Chimes translate Turkish
595 parallel translation
[communicator chimes] Captain, we've identified the bodies.
Yüzbaşı, cesetlerin kimliğini belirledik.
Is this a proper time for him to be working... with the funeral chimes still ringing in his ears?
Atölyesinde. Kulaklarında hala cenaze çanlarının sesi çınlıyorken nasıl oluyor da çalışabiliyor, çalışmanın zamanı mı?
I hope those chimes don't keep you awake.
Umarım çanlar sizi uykusuz bırakmaz.
The chimes of Brisson's clock here merely confirmed what I already knew.
Brisson'un saatinin çalışı zaten bildiğim şeyi doğruladı.
Your chimes will forever...
Çanların sonsuza dek
Look, the chimes have awakened Harper.
Artık Harper'dan gideceğiz.
The cathedral chimes.
Katedralin çanları çalıyor.
# I can hear Sunday chimes
Pazar ilahileri duyabiliyorum
Instead of chimes, it... yodels.
Çan sesi yerine, şarkı işte...
Listen for the chimes, dear.
Çan seslerini dinle, hayatım.
It chimes.
Çalıyor.
No sound of birdsong, no voices, no sound of shipping, and not even the chimes of old Big Ben!
Ne bir kuş sesi ne bir insan sesi ne bir gemi sesi hatta yaşlı Big Ben'in melodisi.
When the chimes end, pick up your gun.
Müzik bitince, silahını al.
When the spires of York Minster Now burst on my view... And the chimes they were ringing a knell
Benim Gördüğüm York tepelerinde patlamalar olacak... ve çanların sesleri yine bildiğimiz gibi çalacak.
To hear the chimes of Big Bill.
Big Bill'in çan seslerini duymayı.
The chimes should occur in about... 12 hours time.
Çalınmasına yaklaşık... 12 saat var.
I resigned... - because... - ( Chimes stop )
İstifa ettim... çünkü...
- [Clock Chimes] - It was the most difficult thing I ever had to do in my life.
- Bu tüm hayatım boyunca, yapmak zorunda kaldığım en güç şeydi.
There was the passing bell, the fire bell the call to Mass, the chimes of great devotion and people listened, and went to visit the dying, bury the dead or take up their blunderbusses when they heard the alarm
Geçiş çanı vardı, yangın çanı ayine çağrı çanı, büyük inanç çanları ve insanlar dinler, ölmekte olan kişiyi ziyarete gider, ölenleri gömer ya da alarmı duyduklarında karabinalarını çıkarırlardı.
It meticulously impregnated you life, your movements, the hours you keep, your room, it took possession of the cracks in the ceiling, of the lines in your face in the cracked mirror, of the pack of cards ; it slipped furtively into the dripping tap on the landing, it echoed in sympathy with the chimes of each quarter-hour from the bell of Saint-Roch.
Titizlikle girdi hayatına, hareketlerine, saatlerine, odana tavanındaki çatlakları, kırık aynanda gördüğün yüzündeki çizgileri, iskambil desteni eline geçirdi bir hırsız gibi musluğundan damlayan suya sızdı her çeyrekte Saint-Roch'un çanıyla birlikte yankılanıyor.
You heard the chimes?
Saatin çan seslerini duydun mu?
The welcoming music and finger chimes of the belly dancer mark the beginning of this most unusual dining adventure.
Hoş bir müzik ve parmaklarında zillerle bir dansöz en alışılmadık yemek deneyiminin başlangıcıdır.
I'd tell you about my chimes.
Çıngıraklardan söz etseydik.
The wind chimes on my porch.
Balkonumdaki çıngıraklar.
You want to see the chimes.
Çıngırakları görmek için.
You do have chimes.
Epey çıngırağın varmış.
Chimes, mostly.
Genellikle çanlar.
You can make a good living in this city doing nothing but chimes.
Çanlar olmadan işini düzgün yapmış sayılmazsın.
Chimes, man.
- Çanlar adamım.
Yeah, chimes.
- Evet, çanlar.
Takin'advantage of my good nature. [Doorbell Chimes]
Karakterimin iyi tarafından faydalanıyorum.
Oh, I just love Christmas. [Doorbell chimes]
Noel'i çok seviyorum.
I'll just go and put it up in the attic with her iron. [DOORBELL CHIMES]
Onu ütüsüyle birlikte tavan arasına kaldırayım bari.
I... i just... ( church bell chimes )
Ben... ben sadece...
When this watch chimes, you will climb on the chair and crow three times.
Bu saat çaldığında, sandalyeye çıkıp, üç kez öteceksin.
A batch of your wife's delicious blueberry muffins against one of my wife's homemade wind chimes.
Karının lezzetli yabanmersinli çöreklerine ne dersin? ... karşılığında karımın özel birası
- And ring my chimes?
- Zillerim çaldı mı?
I love your chimes.
Çanlarını seviyorum.
If you like, I could help you carry the chimes home.
Eğer istersen çanları eve taşımana yardım edebilirim
We have heard the chimes at midnight.
Gece yarısı çan seslerini duyduk.
Wind chimes.
Rüzgar üfürüyor.
Have we not "heard the chimes at midnight"?
"Daha çanlar gece yarısını bile çalmamışken."
Wind chimes.
Rüzgar çanı.
and a lonely bell still chimes so many songs, so many stories
"Tapınağın dağından gelmiyor artık ibadete çağıran sesler."
- Listen, sonny boy... ( Chimes )
- Dinle, oğlum...
( Clock chimes )
KAPALI
♪ Our pockets will hold a watch of gold That chimes upon the hour
- Şişkin bir cüzdan, bir şapka
I want to see the chimes.
Çıngırakları görmek için.
[DOORBELL CHIMES]
Steven. "
[Clock chimes] Uh-oh. Good grief.
- Epey geç oldu, Annie'yi eve götürmeliyim.
- [Doorbell Chimes ] - [ Mr. Burns Over Speaker] Welcome.
Hoş geldiniz.