Comer translate Turkish
190 parallel translation
Quite a comer too, I understand. Political timber.
Anladığım kadarıyla başarı vadeden biri üstelik.
That Ben Quick, he sure is a comer.
Şu Ben Quick, kesinlikle gelecek vaat eden biri.
Let us spread the word of emancipation to every comer of this great nation.
O zaman tüm dünya duysun. Özgürlük kelimesini bu büyük ülkenin her köşesine ulaştıralım.
I'm only an everyday sort of man and my only chance was in being first comer.
Ben de her erkek gibiyim ve tek şansım ilk gelen olmaktı.
We'll comer them, we'll cut... their throats, we'll have their guts, we will throw them in, sink the lot of them.
Onları yeneceğiz, boğazlarını... keseceğiz, bağırsaklarını deşeceğiz, ve onları yapacağız, sonra batıracağız.
¿ Comer?
Yemek var mı?
I Be a better drummer. be an up and comer
Daha iyi bir davulcu olun Gelecek vaat edin
- This guy is a real comer. ... that example.
Büyük gelecek vaat ediyor.
Well, I told you he's a comer.
- Gelecek vaad ettiğini söyledim.
You took the first comer.
Karşına ilk çıkanla birlikte oldun.
It's a comer. 80 medium-body jets. 300 pilots.
Kazanıyorlar. 80 orta boy jet. 300 pilot.
Comer here, Mrs. Whatever-your-name-is!
Gel buraya, Bayan her neyse!
Soon as I saw how you got elected, I knew you were a real comer.
Nasıl seçildiğini görür görmez işte başarılı olacak bir adam dedim.
You know, son, you're a real comer. I wouldn't be a bit surprised if you ended up in the leadership.
Sonunda liderliğe oynarsan inan hiç şaşırmam.
Larry Levy is a comer.
Larry Levy böyledir.
You're a comer, too.
Sen de öylesin.
Cha's room is at the comer and has just one door
Lord Cha'nın odası kör noktada, sadece tek girişi var!
Of course, Luthor wasn't anybody then, but I could tell he was comer.
Tabii, Luthor o zamanlar kimse değildi ama gelecek vaadediyordu.
Turn right at the comer.
Köşeden sağa dön.
Are you new-comer?
Çömez misin?
Sorry, new comer, but I had to clobber you.
Üzgünüm, yeni gelen, ama seni dövmeliyim.
Let's hear it for Ms.Crabtree, what an up and comer!
Nasıl da yıldızı parlak biri! Harikaydın, bayan. — Öyle mi?
This scoundrel is new comer, sorry, he shows no expression.
Bu aptal hiç yaralanmadı, yüz ifadesi beceremez.
So you new comer are really ignorant.
Siz acemiler hiç birşey bilmiyorsunuz.
Every comer of this building is covered, how can he escape?
nasıl kaçabilirki? bina sarılı!
I was just looking for a quiet comer.
Sadece sakin bir köşe arıyordum.
He's a real up-and-comer in Human Resources.
İnsan Kaynakları'nda çalışıyor ve geleceği çok parlak.
So, Harvey, you should park in this alley, by the comer of this building...
Pekâlâ, suçluları gördüğünü söyleyen bir tanık var elimizde.
All right Dorleen is an up-and-comer in- -
Peki. Dorleen gitgide...
Dorleen is an up-and-comer in the corporation and one of her jobs is to scout the real-people models for the catalog
Dorleen şirkette gitgide başarısını artırıyor ve işlerinden birisi de katalog için gerçek insan mankenleri bulmak.
He's a comer, but he's raw.
Umut vadediyor ama deneyimsiz.
Special Agent Robert Comer.
Özel Ajan Robert Comer.
Agent Comer... our undercover man... was sent to infiltrate the cult... based on a series of... threats.
Ajan Comer bir dizi tehdit üzerine kurulmuş tarikata sızmak için gönderilmiş gizli görevdeki adamımız.
This kidnapping follows a failed attack on Scully's child by another fbi agent, Robert Comer.
Kaçırma olayı, Scully'nin çocuğuna başka bir FBI ajanı olan... Robert Comer tarafından yapılan başarısız saldırının arkasından geldi.
Robert Comer wrote this, didn't he?
Robert Comer yazdı, değil mi?
About Agent Comer.
Ajan Comer hakkında FBI'a.
- Agent Comer's dead.
Ajan Comer öldü.
The investigation of Special Agent Robert Comer's death.
Özel Ajan Robert Comer'in hakkındaki... soruşturma.
AD Skinner refused to sign it, believing that Agent Comer was murdered.
Bildiğiniz gibi Müdür Yardımcısı Skinner... Ajan Comer'ın hastanedeki yatağında... öldürüldüğüne inandığı için imzalamayı reddetti.
The monitors in Agent Comer's room, they recorded his condition, moment by moment, showing that his vital signs did improve just before his equipment was unplugged.
Ajan Comer'in odasındaki monitörler... durumunu an be an kaydetmişler... yaşamsal göstergeleri... bağlantıları sökülmeden az önce düzeliyormuş.
Up and comer, you know what I'm saying?
Demek istediğimi anladınız mı?
Otherwise you'd have all these little baby shopping centers on every comer and no gas stations.
Burası her köşe başında bulunan benzin istasyonlarına benzemez. İnsanların manikür kadar benzine de ihtiyaçları vardır.
Sleeker design, bigger engine, faster. There's always something new right around the comer.
Büyük motoru olan daha güzel daha hızlı, daha bakımlı yeni bir arabayla değiştirmek isterim.
yourself, renowned prince, then stood as fair as... any comer I have looked on yet for my affection.
Buraya gelen hiçbir erkek henüz kalbimi kazanamadı.
Chris Comer, you're going in.
- Chris Comer, oyuna giriyorsun.
Comer, you're in the game.
Comer, oyundasın.
... leaving him with third-string running back Chris Comer.
... top taşıyıcı olarak üçüncü sıradaki Chris Comer kaldı.
Next hand... a house at the next hand... a wire on the doorhandle... don't stay away, come near... you both cry and laugh... a red apple on the tree... this is love, don't touch... my statement is wrong, but... you're both comer and goer.
şöyle? yalnız bir ev? kapı kulu bilse?
So what? It's a comer.
Kazanıyorlar. 80 orta boy jet. 300 pilot.
I'm Chris Comer.
Adım Chris Comer.
Comer!
Comer!