English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Condescending

Condescending translate Turkish

428 parallel translation
Then perhaps your friend Mr. Haven will be somewhat less condescending.
Ve belki arkadaşın Bay Haven bazı şeylere daha az tenezzül eder.
It's very condescending of you to come here at all.
Buraya gelmek lütfünde bulunmanız ne iyi.
Don't be condescending.
Kendini küçümseme.
I don't like her conniving and condescending ways.
Onun o hoşgörücü, küçümser tavırlarını sevmiyorum.
Don't be so condescending, Harry.
Bu kadar küçümseyici olma, Harry.
She's condescending.
Çok küçümser.
And condescending.
Hor görürlerdi.
Don't be condescending with me, Austin.
Beni sakın küçümseme, Austin.
Sweet and condescending.
Tatlı ve güzel.
Well, Stanley, it's because you have become an arrogant, self-centred, condescending son of a bitch.
Bak Stanley, kızgınım çünkü artık sen çok bencil,... düşüncesiz ve lanet bir herif oldun. Beni anladın mı?
But, for heaven's sake, let's be condescending about this.
Artık şuna tenezzül etsek diyorum, Allah aşkına?
We're condescending to soldiers?
Kızlar askerlere bayılırlar, değil mi?
I find this hard to say without sounding condescending, but I'm proud of you.
Bunu küçümsüyor gibi gözükmeden nasıl söyleyebilirim bilmiyorum ama sizinle gurur duyuyorum.
Or if he's a musician, you could take him to a concert. Or if he's an arrogant, condescending professional from New York, you'd probably want to raise the kid on your own.
veya bir müzisyense onu bir konsere götürebilirsin, yada eğer o New York'lu kibirli ve küçümseyen bir profesyonelse, muhtemelen çocuğunu kendi başına büyütmek istersin.
I didn't mean to sound condescending.
Ukalalık etmek istemedim.
And you because that relationship is naturally going to involve... that condescending element, maybe even contempt.
Ve sana çünkü bu ilişki doğal olarak... küçümseme ögesini, belki de aşağılamayı kapsayacak.
And condescending?
- Tepeden bakmıyor mu?
I, I admit, I was a little condescending.
Ben, kabul ediyorum. Biraz küçümseyerek davrandım.
Don't hand me that condescending bullshit!
Bana şu küçümseyen tavır saçmalıklarını takınma!
Don't be condescending to me, man. I'll fucking kill you, man.
Beni sakın hakir görme, ananı sikerim yoksa.
He's arrogant and condescending, and he's only been here two days.
Şimdiye kadar kaba, kibirli ve küçümseyici oldu. Üstelik, o yalnızca iki gündür burada.
That's way condescending, you know?
Çok alçakgönüllü.
Are you condescending to me, Theodore?
Bana karşı mı geliyorsun Theodore?
You know, I'm just a little tired of your condescending attitude.
Artık küçümseyici tavırlarından sıkılmaya başladım.
He's so condescending.
Öyle küçümseyici ki.
And two : Condescending whites could say they struggled with us.
İki, lütfettiklerini sanan beyazlar bizimle çatıştığını söyleyebildi.
Well, you're just a condescending son of a bitch.
- Seni iki yüzlü pislik!
! " Well, I'll tell you what I can tell the difference between : a true gentleman and a condescending prig!
Gerçek bir beyefendiyle, herkese ahlak hocalığı yapan biri arasındaki farkı gördüğüme eminim.
I don't need you getting judgmental and condescending and pedantic.
Bu yargılayan, hor gören ve bilgiçlik taslayan tavrına hiç gerek yok.
These women are arrogant, superior, condescending.
Tüm kadınlar kibirli, kendini beğenmiş, havalı.
It's nothing that condescending.
O kadar önemli bir şeydeğil.
- That condescending, embarrassed look.
- Şu mahcup hallerinize.
And manipulative and condescending and...
Çıkarcı ve hor gören biri ve...
We don't modify our faith to make it more popular. You don't need to be condescending.
Daha popüler hâle gelsin diye inancımızı daha "ılımlı" hâle getiremeyiz.
You're dismissive and condescending.
Susturup, yargılıyorsun.
Condescending liar! Help!
Alçak yalancı!
- She's condescending. She's remote, whatever.
Küçümseyicidir.
I'm not interested in playing some blue-collar pin-up for some oversexed, condescending teenybopper.
Seksle kafayı bozmuş, etrafındakileri küçümseyen bir ergenin, mavi-yakalı süsünü oynamak hiç ilgimi çekmiyor.
What I heard was condescending, as if I were a child with some imaginary friend.
Sanki hayali arkadaşları olan bir çocukmuşum gibi küçümsedi beni.
He was a condescending little prick.
Herkesi küçük gören bir serseriydi.
I mean, you go out with condescending, emasculating women.
Yani, sen kendini beğenmişce davranıyorsun.
And you cover your inadequacies by condescending to the more robust.
Daha sert olanlara karşı eksikliklerini de onları küçümseyerek kapıyorsun.
Condescending and clever.
İşte küçümseme ve de akıllıca.
The police need to walk up to you in that condescending way.
Polisin size doğru küçümseyerek gelmesi gerekir.
To be sure, how very condescending we are.
Gerçekten ne kadar da küçümsüyoruz.
I feel I must warn you... oh, now, please spare me your condescending advice.
Seni bu konuda uyarmam gerektiğini düşünüyorum. Yapma lütfen. Beni o küçümseyici önerilerinden mahrum bırak.
Oh, Daphne, tell me, do you think we're snobby, superior and condescending?
- Daphne, söylesene sence biz züppe, kibirli ve küçümseyici kişiler miyiz?
He's condescending.
Sanki lütfediyor.
totally awkward I always knew you were a late bloomer sweetie the relationships between the parents and the kids it's not kind of condescending it's not the perfect TV parents the relationships are kind of unique if you can't tell your dad, who can ya tell? - Anna
Kesinlikle hayır. 98'deki köfte faciasını hatırlıyor musunuz?
You were so condescending.
Sen de çok küçümseyici davranıyordun.
Could you be a little more condescending?
Biraz ayrıcalıklı davranamaz mısın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]