English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Coker

Coker translate Turkish

639 parallel translation
Joker gave me a straight.
Coker elimi güçlendirdi.
Now, that's the second time you've drawn the joker.
Şu anda ikinci kez coker çekiyorsun.
We're back to back, same breed, joker and me.
Biz sırt sırta, aynı soydanız, coker ve ben.
Thank goodness, Mr. Coker!
Tanrı'ya şükür, Bay Coker!
- But you are not Mr. Coker.
- Ama siz Bay Cooker değilsiniz.
Coker, this is Mr. Mason and Susan.
- Bay Coker, bu Bay Mason ve Susan.
- Miss Coker, Mr. Mason and Susan.
- Bayan Coker, bu Bay Mason ve Susan.
Come on, Coker!
Haydi, Coker!
Coker?
Coker?
Bettina, Coker and all the rest dead.
Bettina, Coker ve diğerleri öldüler.
Where the rivers flows slowly, the silt falls to the bottom, layer upon layer, eventually to turn into new rock.
Nehirler yavaş aktığı yerlerde, alüvyon dibe çöker katman üzerine katman oluşturarak nihayet yeni bir kaya yaratır.
Night falls like a curtain.
Gece bir perde gibi çöker.
If we can nail that bird, the whole works will fold up from the inside.
O kuşu yakalarsak bütün tezgah çöker.
The chipmunks genuflect to me
Sincaplar önümde diz çöker
Suddenly, Richard went under, not diving, but the way seals do just sort of settling in the water.
Richard birden suya battı, dalış değil de fokların yaptığı gibi, suyun içine çöker gibi.
Snap out of it, or the director will be on to you.
- Laureta. Fazla uzatma, yoksa yönetmen ensene çöker.
Either he kneel to Dagon or he dies before him.
Ya Dagon'un önünde diz çöker ya onun önünde ölür. Evet.
The way they are now, if one goes, they'll all go... roof and everything.
Bu haliyle bir taş oynasa tavan dahil her şey çöker.
She'll go to a new town, drift up to the right bar stool...
Başka bir kasabaya gider, bir bar taburesine çöker...
Takes a real cook to make a good blueberry muffin, to keep the blueberries from sitting on the bottom.
Yaban mersinli kek yapmak için iyi aşçı olmak lazım, Yoksa yabanmersini kekin dibine çöker.
I'll strive, with troubled thoughts, to take a nap... lest leaden slumber weigh me down tomorrow... when I should mount with wings of victory.
İçim rahat olmasa da ben biraz uyumaya çalışacağım. Yoksa yarın, zafer kanatlarıyla uçacağım yerde, uyku kurşun gibi çöker üstüme, kımıldayamaz olurum.
Pretty soon, the pedestal wobbles and then topples.
Çok geçmeden, taban sallanır ve sonra da tavan çöker.
Everyone ends up on their knees.
Herkes önlerinde diz çöker.
It's crawl in front of the big dogs if you want to eat, get a job!
Aş ve iş bulmak isteyen, büyük itlerin önünde diz çöker.
Would you both kneel, please?
Diz çöker misiniz lütfen?
If I go down, the mountain goes with me.
Çökersem, dağ da benimle birlikte çöker.
We'll have the whole roof down on us.
Tüm tavan başımıza çöker.
When someone bumps inuk's head against the wall the wall falls apart.
Biri Inuk'un kafasını duvara çarptığında duvar çöker.
Sam some guys grow old without turning chicken.
Sam bazıları erken çöker.
Maybe it just sags like a heavy load.
Belki de ağır bir yük gibi çöker üzerimize.
If that's true, my sexual theory of neurosis collapses.
Bu doğruysa, nevroza dair cinsel teorim çöker.
You say something to a friend, the friend repeats it and the empire falls apart.
Arkadaşına bir şey söylersin, o da arkadaşına söyler ve imparatorluk çöker.
The bomb explodes, the cellar falls on him He holds it up with his shoulders
Bomba patlar ve mahzen üzerine çöker.
Galenor expects an answer. If he feels offended, all our hopes will crumble.
Eğer kendini rahatsız hissederse, bütün umutlarımız çöker.
Then old age comes over him in one blow.
Sonra tüm yaşlılığı bir hamlede üstüne çöker.
You quit, they go home, the walls fall down, the rain, she melts the bricks, the wind, she blows away the dust.
Bırakırsan herkes gider. Duvarlar çöker. Yağmur tuğlaları eritir.
Yeah, that's where everybody kneels around a tub and bobs for the apples.
- Evet, herkes küvetin etrafında dizlerinin üstüne çöker ve elma yakalamaya çalışırdı
- As soon as it's dark, sir.
- Karanlık çöker çökmez, efendim.
The pain after a lost relationship falls down on me like poison.
Birkaç gün, kaybolan beraberliğin acısı zehir gibi üzerime çöker.
One little slip and it tumbles down
Küçük bir kaymayla çöker
If you saw me in the street, would you throw yourself at my feet?
Beni sokakta görseniz, önümde diz çöker miydiniz?
Or else it will all collapse.
Yoksa hepsi çöker.
The nation would collapse without their hard labor.
Onların büyük emekleri olmazsa ulusumuz çöker!
" He straddles her.
" Kızın üzerine çöker.
It will soon be dark.
Yakında karanlık çöker.
Martha! - Good morning, Mr Chase.
Demiştiniz ki, şu taraftan içeri girdiniz, ve odanın kenarından onun diz çöker halde, açılmış kasaya yaslandığını gördünüz.
Yeah, it gets dark at night here.
Galiba ilk defa haybeye kürek sallamadım! Ben yemekle meşgulken hava da bayağı kararmış. Evet, buralarda gece olunca karanlık çöker!
As soon as it's dark they'll be comin'in.
Karanlık çöker çökmez buraya geleceklerdir.
They made all the efforts to recoup the tanks of them badly the night fell.
Fakat onları daha iyi değerlendirir görünüyorlar ve akşam karanlığı çöker çökmez tamir etmek için, var güçleriyle çalışıyorlardı.
The appetite, when you fulfill it it's sweet and seems good then you feel the bitterness.
Tatlıları, yemekleri yediğin zaman iştah tatmin hisseder fakat daha sonra üstüne bir hüzün çöker.
It shuts down, closes up... and this is the time when an invader could take the country by telephone... if he could get somebody to answer it.
Sis çöker ve hayat felç olurdu... ve bu zamanda koca bir memleketi telefonla fethedebilirsin... tabii eğer telefona cevap verecek birisini bulabilirsen.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]