Client translate Turkish
15,645 parallel translation
Oh, just on my way to show more houses to my fat, Irish client, Angie O'Plasty.
Şişman, İrlandalı müşterim Angie Dombily'ye birkaç ev göstermeye gidiyordum.
I found out that Mr. Fuller was laundering money for a client.
Bay Fuller'ın bir müşteri için para aklandığını öğrendim.
Which client?
- Hangi müşteri için?
Your Honor, my client was arrested on the flimsiest of pretenses.
Sayın yargıç, müvekkilim dayanaksız suçlamalarla tutuklanmıştır.
So for the moment the is only question is, is there enough evidence to hold your client?
Asıl mesele, müvekkiliniz için elinizde yeterli kanıt var mı?
It's bound up in attorney-client privilege.
Avukat müvekkil gizliliğini bozmuş oluruz.
If I could convince my client to return it, would you convince TAPS to drop the charges?
Müvekkilimi geri vermeye ikna edersem, TİKS'i geri çekilmeye ikna eder misiniz?
Oh, I have a client over here.
- Burada bir müşterim var.
Why don't you tell him you're meeting with a client?
Müşterinle buluşacağını söyleyebilirsin.
Holstein, try not to condescend to the client.
Holstein, müşteriyi küçümsemeye çalışma.
- She has a client.
Onun müvekkiliydi.
- A client that could lead back to me? Yes.
- Benim işime yarayabilecek bir müvekkili mi?
We need Elsbeth's client list.
- Evet. Elsbeth'in müvekkillerinin listesine ihtiyacımız var.
We find Elsbeth's client list.
- Elsbeth'in müvekkil listesini bulacağız.
- How can one client be redacted?
Nasıl olur da sadece bir müvekkili gizleyebilir?
I'm sorry I can't be more help, but I have a client to protect here, too.
Ama benim de korumam gereken bir müvekkilim var.
For what it's worth, tell your client their phone's probably being tapped.
Önemli olur mu bilmem ama müvekkiline büyük ihtimalle telefonunun dinlendiğini söyle.
Now that you've told me, I have to warn my client.
Şimdi bana bunu söylediğinize göre müvekkilimi uyarmam lazım.
But I can't call my client, so I have to go to my client.
Ama müvekkilimi telefondan arayamam, o yüzden yanına gitmeliyim.
But if I go to my client, you'll follow me.
Ama eğer müvekkilimin yanına gidersem, beni takip edersiniz.
And that's the name she redacted from her client list?
Yani müvekkil listesinde gizli tuttuğu kişi bu mu?
My client, Tony Bennett, is suing Lady Gaga for making him uncool.
Müşterim Tony Bennett, Lady Gaga'yı onu havasız gösterdiği için dava ediyor.
Officer Kalakaua, everybody knows the Five-O task force has had run-ins in the past with my client.
Memur Kalakaua, Five-O'nun geçmişte müvekkilimle sorunu olduğunu herkes biliyor.
Yet even with your history, you stand here today in defense of my client, believing him innocent of the crime.
Böyle bir geçmişinize rağmen müvekkilimin masumiyetine inandığınız için tanık sandalyesindesiniz.
My client, Sang Min Sooh, is innocent.
Müvekkilim Sang Min Sooh suçsuzdur.
Judge, please instruct my client to answer the question.
Müvekkilimi soruya yanıt vermesi için uyarın Sayın Yargıç.
Okay, and now in your expert medical opinion, is it possible to suffer long-term vision problems after sustaining a head trauma like the one my client received at the hands of Lieutenant Kelly?
Şimdi, tıbbi uzmanlığınıza dayanarak Teğmen Kelly'nin müvekkilime uyguladığına benzer bir darbe uzun süreli bir görme sorununa yol açar mı?
With my client's poor vision, there is no way he could have fired the shot that killed James Lam.
Müvekkilimin böyle bir görme sorunuyla James Lam'i vurması imkânsız.
My client has a checkered past, littered with bad decisions, but... this case isn't about the past.
Müvekkilimin kötü kararlarla kirletilmiş, olaylı bir geçmişi var ama bu davanın konusu bu değil.
This case is about the here and now, and the truth regarding the here and now is this- - there's no way anyone can say beyond a reasonable doubt that my client is guilty.
Bu dava burası ve şimdiyle alakalı burası ve şimdiyle ilgili gerçek ise.. ... makul şüphenin ötesinde hiç kimse müvekkilime suçlu diyemez.
I have a Chateau Margeaux, present from a client.
Önceden hukukçular kırmızı şarabı tek başına içerse rüşvettir denirdi.
A rebellious girl hooks up with an escort agency where her stepfather is a client.
Asi bir kız, üvey babasının müşterisi olduğu eskort şirketine katılır.
Very high-profile client.
Çok ünlü bir müşteriden.
My client would rather roll the dice.
Müvekkilim jürinin ne çıkarsa kararını bekleyecek.
Your client is risking ten years in prison with a guilty verdict.
Müvekkilin suçlu çıkarsa 10 yıl cezayı göze alıyor.
He's your client.
O, senin müvekkilin.
Diane, you have a client.
Diane, sözkonusu bir müşterin.
You have a duty to zealously represent that client.
Müşterini en iyi şekilde savunma görevini her zaman hevesle yaparsın.
Very important client.
- Çok önemli bir müşterimiz.
Well, I called the embassy for help, and they told me to call the State Department, and they told me that Ethiopia is a client state of the U.S.S.R.
Yardım etmeleri için büyükelçiliği aradım Dışişleri Bakanlığı'nı aramamı söylediler onlar da Etiyopya'nın SSCB'nin istemci devleti olduğunu söyledi.
Everyone in this courtroom sympathizes with a father who loses his daughter, but this billboard he put up is intended to maliciously harm my client's business.
Duruşmada bulunan herkes kızını kaybeden bir babanın acısını anlıyor. Ama bu tabelayı, müvekkilimin işlerini baltalamak amacıyla astırmış.
No. My client's intent is simply to ensure that those ultimately responsible for his daughter's death are held accountable in the court of public opinion,
Hayır, müvekkilimin niyeti sadece Yasal Silah Ticareti Koruması Kanunu adalet mahkemesinde sorumlu tutulmalarını engellediğinden beri...
Gloria's Guns is the gun shop that sold the semiautomatic handgun used to murder our client's daughter. Ah.
"Gloria's Guns", müvekkilimin kızının cinayetinde kullanılan yarı otomatik silahın satın alındığı silah dükkanıdır.
But our client can.
Ama bizim müvekkilimiz gösterebilir.
Gloria's sale of thousands of crime guns undermines tourism, and our client has a tourism business - that is suffering.
Gloria's yüzlerce suçlarda kullanılan silahlar satmaktan turizmi baltalıyor ve müvekkilimiz de turizm işletmesine sahiptir ve zarar ediyor.
My client's business - has been affected.
Müvekkilimin işi etkilendi.
Your client has a very profitable business.
Müvekkilinizin hayli kârlı bir işi var.
Potential client is on his way here.
Potansiyel bir müşteri yanımıza geliyor.
Client, I'll be back with good news.
Müşteri, elimde iyi haberlerle döneceğim.
I'm doing recon for a client.
Bir müşteri için bilgi topluyorum.
Ah, she's, uh... too much of an important client to me, Sam.
Ve müşteriler bu tür bir ortamı istemiyorlar.