Cognac translate Turkish
627 parallel translation
You want a cognac?
Bir konyak ister misin?
- Thirty bucks for the cognac.
- Konyak da 30 dolar.
"I think that Josephine need a cognac!"
"Galiba Josephine'in bir konyağa ihtiyacı var!"
- or soap, cognac- -
-... sabun, konyak yok mu?
Can I offer you something? Cognac?
Sana bir şeyler ikram edebilir miyim?
But there was a bottle of cognac there!
Lakin, ortada bir kanyak şişesi vardı!
- Cognac...
- Kanyak...
Below, a bottle of cognac...
- Altında, bir şişe kanyak...
He picks up the bottle of cognac and empties it, then returns to the theatre through the window.
Kanyak şişesini alıp boşaltıyor, sonra da pencereden çıkıp tiyatroya dönüyor.
No, Cognac!
Yok yok, konyak!
Cognac.
Konyak.
Two Cognac - 1.65, please.
İki konyak. 1.65, lütfen.
- Would you like a little cognac?
- Konyak içmek ister misiniz? - Evet.
- Would you like a little cognac?
- Biraz konyak ister misiniz?
- One cognac for me.
- Bana bir konyak.
- I suggest you bring a flask of cognac.
-... biraz konyak içmenizi tavsiye ederim.
- Cognac?
- Konyak mı?
- I like cognac.
- Konyağı severim.
You do like that cognac.
Sen de konyak seviyorsun.
I like cognac.
Ben de konyak severim.
Here, Citizen Victor, hop it and buy yourself a bottle of cognac.
İşte, Yurttaş Victor, hadi yaylan ve bununla kendine bir şişe konyak al.
Your house, clothes, cognac?
Evin, giysilerin, konyağın...
I'd like a Cognac.
Ben Kanyak alayım.
A cognac to start with, sir?
Yüzbaşım, aperatif olarak biraz konyak?
Not bad, this cognac.
Bu konyak hiç de fena değil.
Drink some cognac.
Biraz konyak iç.
Nelly, get some cognac from the cellar.
Nelly, aşağıdan biraz konyak getir.
What we need now it is a good glass of cognac.
Kim olduğunuzu bilmiyordum.
Take a cognac Mr Trehearne before I tell your story.
Ama kimliğimin gizli kalması gerekiyor. Eminim çok ilginç bir hikayeniz vardır.
- A warm cognac for me. - Climb up there, Joss.
- Ben sıcak bir brandy alayım.
Mary, I will seek cognac.
Mary, ben brandy getirirken sen de ocağı yak.
Two cognac, please.
İki konyak, lütfen.
- Cognac.
- Konyak.
What will it be, Colonel, cognac, sherry, whisky?
Ne istersiniz Albay? Konyak, şeri, viski?
Cognac, sherry.
Konyak, şeri.
You will find a bottle of cognac in my cabin.
Kamaramda bir şişe konyak bulacaksın.
I thought you might be hung over, seeing as you drank my cognac.
Konyağımı bitirmişsin de, kendinde misin diye sorayım dedim.
- It's cognac.
- Çok bitkinim.
We ripped out the masks... and used the carriers for toting that cognac we liberated.
Maskelerimizi yırtıp... gaz tanklarını, aşırdığımız konyağı taşımak için kullanmıştık.
Yeah, if you can find some cognac.
Evet, biraz konyak bulabilirsen.
Bettis, how about breaking loose with a bottle of cognac?
Bettis, bir şişe konyakla rahatlamaya ne dersin?
I will bring you some cognac.
Biraz konyak getireyim de ısın.
He got up to get the cognac, but on the way backhe passed Marta.
Stig, kanyak almak için kalktı ve sonra dönerken Marta'nın arkasından geçti.
Cognac, armaniac, calvados, kümmel, brandy.
Konyak, Gaskonya konyağı, Normandiya konyağı, kimyon konyağı, Amerikan konyağı.
- Cognac?
- Konyak?
Angel was like cognac, all fire in a glass.
Angel konyak gibiydi, Bütün ateşi kadehin içinde.
Did he say you were like cognac, all fire in the glass?
Seni konyağa benzetti mi, bir kadeh dolusu ateş gibi?
I can drink cognac.
Ben de konyak içebilirim.
Chadwick, I would of cognac hot in my back.
Yatağıma da sıcak bir termofor koy.
You would not have reduced a good cognac by chance?
Kaçakçı demek.
Cognac in orange juice.
En sevdiğim.