor.
- The French and Germans will take Rome... and elect a new pope who will be a mere chaplain to the kings.
- Sonra? - Fransa'yla Almanya Roma'yı alacak. Krallara rahiplik edecek yeni bir papa seçecekler.
colonel Ryan, this is Captain Costanzo, our regimental chaplain.
Albay Ryan, bu Yüzbaşı Costanzo, alay papazımız.
- Send the chaplain and the doctor here.
- Rahiple doktoru gönder.
I thought that you might need a chaplain.
Sizin bir papaza ihtiyacınız olabileceğini düşündüm.
Why don't you tell it to the chaplain?
Neden papaza söylemiyorsun?
Remember the chaplain's clerk, Willie Jay?
Papazın katibi Willie Jay'i hatırlar mısın?
I refused to see the prison chaplain three times.
Hapishane papazını üç kez görmeyi reddettim.
I really don't need to see the chaplain.
Papazı görmeye gerçekten ihtiyacım yok.
The chaplain, who leads the prisoner here, conducts the last rites.
Papaz mahkûma sunağa kadar eşlik eder ve son kutsamayı yapar.
Chaplain, shall we begin with a prayer?
Papaz Efendi, duayla mı başlasak?
Well, have you got the chaplain, Frank?
Rahibi buldun mu Frank?
Yes, and spies on me in my own court... stirs up my enemies throughout Italy... and even boasts in private that he'll put a Frenchman on the throne of Peter... and before long make me his chaplain.
Elbet! Hanedanıma casuslar göndererek! İtalya'daki düşmanlarımı kışkırtarak!